'Aşağılık bir yöntem kullanılarak şerefli bir hedefe varılmaz'

'Aşağılık bir yöntem kullanılarak şerefli bir hedefe varılmaz'

İslami hareketin temel taşlarından biri olan ve 29 Ağustos 1966 yılında asrın firavunu tarafından idam edilerek şehit edilen Şehit Seyyid Kutub’un şehadetinin üzerinden 49 yıl geçti.

Hasan el-Benna ve Abdulkadir Udeh gibi İslam ümmetine mümtaz şahsiyetler kazandırmış olan Mısır’ın nadide evlatlarından biri de hiç şüphesiz Seyyid Kutub’dur.

Tarih 29 Ağustos 1966’yı gösterdiğinde bu mümtaz şahsiyet dönemin Firavunu Cemal Abdülnasır tarafından idam sehpasına çıkarılmış ve en nihayetinde 60 yıllık ömrünü şehadetle taçlandırmıştır.

Yakın dönem İslam tarihinin önde gelen isimlerinden olan Üstad Şehid Seyyid Kutub, hayatının son anlarında dahi zalimlere boyun eğmeyerek kendinden sonra gelecek olan İslam davetçilerine örnek olmuş, kaleme almış olduğu eserlerle dün olduğu gibi bugün de İslam ümmetinin gençliğine katkı sunmuş, vizyonlarını genişletmiştir.

İslam önderleri içinde önemli bir yere sahip olan Seyyid Kutub, fikri açıdan İslam gençliğine yeni ufuklar açmış, cesaret timsali aziz mücahitlerdendir.

Dünün ve bugünün nesillerine izzet ile zillet arasındaki farkı verdiği mücadele pratiğiyle ortaya koymuştur. Ruhunun, fikrinin hiçbir zaman esareti kabul etmediğini, velev ki önüne yıllarını alan zindanlar da konsa Rabbinden başkasına boyun eğmediğini, çıktığı idam sehpasında tüm dünyaya ilan etmiştir.

İslam için verdiği mücadelede kimi zaman işkenceler kimi zaman da zindanlar görmüş olan Şehid Seyyid Kutub, kendinden sonra gelen İslam nesline büyük bir ilmi miras bırakmıştır.

Seyyid Kutub, Hz. Musa ve Hz. Yusuf Peygamberin vatanında yetişmiş, onların mirasını ve misyonunu yüklenmiş öncü şahsiyetlerdendir.

Tarih boyu Mısır’da Firavunların karşısına hep bir Musa çıkmıştır. Gün olmuş adı Hasan el-Benna, gün olmuş adı Abdulkadir Udeh, gün olmuş adı Halid İslambuli, gün de gelmiş adı Seyyid Kutub olmuştur.

Şehadetinin 49’uncu yılında Müslümanlar tarafından hürmetle anılan İslam mütefekkiri Şehid Seyyid Kutub, yıl 1906’yı gösterdiğinde Mısır'ın Asyut kasabasına bağlı Mûşe köyünde, dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasının adı, el-Hâc Kutub İbrahim’dir. Kutub İbrahim, dindar, cemaatle namaza önem gösteren ve aksatmayan, Allah’la irtibatına önem veren biriydi. Namazlara giderken oğlu Seyyid’i de yanında götürerek bu ahlakın ona da sirayet etmesine katkı sağlamıştır. Nitekim Seyyid Kutub, “Meşâhid ül-Kıyâme” adlı eserinin başında, bu eseri telifinde ve ruhunda ahiret duygusunun şekillenmesinde babasının büyük rolü olduğunu ifade eder.

Babasının ikinci eşi olan annesi ise dindar, sabırlı ve cömert bir kadındı. Yemek yapar, işçilere gönderir ve bu vesileyle Allah’a kurbiyet kazanmaya çalışırdı. Kur’an dinlemeyi çok sever ve etkilenirdi. Seyyid Kutub ilk İslami eseri olan et-Tasvîru’l-fenniyyu fi’l-Kur’ân’ı annesine şu cümlelerle ithaf etmiştir: “… Anneciğim! Beni bırakıp gittin. Şimdi hayalimde senin son hareketlerini canlandırıyorum; Evde radyonun başına oturmuş Kur’an dinliyorsun. Kalp ve basiretinle Kur’an’ın maksatlarını ve inceliklerini anladığın, yüz hatlarından belli oluyor...”

Seyyid Kutub’un dört kardeşi vardı; ikisi Ezher’de okumuştu. Bu aile hem dinî hem de ilmî bir saygınlığa sahipti. Dayılarından biri olan Ahmed Hüseyin Osman, Kahire’de oturur ve gazetecilik yapardı. Seyyid Kutub öğrenim için Kahire’ye gittiğinde bu dayısının evinde ikamet etmiştir.

11 yaşındayken Kur’an’ı ezberleyen Üstad, orta ve lise tahsilini el-Ezher’de tamamladı. Daha sonra Kahire Üniversitesi'nin Darul Ulum Fakültesine girdi. 1933 yılında mezun olduğu fakülteye aynı yıl öğretim görevlisi olarak atandı. 1946'da Konum Dersleri isimli bir makale yayımladı. Yazmış olduğu bu makalede, toplumun ıslahının ve Müslümanların bu yönde çalışmasının Kur'an'ın emri olduğunu savunur, Mısır'ın o dönemki toplumsal yapısını ve geçirmekte olduğu yozlaşmayı eleştirir.

Ayrıca o yıllarda Mısır, komünizm tehlikesi ve tehdidi altında idi. Komünistler genç beyinlere seslenmeye çalışıyordu. Seyyid Kutub, el-Adâletü’l-ictimâiyye fi’l-İslâm (İslâm’da Sosyal Adalet), Ma’reketü’l-İslâm ve’r-re’simâliyye (İslâm-Kapitalizm Çatışması) ve es-Selâmü’l-Âlemî ve’l-İslâm (Dünya Barışı ve İslâm) adlı eserleri yazarak komünizme ihtiyacın bulunmadığını, komünistlerin yapmak istediği şeylerin daha mükemmel şekliyle İslâm’da bulunduğunu belirtmiş ve komünizmin sahte maskesini indirmiştir.

Kimi zaman bazıları onun yazdığı kitaplarda sosyalizmin etkisi altında kaldığını ve dinde reform yapmaya çalıştığını iddia etmiş, kardeşi Prof. Muhammed Kutub da bu iddiaları tamamen reddederek şöyle cevap vermiştir: “Seyyid Kutub hakkında sosyalizmin tesirinde kaldığını ve dinde reform düşüncesinde olduğunu ileri sürenler vardır. Fakat o, bizzat hayatta iken bu hususa şu ifadeleriyle bu iddiaları çürütmektedir: ‘Bazı Müslümanların zannettiği gibi biz İslâm’ın bir reforma ihtiyacı olduğuna inanmıyoruz. Zira her şeyden evvel İslam, kendi bünyesinde tam ve mükemmeldir. Bizim yapmamız gereken şey, eksik anlayışımıza, gaflet ve tembelliğimize bir çözüm bularak din karşısındaki tavrımızı ve durumumuzu düzeltmektir. Bizim yeniden İslâmî hayat için hâriçten getirilecek düsturlara ihtiyacımız yoktur. Biz asıl terkedilmiş değerlerimize sahip çıkıp onlara sarılmaya muhtacız.’ ”

Üstad Şehit Seyyid Kutub, 1954 yılında dönemin Mısır Firavunu Cemal Abdül Nasır'a düzenlenen suikast girişimi nedeniyle birçok Müslüman Kardeşler (İhavan’ul Muslimin) üyesi gibi o da tutuklandı. Yargılama sonunda Seyyid Kutub'a 15 yıl ağır hapis cezası verildi. O dönem zindandayken en önemli eserlerinden olan, Fi Zilâl-il-Kur'an ve onun siyasi ve düşünsel görüşlerinin bütününü ifade eden Yoldaki İşaretler`i kaleme aldı. Üstad 1964'te serbest bırakıldıktan sonra 1965'te tekrar tutuklandı. Bu kez de birçok Müslüman Kardeşler üyesi ile birlikte tutuklanmıştı ve tutuklanma nedeni devlete karşı bir darbe girişimiydi. 21 Ağustos 1966'da hakkında idam cezası verildi. Kararı Pakistan, İngiltere, Lübnan, Ürdün, Sudan ve Irak gibi ülkelerdeki birçok dini otorite ve grup tepkiyle karşılasa da Nasır kararından dönmedi ve 29 Ağustos 1966 tarihinde idam kararı infaz edildi.

Mahkeme heyeti onu idama mahkûm ettiğinde Kutub'un ağzından tarihe not düşecek şu sözler dökülmüştü: “Eğer Allah kanunu ile mahkûm edilmişsem ben Hakk'ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah'a şükürler olsun ki 15 sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın birliğine şehadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır.”

İdam edileceği saatlerde dönemin Irak Devlet Başkanı Abdulkerim Arif onun yanına gelir ve onu alıp Irak’a götüreceğini söyler. Ancak Seyyid Kutub bu teklifi reddederek şöyle der: “60 yıllık ömürden sonra kendisine şehadet gelen bir kimse acaba bunu terk edebilir mi?”

İdam edileceği vakit geldiğinde, kendisinin ifadesiyle ilme nispet edilen bir kimse yanına gelerek; “Eşhedu ellâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeder Rasûlullah de!” dedi. Bunun üzerine Üstad adama: “Sen de bu tiyatroda ki son bölümsün, sen bana “lâ ilahe illallah de” mi diyorsun? Ben ki bu kelime uğruna idam ediliyorum.” der ve sonra gülümseyerek idam sehpasına doğru yürür.

Seyyid Kutub'tan sonra gelen nesillerin kalplerine nasihat ve hikmet olarak belledikleri kimi veciz sözleri ise şunlardır:

Bu yol zor bir yol… Güller ve çiçeklerle döşeli bir yol değil... Dikenlerle bezeli kanlarla süslenmiş bir yol...

İslam, şehvetlerin her an uyarılmadığı, kan ve et tepkilerinin her vakit tahrik edilmediği temiz bir toplum kurmayı gaye edinir.

Siz tağutlar ancak bedenlere hükmedebilirsiniz, düşüncelere asla!

Ümmet elbet bir gün doğacak. Hiç bir doğum da acısız olmaz.

Gecenin en karanlık olduğu an, şafağın en yakın olduğu andır...

Kuşkusuz Kur'an, ancak eylem için bilgi edinme ruhu ile kendisine yönelen ruha açar bütün zenginliklerini…

Amerika’dan nefret ediyorum; ama daha çok Amerika’nın vicdanına sığınan Müslümanlardan nefret ediyorum.

Aşağılık bir yöntem kullanılarak, şerefli bir hedefe varılmaz. 

Birlik olmuş 3 kişi birlik olamamış 100 kişiden daha aktiftir.

Ya dünyayı kuşatacak zafer! Ya da Allah’a sunulacak şehadet...

Şehid Seyyid Kutub’un Türkçeye çevrilen kimi eserleriyse şunlardır:

Ruhun Sevinci

Fîzılâl'il Kur'an

Yoldaki İşaretler

İslam’da Sosyal Adalet

Din Budur

İslam Düşüncesi İlkeleri-Esasları

İstikbal İslam’ındır

Kadın ve Aile

İslam ve Emperyalizm

İslam-Kapitalizm Çatışması

Peygamberimizin Hayatı

Cihan Sulhu ve İslam

Bela ve İmtihan

İslam'ın Hareket Metodu

İslam Toplumuna Doğru

Kur'an'ın Gölgesinde Kadın

Kur'an'da Edebi Tasvir

Kur'an'da Kıyamet Sahneleri  (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler