Amerikanizm

Amerika'yı Trump üzerinden anlamak yanlış.

Bir ideolojisi, bir düşünme ve yaşama biçimi vardır Amerika'nın.

Buna Amerikanizm demiş bazıları.

21 Şubat 1965'te bir konferans sırasında suikasta uğrayarak hayatını kaybeden Malcolm X, Amerikanizm ideolojisi hakkında şu çarpıcı sözleri söylemişti:

“Hayır, ben bir Amerikalı değilim. Amerikanizmin kurbanı 22 milyon siyah insandan biriyim. Maske takmış ikiyüzlülükten başka bir şey olmayan demokrasinin 22 milyon siyah kurbanından sadece biri. Burada size bir Amerikalı olarak konuşma yapmıyorum. Ya da bir vatansever olarak. Amerikan bayrağına selam duran, o bayrağı sallayan biri olarak. Hayır, ben bu değilim. Amerikan sisteminin bir kurbanı olarak konuşuyorum size. Amerika'yı bir kurbanın gözüyle görüyorum. Ve ortada bir Amerikan rüyası görmüyorum. Ben bir Amerikan kâbusu görüyorum.”

Sömürü, köleleştirme ve işgallerle semiren bir canavar, küresel “imajmaker”lar aracılığıyla özgürlük ve demokrasinin hamisi diye gösterildi. Dikta rejimlerde yaşayanlara “cennet” diye sunuldu.

Bir açıdan doğrudur bu.

Amerika kendisine itaat edenler için yalancı cennetler sunar; ama zayıflar için, haksızlık ve ikiyüzlülükleri sorgulayanlar için tam bir kâbustur.

Ölçüleri ahlaki ve insani değil bazen çıkarcı, bazen de kökleri derinlere kadar giden dini ve ideolojik kültürüne dayanır. O yüzden de ölçülerini anlamak zordur.

Bir taraftan bir vatandaşının ölümü için bir ülkeyi bombalarken (Libya) öte taraftan insan haklarına duyarlı ve vicdan sahibi bir vatandaşının (Rachel Corrie) Siyonistler tarafından vahşice katledilmesine hiçbir tepki göstermez.

Suudi ve diğer körfez ülkelerini koruduklarını söyleyip bunun bedelini talep eder Amerikan siyaseti. Ortada bir İran tehdidi vardır çünkü. Avrupa ülkelerini ise Rus tehdidiyle korkutur ve sağladıklarını iddia ettikleri güvenliğin bedelini talep ederler. Tehdit algısıyla durmadan silah satarlar.

Orta Amerika ülkelerini kendi kirli istihbarat faaliyetlerinde harcadıkları kara paranın kaynağı olarak kullanırlar; ama aynı zamanda duvarlar örerek “o taraftan” gelebilecek tehlikeye karşı Amerikan toplumunu korumak istediklerini söylerler. Çin tehdidi üzerinden iç kamuoyunu ve müttefikleri korkutup belirledikleri ekonomik ve siyasi plan çerçevesinde davranmalarını isterler.

Dünyayı Amerika ve ötekiler olarak görürler. israil'i sınırları dışındaki Amerikan parçası olarak gördüklerini de belirtelim. Güvenlik paranoyasıyla hareket eder, herkesi ve her şeyi şüpheli olarak görürler.

ABD İç Güvenlik Bakanı Kirstjen Nielsen, George Washington Üniversitesi'nde yaptığı konuşma her şeyi özetliyor aslında:

"Uluslararası sistemi on yıllar boyunca belirleyen güç dengesi yıkılıyor. Amerika'nın tek kutuplu dünyası tehdit altında. Dünya genelinde iktidar vakumu oluşuyor ve bu boşluk hızlı bir şekilde düşman devletler, teröristler ve uluslararası suçlularla doluyor. Tümünün ortak bir hedefi var, yaşam biçimimizi bozmak istiyorlar ve birçoğu kargaşa, istikrarsızlık ve şiddet yayıyor."

Düşman devletler, teröristler ve uluslararası suçlular…

Tümünün hedefi Amerikan yaşam tarzını bozmakmış!

Bu paranoyanın seviyesini ölçebilmek çok zor. Çünkü meselenin psikolojinin ötesinde boyutları da vardır. Amerika'nın öyle “derin bir aklı” vardır ki, bazen yapay problemler oluşturup korku atmosferinin devamını isterler.

Dünyada da kendi içlerinde de toplumun düşünenler, uyuşanlar, çalışanlar olarak kategorize olmasını isterler. Düşünenler için enformatik zırhlardan oluşmuş bir alan oluşturur, bunun dışına çıkılmasına izin vermezler.

İnsan olmanın farkına varanlar bu kâbusun dehşetini yaşar ve seslerini yükseltirler; ama çok az kişiye duyururlar.

Aslında çok güçlü değildirler. Güçlerini daha çok zihinleri kirletilmiş kompleksli devşirmelerden alırlar. Kontrollü enformasyonun cenderesine sıkıştırılmış zihinlerde Amerika yenilmez bir güçtür.

Bu algının kırılması elbette zordur; ama imkansız değildir.

Önemli olan hak ve adalet taleplerinin her yer ve şartta dile getirilebilmesi, konjonktüre kurban edilmemesidir.

“Yeter ki Amerika gitsin, hangi zalim gelirse gelsin fark etmez” anlayışı doğru değildir. Zaten zulmü devam ettiren de bu anlayış değil midir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.