Akil insanlar raporunda Hizbullah gerçeği

Akil insanların raporları ortaya çıktı. PKK ne kadar gerçekse Hizbullah’ın da bir o kadar realite olduğu, ne hikmetse saklanamamış. Bu konuda PİTEM gibi devletin uyanık birimleri geç kalmış, ya da akil adamların da devlet için en büyük tehlikenin PKK değil Hizbullah olduğunu bilebileceklerini(!) dolayısıyla mesela milyonluk kutlu doğum programlarını saklama ve gözlerden kaçırma konusunda olduğu gibi raporlarında kesinlikle bölgedeki Hizbullah gerçeğine değinmeyeceklerini düşünmüşler ama demek ki tutmamış.  
 
Peki şimdi ne olacak? Tahminlerimi söyleyeyim. 
 
Birincisi, Akil insanların raporu süratle gündemden kaldırılacak ya da Hizbullah’la ilgili bölümleri kırpılacak, silinecek ve medyaya iletilen talimatla(rica ile) üzeri çizilecek.
 
İkincisi, raporda geçen Hizbullah ile ilgili, İslamcı uzmanlar tekrar konuşturulacak ve bildik psikolojik harp taktiği tekrar uygulanacak, özeleştiri eksenli demogojiler ısıtılıp ısıtılıp medyada servis edilecek. 
 
Üçüncüsü, olan oldu raporda Hizbullah’ın devlet tarafından ciddi bir takım haksızlıklara uğratıldığı, devletin en tepesine -noksan da olsa- objektif olarak açıkca iletildi. Ama kendisini Hizbullah’la mücadeleye adamış Kemalist rejimin resmi ve gayr-i resmi bir takım fedaileri için hazırda bekletilen jokerler imdada yetiştirilecek. Hemen emekli albay ve ETÖ sanığı Arif Doğan’a müracaat edilecek, o da tabi ki ‘Hizbullah’ı ben kurdum’ diyecek ve yüreklerine su serpecek. Bülent Orakoğlu da ‘Hüseyin Velioğlu, Cingöz Paşa’nın sofrasında uzun boylu yakışıklı bir emir eriydi, o öldürülmedi şu anda yaşıyor’ şeklindeki deli saçmalarıyla yine boy gösterecek.
 
Dördüncüsü de, rapor ustaca yorumlanacak. Yani, ‘evet Hizbullah da bölgenin bir gerçeğidir doğru, ancak bölgede eskiden beri varolagelen tarikatler ve düşünce grupları gibi kültürel bir olgudur, dolayısıyla yöneten değil yönetilen konumundadır’ denilecek.
 
Bunlar, karamsar tahminler. Keşke iyimser tahminlerim de şunlar diyebilseydim. Çünkü şu andaki mevcut devlet ve hükümet anlayışının, sadece Kürdistan’da değil doğu ve batısıyla ülkenin tamamında muhafazakârlığın ötesine geçtiğini düşündüğü yapıları belli noktalarda devlete biat ettiklerini görmeden kabullenmeyeceği açıktır. 
 
Ancak bu raporun içeriği ister istemez, şu sonuçları da doğuracaktır: 
Bölge halkının özellikle çözüm sürecine olan güveni artmaya devam ederse asli değeri olan inancı konusunda ciddi bir endişeye ve arayışa girecektir. Bu konuda çok kötü bir sınav veren devlet ve PKK’nin halkın dini değerlerine referans olma gibi bir ihtimalleri kesinlikle kalmamıştır. Hizbullah Cemaati’nin ise herkes tarafından bilinen en açık yönü; Türk, Kürt, Arap, vs. diye ayırt etmeden Kur’an’ın ve Hz. Muhammed Mustafa(SAV)’nın sünnet-i seniyyesinin en doğru şekilde herkese ulaştırılması konusundaki titizliği, sebat ve istikameti ve bu konuda halen ödemekte olduğu bedellerdir.
 Bölge halkının İslami kimliği ve bu konudaki sağlamlığı ne kadar değiştirilmesi imkansız bir vakıa ise varlığını bu realiteden alan Hizbullah Cemaati’nin devlet tarafından artık daha fazla illegal veya marjinal bir grup olarak sunulamayacağı da o kadar açık ve nettir. 
 
Hem akil insanlar raporu, devletin bilmediği değil ısrarla sakladığı veya manipüle ettiği bilgileri ihtiva ettiği kadar halkın durduğu yeri ve aidiyetini de içeriyor. Bu rapor, böyle kalmayacaktır. Mesela raporda şiddettten uzak durduğu belirtilen Hizbullah’ın neden halen devlet tarafından ısrarla şiddet suçlamasıyla cezalandırıldığı da sorulacaktır. Eğer bu sorunun cevabı verilmez ise raporda da belirtildiği gibi devletin çözüm süreciyle halkını anlama çabalarının samimi olmadığı netleşecektir.
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.