Aileleri ifsat eden İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın

Aileleri ifsat eden İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın

​Şanlıurfa’da bir araya gelen sivil toplum kuruluşları; aileleri, nesilleri ve geleceği ifsat eden İstanbul Antlaşmasının bir an önce kaldırılması çağrısında bulundu.

Şanlıurfa’daki sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen basın açıklamasıyla; İstanbul Sözleşmesi’nin yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede hayata geçirilmesinin gaflet olduğu belirtilerek; aileleri, nesilleri ve geleceği ifsat eden bu sözleşmenin kaldırılması istendi.

Memur-Sen Şanlıurfa İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın açıklamasını grup adına Yeni Genç Bakış Derneği Başkanı Aynur Özdemir okudu.

İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısının temeline bir dinamit koyan bir tuzak olduğunu belirterek açıklamaya başlayan Özdemir, "İstanbul Antlaşması, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan, TBMM tarafından 14 Mart 2012’de kabul edilmiştir. 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren, ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. 2018 verilerine göre 45 ülke tarafından imzalanmış, ancak 27 ülke tarafından onaylanan İstanbul Sözleşmesi, ‘Kadına karşı şiddetin önlenmesinde hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belge" niteliği taşıyor. İsmi masumane olan bu antlaşma metni, kelimenin tam anlamıyla Aile yapısının temeline dinamit koyan bir tuzaktır. Birçok Hıristiyan ülkenin dahi kabul etmediği bu antlaşmanın %99’u Müslüman olan ülkemizde hayata geçirilmesi, gaflettir, delalettir!" ifadelerini kullandı.

"Çocuklarımız Batı'nın fantezilerinin denekleri haline geldi"

Toplumsal cinsiyet eşitliği projesinin topluma verdiği zararlara vurgu yapan Özdemir, "Bu bir toplum mühendisliği projesidir. Batı'dan elimize tutuşturulmuş bir proje. Kendi okullarımızda, kendi öğretmenlerimiz eliyle, kendi paramızla, kendi çocuklarımızı Batı'nın fantezilerinin denekleri haline getiriyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği denilen şey; çocuklarımızın, değerlerimizin, varlığımızın, geleceğimizin çalınması anlamına geliyor. Hatta çalınması anlamına bile gelmiyor; biz kendi elimizle hırsıza onurumuzu, haysiyetimizi teslim ediyoruz. Anneliği, eşliği ve ev hanımlığını yok etmek üzere tasarlanmış bu projenin savunucuları, eşitlik ve özgürlük gibi algılarla ev hanımlığını ve anneliği tahammül edilmesi güç bir durum ve kadının özgürlük alanını kısıtlayan, geleneklerin ve dinin kadının sırtına yüklediği bir angarya gibi sunmaktadırlar. Eşleri birbirine düşman kılan, kadının beyanını yeterli delil sayıp erkeğin savunma hakkını elinden alan bu proje, aile yapısını bitirmeye yönelik tasarlanmıştır. Ayrıca İstanbul’da bu antlaşmanın imza altına alınması da düşündürücüdür." şeklinde konuştu.

"İstanbul antlaşmasıyla ailede şiddet bitmemiş, aksine hortlamıştır"

İstanbul Sözleşmesi ile cinsiyetsizlik algısının oluşturulmak istendiğine dikkat çeken Özdemir, "Projenin benimsediği cinsiyetler arasındaki farklılıkları tamamen yok sayan anlayışın, kadın ve erkek cinslerinin kendilerine özgü niteliklerini anlamsız kıldığı, dolayısıyla bu anlayışın cinsiyetsizlik algısını pekiştirdiği açıktır. Bu anlaşma hayata geçtikten sonra ailede şiddet bitmemiş, aksine hortlamıştır. Çünkü bu antlaşma kadın ve erkeği bir bütünün tamamlayıcıları değil, birbirinin rakibi ve düşmanı haline getirmiştir.  Allah, şöyle buyurmaktadır: ‘Onda, sükûn bulup durulmanız için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.’ (Rum,30/21)" diye konuştu.

"Bu antlaşma eşleri barıştırmak değil, çatıştırmak için hazırlanmıştır"

Özdemir, "Bir Müslüman ülkenin, kadının haklarını korumak için Avrupa’nın kokuşmuş zihniyetine ihtiyacı yoktur. Çünkü Yüce Yaradan: ‘(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.’ (Nisa Suresi-35)  buyuruyor.  Oysa bu antlaşma eşleri barıştırmak değil, çatıştırmak için hazırlanmıştır. Bu sözde yasadan cesaret alan bir grup, yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde  'onur yürüyüşü' adı altında bir kavmin helakine sebep olan iğrençlik adına gösteri yapma cesaretini göstermişlerdir. Bu onur kırıcı durumdan daha büyüğü ise CHP’li ve HDP’li bazı belediye başkanlarının bu iğrençliğe alkış tutmaları ve belediyelerin resmi sitelerinde bunu masum ve meşru bir hakmış gibi göstermeleri olmuştur." dedi.

"Cumhurbaşkanının eliyle aileyi bitirmek istiyorlar"

Bu cinsi sapıklara ve onlara destek verenlere en yetkili ağızlardan gereken cevabın verilmesi gerektiğinin altını çizen Özdemir, "İslam’ı ve kutsallarını aşağılayan bu azgın topluluğa karşı net bir duruş sergilenmesi gerekir. Memleketimizi felakete sürükleyen toplumsal cinsiyet eşitliği uygulamalarının, İstanbul sözleşmesi ve 6284 Sayılı (sözde) Aileyi Koruma Kanunu’nun  bir an önce yürürlükten kaldırılmasını, bunun yerine aileyi tahkim edecek, ahlaksızlığı önleyecek düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. Buradan Şanlıurfa STK’ları olarak Cumhurbaşkanımıza sesleniyoruz: Sizin elinizle aileyi bitirmek istiyorlar. Lütfen sessiz ve kayıtsız kalmayınız. Bu çağrımız indi ilahide şahitlik edecektir. Avrupa’da aile kalmadığı halde birçok devlet İstanbul Sözleşmesini kabul etmezken, Türkiye’nin bu sözleşmeyi imzalaması ve hayata geçirmesi kabul edilemez. Ailemizi, neslimizi ve geleceğimizi ifsat eden, devletimizin bekasını tehdit eden bu yasaların bir an önce kaldırılmasını talep ediyoruz." diye konuştu.

İLKHA

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.