Aşık-ı Sadığın Yüreğinden Düşen

Zaman daralıyor geçtiğimiz yolda… Ömür kısaldıkça kısalıyor ve herşey ilk günkü tazeliğine dönmek için hasret gözlüyor. Ebruli kelimelerden renkler sıralanıyor bi perva canımın dilfigar rahlesinden… Bahar kokulu harflerden gelincikler tutuşur sevgiliye...

Çendan bir sayha koparsa da cümlelerin baş harfini çalmak pahasına, yine de gülün has bahçesine hediye eyledi bir parça canını… Kabahatsiz, tasasız, bila mütereddit, gönlünü mahbubun yoluna kurban eden; gözü kara, gönlü yara, sinesine gam yüklü, beli dert ile bükülü, gurbet elde, gözü yolda bir divane düşüverdi çilenin son kal'asından. Heyhatlar kopardı cerh edilmiş şiirlerin kağıda sürülen yüzüne. Kalemin mavzerinden bir cümle fırlar dilara mahbubun şükufezarına…

Ömrünün külvesinde matemi tutulur derd-i yar ile mezc olan hüzünlerin. Alemden gayb sütunları açılır hayretin zirvesinde. Aşık-ı sadık, yüreğinden düşen “Muhammed!” nidalarından süzülen aşk kokusunu, yağmurlu bir günde yitirir. Mürg-i dil kanatlanıverir endam-ı peygamberin gölgesinden… Efkarını kaybeder de ağlar şehirlerden evvel… Yerin dibine geçen hasretlerle özler, ol serveri alemin saadet devranını.

Çaresiz ağlar durur asırların gölge boyunda… Ruhunu mahveden kederler kahrolur aynaların ardında. Şirin bir avuntu çöker tepeden tırnağa ve avuçlarında tükenen umudunu saklayıversin diye, la'l rengi bir şal ile örtüverir hayalin rengini… Bağışlar nur yüzünde gezinen, gül tüten, gül bitiren tebessümleri. Yeşil kubbede aşkın rengi beliriverir… Yeryüzü mescidinin sücud vaktinde, katreden ummana saf saf toplanır ol serverin ardında…

Nasip isteyen her kim düşüverir ise dergah-ı Muhammedi'nin kapısına; her devrin külhanında bilmeli ki; aşık-ı sadığın meyli hep O'nadır. Vuslat payesi ki layık olduğu yer malumdur bize. Aşığın dizleri dibinde canını ol Muhammed Mustafa'ya zencir eyleyene nasip olur bu lütuf. Canından geçene can verilir. Canını veren, canan ile can olur… İzinin tozunda kaybolan bulur yolunun izini. Yelda bir hasretin ertesinde bulur bekleştiği vusulü… Havfın hıyamında recaya eriverir. Tulu eder masivanın hakikat parıltısı. Cihanın suretinde beliren sevinç nağmesi aşıkane söyler dudağında mühürlenen yıllanmış türküleri...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.