Başbakan Davutoğlu, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ortak basın toplantısı düzenledi

Başbakan Davutoğlu, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ortak basın toplantısı düzenledi

Başbakan Davutoğlu, Başbakanlık Merkez Bina'da, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ile baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından basın toplantısı düzenledi.

ANKARA-Başbakanlık Merkez Bina'da, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ile baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında Başbakan Davutoğlu açıklamalarda bulundu.

Davutoğlu, konuk Başbakan Gruevski'nin, ziyaretinin birçok açıdan önemli olduğunu belirterek “Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, Makedonya'yı ilk tanıyan, anayasal ismiyle tanıyan tek ülke, ilk tanıyan ülke ve Üsküp'e ilk büyükelçi atayan ülke. Çok köklü tarihi ilişkilerimiz var, toplumsal ilişkilerimiz var ve bu zeminde gelişen kuvvetli ekonomik ve siyasal ilişkilerimiz var. Ayrıca bir başka ilki bu ziyarette yaşıyoruz. Sadece benim kabulüm açısından değil, belki de cumhuriyet tarihide ilk defa bir başbakan, resmi ziyaret için geldiği Türkiye'de 5-6 şehri birden geziyor. İstanbul, Kocaeli, Eskişehir, Ankara, Mersin ve Adana. Bu da Sayın Gruevski'nin, Türkiye'ye olan yakın ilgisini gösteriyor. Ayrıca yaz tatillerini de çok güzel iki kızıyla birlikte, bu yaz Türkiye'de geçirmiş olmasından büyük memnuniyet duydum“ dedi.

İki ülke arasında herhangi bir siyasal sorun hiçbir zaman yaşanmadığını belirten Davutoğlu “İki ülke arasında herhangi bir siyasal sorun hiçbir zaman yaşanmadı. Aksine uluslararası platformlarda hep birbirimizi destekledik. Birçok uluslararası toplantıda, dışişleri bakanı olduğum dönemde, eğer Makedonya dışişleri bakanı yoksa NATO gibi, herkes 'Türkiye acaba ne diyecek' diye dönüp bize bakardı. Çünkü Makedonya'yı, anayasal ismiyle tanıyan tek ülke biziz. Her zaman da Makedonya'nın haklarını, çıkarlarını bu anlamda korumaya özen gösterdik, çünkü aramızdaki yakın tarihi ilişkiler ve dostluk ilişkisi bunu gerektiriyordu. Makedonya’nın Avrupa Birliği'ne üyeliğini de destekliyoruz. Ümit ederiz ki bir gün birlikte Avrupa Birliği içinde olacağız“ ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, siyasi ilişkilere rağmen ekonomik ilişkilerde çok ciddi ilerlemeler olduğunu “400 milyon dolar civarındaki dış ticaret hacmimizi, en kısa sürede 1 milyar dolara çıkarmak istiyoruz. 1 milyar avro tutarındaki Türk yatırımlarının da daha üste çıkması, Türk-Makedon ilişkilerinin doğal bir sonucudur. Onun için Sayın Gruevski'nin bu ziyaretini bu açıdan çok önemli görüyoruz, çünkü Türk iş dünyasının da Makedonya'ya daha çok yatırım yapmak isteyen kendisi, hem de bizler de teşvik ediyoruz“ dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine hitaben ekonomi içerikli bir mektup yazdığı hatırlatılarak, "Sizi Sayın Erdoğan'ın etkisinde kalmakla sessiz kalmakla suçladı. Bu mektup size geldi mi ne düşünüyorsunuz" yönündeki soru üzerine, böyle bir mektubun kendisine ulaşmadığını söyledi.

Davutoğlu bir ana muhalefet partisi liderinin eğer ülkenin başbakanına bir mektup yazacaksa bunu ciddiyet içinde ve doğrudan iletmesi beklenir diyerek “Bir ana muhalefet partisi liderinin eğer ülkenin başbakanına bir mektup yazacaksa bunu ciddiyet içinde ve doğrudan iletmesi beklenir. Böyle bir mektup yazmış olsaydı da tabii mukabele görürdü. Ama bana iletilen metin, eğer gerçekten CHP Genel Başkanından çıkmışsa ve CHP'nin web sayfasında yayımlanmışsa çok üzerinde düşünülmesi gereken ve ciddiyetle herkesin okuması gereken bir metin. Ne için biliyor musunuz? Bir kere bu metinde Sayın Cumhurbaşkanımıza dönük kullanılan ifadeler hem devlet ahlakı bakımından hem şahsi nezaket kuralları bakımından utanç vericidir. Bunu ifade etmek isterim. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı 10 Ağustos'ta yapılan seçimle, Türk milleti tarafından seçilmiştir. O andan itibaren herkesin cumhurbaşkanına dönük olarak, bu cumhurbaşkanının kişiliği, isim olarak, kişiliğinin ötesinde de makam olarak da saygı gösterme zarureti var. Görüş ayrılıkları cumhurbaşkanı makamına saygısızlık yapmayı mazur göstermez“ ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve kendilerini kutuplaştırıcı bir dil kullanmakla suçlayan çevrelere, sivil toplum kuruluşlarına ve basın mensuplarına bir çağrısı olduğunu belirten Davutoğlu “10 Ağustos'tan bu yana Sayın Cumhurbaşkanımız herhangi bir siyasi pozisyon anlamıyla taraf tutar bile görüntü vermeden, bütün ülkeyi kuşatıcı mesajlar verirken, bir siyasi parti liderinin, Türk halkının yüzde 52'sinin oyuyla seçilmiş ama yüzde 100'ünün cumhurbaşkanı olan bu makamda bulunan bir lidere dönük sarf ettiği bu sözler kutuplaştırıcı ve provokatif değilse hangi söz kutuplaştırıcı ve provokatiftir. Şimdi herkes aslında bütün resmi en açık şekilde görüyor. Böylesi bir üslup, Türk siyasetine yakışmaz, belki Kılıçdaroğlu'na yakışır ama Türkiye'de anayasal bir konumu olan ana muhalefet partisi liderine yakışmaz. Dolayısıyla bu niteliğiyle, bu üslubuyla Kılıçdaroğlu aslında bırakın Türkiye'de başbakan olma iddiasını, ana muhalefet lideri olma nezaketine de ciddiyetine de sahip olmadığını göstermiştir“ dedi.

Söz konusu mektupta 25 bankanın battığından söz edildiğini vurgulayan Davutoğlu, "25 bankayı batıran iktidarlar döneminde oluşan zihniyetle Kılıçdaroğlu aynı paralelliği sürdürürken, o şartlardan Türkiye'yi çıkarıp, Türk finansal sistemini bugünkü güçlü yapısına getiren de Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde AK Parti iktidarları olmuştur" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu sözlerinin devamında “Eğer AK Parti iktidarları bu finansal politikaları takip etmese, ülkede güven ve istikrar sağlamamış olsaydı herhalde küresel ekonomik krizde, finansal yapımız bu derece dirençli olmazdı. Öncelikle yaptığı, referans olarak kullandığı 25 bankanın battığı dönemlerden Türkiye'yi alıp çıkaran biziz, Kılıçdaroğlu değil. AK Parti yönetimleri ve o dönemlerde başbakanlık yapan Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Buradan üçüncü noktaya geliyorum: Türkiye'deki bankacılık sisteminin de ekonomik hayatın da garantörü Türkiye Cumhuriyeti hükümetidir, Sayın Kılıçdaroğlu bu üslubu ile dışarıda birilerine ve onların buradaki uzantılarına 'Türk ekonomisinde bir kriz var' görüntüsü vermek istiyorsa bu açık bir şekilde Türkiye'deki istikrara ve Türk ekonomisine yönelik bir ihanettir. Öncelikle bunun hesabını vermek durumundadır. Kime neyi jurnalliyor? Birtakım gizli twit hesaplarında çıkan ismini zikretmek istemiyorum ama çıkan ve açıkça Türkiye'de manipülatif nitelikteki bilgilere dayalı olarak bir anamuhalefet partisi liderinin, böylesine kritik ekonomik şartların yaşandığı dünya şartları içinde ülkesini zan altında bırakacak ifadelerde bulunması sorumsuzluktur“ ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, "Türk finansal sistemi gayet sağlamdır ama herkes de bilsin ki hiç kimsenin bu finansal sistemde ayrıcalığı yoktur. Kurallar bellidir, bu kurallar nasıl işletilecekse o şekilde de işletilir. Bizim için önemli olan, şu veya bu bankayı korumak ya da tasfiye etmek değil, Türk finansal sisteminin kurallarını ayrımsız bir şekilde işletmektir. Bu kurallarda şimdiye kadar son 12 yılda nasıl uygulanmışsa, aynı şekilde uygulanır. Hiçbir farklı tutum da hükümetimizden beklemesin. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu provokatif açıklamaları eminim, hem iş dünyamızca hem olaylara objektif bakan sivil toplumca ve basın mensuplarınca dikkatlice değerlendirilecek ve hak ettiği cevabı alacaktır" açıklamasında bulundu.

Başbakan Davutoğlu, Müslüman Kardeşler üyelerinin kabulüne ilişkin soru üzerine “Nasıl bu niteliklere sahip ülkelere giriş ve çıkışlar, uluslararası hukuk bakımından sakıncalı olmayan herkes için serbestse ve nasıl bazı ülkelere kendi ülkesinde siyasal sorunlarla karşılaşanlar rahatlıkla girip çıkmışsa Türkiye'ye de uluslararası hukuk açısından sakınca taşımayan herkes gelebilir, herkes Türkiye'yi ziyaret edebilir, herkes Türkiye'de kalabilir. Ayrıca bir talep olursa bunlar tek tek bu ilkeler etrafında incelenir. Yani şu veya bu gerekçeyle şu veya bu dine, şu veya bu etnik gruba veya mezhebe ait olmakla bu ilke değişmez. Bizim tarihimizde kendisi için özgürlük ve güvenlik alanı bulmaya çalışan birçok siyasinin, Avrupa'dan gelen, Macar siyasiler 19. yüzyılda, Polonyalıların ve birçoklarının, hatta daha meşhurları biliyorsunuz bu yüzyıl içinde de vardır. Troçki ve diğerleri dâhil olmak üzere... Türkiye özgür, demokratik bir hukuk devletidir ve bu çerçevedeki kuralları da uygular. Eğer uluslararası hukuk açısından bir sakıncası varsa yine herhangi bir ideoloji ve siyasi fark gözetmeden o kurallar o çerçevede değerlendirilir. Dolayısıyla her müracaat kendi içinde değerlendirilir ve o çerçevede karar verilir“ açıklamasında bulundu.

Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarıyla tampon bölge konusu yeniden gündemde. Bugün bir güvenlik zirvesi yaptınız, bu konu gündeme geldi mi? Asker bir hazırlık yapacak dedi Cumhurbaşkanı ama bazı noktalarda soru işaretleri var. Birincisi Irak ve Suriye tarafından mı olacak bu tampon bölgeler, belli noktalarda mı olacak? Askeri bir konuşlanma olacağı için bir tezkere hazırlığı var mı? Uluslararası meşruiyeti anlamında bu nasıl sağlanacak? Konu BM'ye mi taşınacak, nasıl bir yol izlenecek sorusuna “bu toplantının, çözüm süreci mekanizması toplantısıyla 15 günde bir tekrarlanacağını, çözüm süreci mekanizmasını da yarın toplanacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan toplantının genel bir değerlendirme toplantısıydı. Toplantının temel sebebi, geçen hafta ilgili birimlerle yaptığımız toplantı konusunda Cumhurbaşkanımıza bilgi arz etmek ve bu çerçevede genel bir değerlendirme yapmaktır. Biliyorsunuz önümüzdeki günlerde ben Azerbaycan'a, Cumhurbaşkanımız da BM Genel Kurulu toplantıları için New York'a gidecek. Bu ziyaretler öncesinde, ilgili bütün kurumlarımızla geçen hafta yaptığımız değerlendirmede ulaştığımız bazı sonuçları ve bu çerçevede her bir bakanlığımızın ve kurumumuzun düşündüğü tedbirler de dâhil olmak üzere atılacak adımları bugün ele aldık. Burada spesifik olarak tampon bölge veya herhangi bir konu ele alınmadı. Genel olarak bütün güvenlik riskleri ve bu çerçevede önümüzdeki dönemde kurumlarımızın yapması gereken hazırlıkları ele aldık. Takdir edersiniz ki Türkiye'nin sadece Irak, Suriye değil, Ukrayna ve bütün çevre bölgelerdeki krizler dolayısıyla güvenlik şartları itibarıyla her an her senaryoya hazır olması icap eder. Bunun için de mekanizmaları devreye sokarak atılacak adımları sürekli bir şekilde istişare etmek ve değişen şartları süratle değerlendirmek bir zorunluluktur. Bugün de yapılan çalışma temelde bu hedefe dönüktür. Şunu açık bir şekilde kamuoyumuzun ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi güvenliği için, halkının güvenliği, huzuru ve bölgesel istikrar için yapılabilecek her türlü hazırlığı yapar ve bu konuda alınabilecek her türlü tedbiri alır“ ifadelerini kullandı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.