28 Şubat'ın Panoraması

Dışarıda hava soğuk mu soğuk… Mevsimlerden kış, aylardan şubat...

Bin yıl sürecek bir masal yazmaya uğraşmada, beynindeki karanlığı yüzüne akseden kara yüzlü bir cellat.

Bin yıl sürmese de bin yıl okunacak masalın tekerlemesini üniformalı bir güruh itinayla yazmada…

Ortaçağ karanlığına gömülecek Anadolu, bir baştan bir başa…

Hak adına, halk için direniyordu savunan adam; alnında boncuk boncuk ter…  Sultan Abdülhamit yalnızlığında…

Pes etmek mi, mü'mine yakışmaz, haşa!..

Öfkesinden kudurur ABD kuklası subay, general, paşa…

Kamuflajı yerli, ruhu ecnebilere kiralanmış bunca maşa; her gün yeni bir rezalete imza atmada… Halk derin bir sükût ve şaşkınlık içinde eyliyor temaşa.

Masonik Salamon, başındaki fötr şapkasına rağmen zamanın Süleyman'ı görünür kullanılmaya hazır beyinlerce…

Racha, Reha olarak belirir ekranlarda…

Kohen Türkçe konuşuyordu, Moşe'nin dudaklarında istihza…

Coni, David, Teodor, Mişel bilumum kirli el.

Bu halka ödetecek bir bedel…

Uğursuz biri dünyayı dar etmeye yeminli mütedeyyin halka…

Takkeli, elifbalı çocuk avında…

“Aydınlık bir Türkiye” safsatasıyla ayın fişlerini çekip güneşe kurşun sıkma çabasında…

Zamana and içiyor kutsal kitap, zamana olan inançla meydan okuyor Savunan Adam… Kara yüzlü celladın karşısında boncuk boncuk terin altında nurani bir ten…

“Güneşi balçıkla sıvamalı” dedi biri.

“Ayın üstüne sipsiyah örtü çekilmeli dedi onun emir eri.

“Simsiyah” diye düzeltti yandaki yaveri…

Üniformalı bir şarlatan “sokak lambalarını patlatmalı, evler ölüm uykusuna yatsın” dedi bir adım atarak ileri.

Nursuz bir yüz, sert bir er edasıyla “ateşböceklerinin ışıklarını söndürme işini bana bırakın, uygun odanız var mı” diyerek girdi içeri.

“Savunan adama karşı bir adam bulmalıyız” dediler hep bir ağızdan.

Savunan adama karşı bir adam… Bu ses yankı yaptı duvarlarda.

Sa – vu –nan a – da – ma kar – şı - bir adammm!...

Bir adamm…

Damm…

“Ayol, şekerim kusura bakmayın, biraz geciktim” diyerek içeri girdi Sisi.

Tek bir ses olmuştu; askeri, siyaseti, medyası, fahişesi…

*****

Dışarda lapa lapa yağan kar… Hava soğuk ve ayaz… Kara yüzlü celladın kapkara fikrine inat, her taraf beyaz… Mevsimlerden kış, aylardan şubat…

Şubat soğuğunda alnında boncuk boncuk terle savunan yalnız bir adam.

Boncuk boncuk ter, dondurucu soğuk ve ayaz… Her taraf tunç asker, etraf bembeyaz…

Kabadayı'nın üstünde bir üniforma… Kendini çekiç sanan çevik biri, gördüğü herkesi çakılacak çivi sanmada. Savcı, avcı kesilmiş; vurarak alacağını düşünüyor, vurdukça alçaldığını fark etmeden.

Er olamayan bir zat sözde terzi kesilmiş, kasnakla kanaviçe yapar gibi halka tek tip bir elbise tasarlamada...

Birileri Yeşilçam'ın Coşkun'u rolünü üstlenirken, ağlak şarlatan gazozlara uyku ilacı atma çabasında...

Müritleri birer mürai kesilir…

*****

Nihayet müşterek bir karara varıldı:

Savunan adam'a karşı bir adam… Adam… Dam…

Dışarda laba lapa kar…

Savunan adam'a karşı bir adam…

Kardan adam…

Sokaklarda curcuna, işkence odaları, ikna odaları…

İkna olamayan asi(l) ruhlar ve Hz. Yusuf'tan beri boş kalmayan zindan…

Sorgu, işkence, kodes ve nihayet dam…

Batık Çalışma Güruhu kar toplamaya başladı yine. Buluttan nem kapma yarışması düzenlendi. En çok nem kapan terfi edilecekti halk nazarında, Hak nazarında alçaldığını idrak etmeden…

Nuh Mete, Çevik bir hareketle yine karı seyretmeye başladı. Uyuşturucudan sabıkalı Kalkancı sahte bir dergâhta mürit görevi üstlenmiş şarlatanlarla kukla oyunu oynamada. Üniformalı yönetmen, halka karşı tankları sokağa salmada…

Köşe kapan kalemşörler,  Sabah Akşam halka hakaret etme özgürlüğünü kullanmada… Lağımın vanaları sonuna kadar açık… Halkın üzerine her türlü pisliği saçma Hürriyet'ini Aydın bir sıfatla anılan çakal, Doğan kesilircesine kullanmakta.

Ve Savunan Adam'ın yanında kaya gibi duran bir adam, Hasan Karakaya… (Şahidiz ya Rabb!)

Solcusu, Kemalist kesilmiş; bölücüsü, köşelerde el ovuşturan gönüllü ajan…

Kemalisti?...

Kemalist'i hiçbir insani değeri olmayan katıksız birer militan… Halka karşı birer kahraman(!)

Çakallar, köşe kapmış, her kalem, laf cambazı birer şarlatan… Kalemlerinde damlayan zift veya katran…

Beyaz bir sayfa açma adına doğu ve batıya aynı anda bakan bir profesör peydahlandı, siparişle fetva basan...

TÜRK İŞ ise işçilerin Bayram'ını kutlamak için işçilerin alın terleriyle maskeli balo organizasyonunda… Gramofon'un DİSK'inde Enternasyonal Marşı…

Ağlak vaiz, furuat – teferruat temalı şiirler yazmaya başlar vazife icabı… Gözyaşlarının yerini racon kesen mısralar… Ekranlarda erkeklik taslamalar…  “Beceremediniz artık bırakın” şiiri bestseller arasında.

Kibrit çöpünden yaptığı evde çöp adamları kirli bir oyunun alçak rolünü üstlenmede…

Savunan adam, kardan adam ve iki mısralık bir şiirden dolayı kodese tıkılan bir uzun adam…

Bitmeyecek bir sevdanın ilk mısralarıdır o gün okunan mısralar…

Bitmeyecek bir destanın ilk dizeleri…

“Sermayesi buz olanın korkusu güneştendir” ve “kardan adamın saltanatı güneş belirinceye kadardır” elhakk!...

Baş aktör, buz gibi soğukta, alnında boncuk boncuk terle Savunan Adam…

Güneşin doğuşuyla erimeye yüz tutup çamurlaşan kardan adam…

Hile ve kumpasla halkın iyilik duygusuna ihaneti hizmet diye kakalayan ağlak şarlatan…

Bin sürecek yeni bir destanın ilk mısraında tankları durduran adam(lar)…

Yüreği yanan adam…

Savunan adam…

Ve bir sabrın nüvesi olarak 15 Temmuz'da tankları durduran adam(lar)…

Uyarı: Kırk yaş üstü okurlarımızın beyninde dönemin panoramasını canlandırmak için bazı yerleri bold yazdım; sadece bold olan yerler tekrar okunduğunda, 28 Şubat bir film şeridi gibi canlanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.