Abdulhakim SONKAYA

Abdulhakim SONKAYA

Ağaç Meselesi mi? Şecere Mücadelesi mi?

Taksimde bir ağaç yüzünden çıktığı söylenen olaylar, ağacın taşıdığı anlama ve imtihan vasfına dikkatimizi çekti. Arapça’da ağaca “şecere” ismi verilir ki bu; aslında ihtilaf, karmaşa, hesap ve soy gibi manalara gelir. Gerçekten şecerenin kökü gizli, dalları ise iç içe geçtiği için bir yönüyle karmaşayı diğer yönüyle de nizamı ifade eder. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’de şecere, birbirine zıt vasıflarla zikredilmiştir. 
 
Kur’an-ı Kerim’de şecere; ateş soylu, şıvgınları şeytanların başı, zakkum, habis, melun, güzel gibi vasıflarla birlikte zikredilmiştir. Demek ki ağaç vardır ağaçtan içerü.  Ağaç; karmaşayı, nizamı, gizli ve derin hesapları ifade eder. Bu da ağacın köklerinin mahiyetine, uzandığı yere, dallarının durumuna göre şekillenir.
 
Zakkum ağacı(Saffat:62): Zakkum; ayırt etmeden her şeyi büyük lokmalarla yemek manasındadır. Bu, helal ve haram dairesine riayet etmeden her şeyi zıkkımlamanın şeceresidir. Nefs ve şehvetin mide kısmıdır. Zakkum şeceresine sahip kimseler bir süre sonra ideolojilerini yitirirler. Çünkü zakkumun zıkkımı, onları ağır ve obur yapmıştır. Ayyaş yapmıştır. Bu nedenle onların soy şecereleri güçlü ve yüksek dallar veremeden aşağı doğru sarkmaya ve yapraklarını dökmeye başlar. Zakkum,yemenin ve içmenin hayatlarında en önemli yer işgal ettiği kimselerin ideolojisini besleyen şeceredir. Fakat bu, aynı zamanda onun en büyük zaafıdır. Çünkü zakkum, hareketin ve mücadelenin ağacı değil oburluğun ve hantallığın ağacıdır. 
 
Kökü ateşte olan ağaç (Saffat:64): Bu; ateş gücünün, zulmün, nefsin ve şehvetin üzerinde yükselen ağaçtır. Yeşil ve çevreci görünümlü ve fakat derin, zalim, kızgın ve karanlık hesapların ağacıdır bu. Bu; gözünü kırpmadan nefs ve arzuları için her şeyi yapmayı göze alanların, “biz belki cehenneme gitmek istiyoruz” diyenlerin şeceresidir. Onların şeceresi de kökleri de ateştir. Bu nedenle ona şiddetli bir arzu duyarlar. 
 
Şıvgınları şeytanların başı gibi olan ağaç (Saffat:65): Bu, köklerdeki ateşin dallara ve ürüne sirayet etmesi halidir. Arapça’da yılana ve habis görünümlü olan her şeye “şeytan” denilir. Demek ki bu şecerenin altındaki ateş onun dallarına sirayet edince ona şeytani bir yön ve karakter kazandırır. Bu da onun deşifre olması anlamına gelir. Kökleri ateşte olsa da bu ağaç bir süre yeşil kalmayı başarır. Ama ateşin hararetinin dışarıya taşması neticesinde yeşilliğini kaybedince bunun gerçek yüzü ve hesabı ortaya çıkmaya başlar. Bu; söylemin farklı bir şecereye dönüşmesi, soysuz bir şecereye hizmet etmesidir. Artık şecere zehirli ve ürkütücü görünümünü göstermekten çekinmemekte, yılan kıvraklığında hesaplar ve manevralar yapmaktadır.
 
Habis ağaç (İbrahim:26): Bu, söz konusu ağacın görüntü itibariyle de artık son derece itici bir hal almasıdır. Kökleriyle bağı koptuğu için yerel bir düzeye düşmüştür. Derin ateşlemelerden elde ettiği hararetini ve bundan mütevellit enerjisini kaybetmiştir. Ateşin harareti onu bir süre beslemiş olsa da en sonunda onu kurutmuştur. O artık çirkin ve boynu bükük bir ağaç, soysuz bir şeceredir. 
 
Yasak ağaç (Araf:22): Bu, edebin ve hayânın korunmasının şeceresidir. Bu şecere sahipleri ar ve avret mefhumundan uzaktır. Bunlar ısrarla yasak ağaçtan yiyerek avretlerini ortaya çıkarırlar. Bu ağaç setr-i avret duygusunu zayıflatır ve yok eder. 
 
Mel’un ağaç (İsra:60): Bu ağacın ne meyvesi ne de hoş bir gölgesi vardır. Bu nedenle bu ağacın sahiplerine artık kimse güvenmez ve teveccüh etmez, en sonunda itibar ve güvenilirliklerini kaybederler. Bu şecere bulunduğu yerde kuruyup yok olur. 
 
Güzel ağaç (İbrahim:24):“… O ağaç ki kökü sabit, ucu göklerdedir ve her zaman Allah’ın izniyle ürününü bolca verir.” (İbrahim:24) Bu ağacın kökleri derinlerde mutlaka suya(hayata) ulaşır. Ucu ise göklerde güneşe(vahiy nuruna)muhtaçtır. Biri olmazsa bu ağaç ürününü vermez. Bu ağaç gök ile yerin birleşimidir. Kökleri suda, dalları nurda olacak. Böyle olduğu için en soylu ve en muteber şeceredir. En sağlam ve en istikrarlı ağaçtır. Herkes eninde sonunda onun altında toplanır. 
Görüldüğü üzere mesele, ağaç meselesi değildir. Belki şecere mücadelesidir. Kökleri dışarıda olanların bu ülkede kök salma çabasıdır. Dolayısıyla bu, esasen köklerin ve tarihsel hesaplarınmücadelesidir. Bilinmelidir ki o habis ağacın kökleri sığ, şeceresi(soyu) yüzeydedir. Hesapları karanlık ama soyu kesiktir. Aslı ve kökü bu topraklarda değildir. Eninde sonunda bu ağaç, habis ve mel’un hale gelecek ve bu ülkede kuruyup gidecektir. Bu yaşananlar belki de son çırpınışlarıdır.
 
Temiz şecere sahiplerine selam olsun!
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.