Batı ve ihanet

Son yıllarda İslam’ın mukaddesatına yönelik saldırılarda ciddi artış görülmektedir. Buna karşın İslam’a yöneliş gün geçtikçe artmakta, yeni yeni simalar İslam’la müşerref olmaktadır. Diğer taraftan ciddi sıkıntı haline gelen İslam’a saldırıların kökleri tarihe dayansa da bugün için farklı boyutlar kazandığı göze çarpmaktadır.

 

İslam düşmanlığının en önemli sebeplerinden biri İslam’ın yayılmasını ve toplumlarda nüfuz oluşturmasını önlemektir. Bunun için propaganda araçları yoğun şekilde kullanılmakta, özellikle aziz İslam, terörizmle yan yana getirilmeye ve insanların İslam’a sempatisini engellemek için İslam’a vahşi bir çehre oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Bütün bu olumsuz propagandalara rağmen Batı’da İslam’a gösterilen yoğun ilginin, kimi İslam düşmanlarını çileden çıkardığına ve fiili saldırılara varana kadar İslam ve Müslümanlara karşı bir dizi eylem gerçekleştirmeye sürüklediğine tanık olmaktayız.

Aslında Avrupa’daki İslam düşmanlığının kökleri Haçlı saldırılarına kadar dayanır. Tarih boyunca yükselen İslami uyanış dalgaları çoğu zaman İslam düşmanlığının körüklemesine sebebiyet vermiştir. Özellikle Osmanlı döneminde Batı kapılarına kadar dayanan İslam medeniyetinin Batı medeniyetiyle yan yana yaşaması İslam korkusuna neden olmuştur. İslam’dan rahatsız olan Batı, o zamandan bugüne İslam medeniyetini yok etmek için çabalamaktadır.

Batının İslam’la mücadelesi 11 Eylül saldırılarından sonra yeni bir şekil aldı. Bugün kimi yerlerde görünen İslami uyanış ve İslam’a yönelişte görünen artış, Batı’yı bir kez daha İslam’la mücadeleye sürükledi.

İntikam alırcasına sahaya inen muhatapların İslam’ın mukaddesatına yönelik saldırı ve hakaretleri Müslümanlara fazlaca dokunmaktadır. Oysa Müslümanlar, diğer dinlerin mukaddesatlarına karşı hakaret ve çirkin davranışlardan uzak durmaktadır.

İslam’ın mukaddesatına saldırılar tesadüfi değildir. Önceden planlanmış olup kimi Batılı ülkeler tarafından destek görmektedir. İslam’ın aleyhindeki bu tehlikeli gelişmelerle Batı’nın saldırılarına karşılık gelişen İslami direnişi ortadan kaldırmayı hedefliyorlar. Bu saldırılar kontrol altına alınmazsa daha fazla zararlı hale gelebilir. İslam’a saldırılarını sürdürmek için ifade özgürlüğü bahanesini kullanan Batılılar, bu yolla İslam’a yapılan saldırıları meşru göstermeye çalışmaktadır.

Dini mukaddesatların korunmasını öngören İslam hukuku, bunlara saldırı ve hakaretleri yasaklamaktadır. Oysa İngiltere gibi kimi Batılı ülkelerde sadece Hıristiyanlığın mukaddesatına saldırı suç sayılırken, diğer dinlere karşı böylesi bir yasak söz konusu değildir. İngiltere, Müslümanların gözüne baka baka İslam’ın mukaddesatına saldıran Selman Rüşti’yi himaye ederek İslam’a karşı saygısızlığını ve küstahlığını ortaya koydu.

Kimi Batılı ülkelerdeki bu ikilem ve mantıksızca uygulama Müslümanları ciddi şekilde rahatsız etmektedir. İslam’a düşmanlığın giderilmesiyle ilgili çabalar bugüne kadar ciddi bir neticeye yol açamadı.

Batılı halklarının Hıristiyanlığa karşı ciddi duyarlılıkları bulunmamaktadır. Vahiy kaynağı bulunmayan Hıristiyanlık bu dine bağlı insanlar nezdinde ciddi bir itibara sahip değildir. Zaten Hıristiyanlığın bugünkü dini metinleri, taraftarlarına hukuki bağlayıcılıklar yerleştirme yerine, ahlaki emir ve nasihatler mecmuasından oluşmaktadır.

İslam kültürü ve kanunları Müslüman halkların derinliklerine nüfuz etmiştir. Topluma sadece güçlü ahlaki bir renk katmakla yetinmez, insanların hukukunu oluşturan bu kanunların etkileri de fazladır..

Mukaddesatlarına hakaret etme Hıristiyanları yaralayıp toplumsal dokularına zarar veriyorsa, Müslümanların mukaddesatına yapılan saldırılar neden rahatsızlıklara yol açmasın ki? Zaten Müslüman toplumlarda daha fazla nüfuza sahip olan din, İslami ülkelerin çoğunun kanunlarına etki etmektedir. Müslüman halkların İslam’ın büyüklerine, özellikle de Hz. Resul–i Ekrem (sav)’e yönelik sevgi ve muhabbeti her zaman canlılığını korumaktadır. Buna karşın Batılıların önemli bir kısmı İslam’ın mukaddesatına saldırının suç sayılmasını insan haklarının ve ifade özgürlüğünün çiğnenmesi olarak nitelendirebilmektedir. Bir buçuk milyar Müslümanın günlünü yaralayan ve rahatsızlık veren ihanetlerin ifade özgürlüğü sayılması hangi mantık ve vicdanla izah edilebilir?

İslam’ın mukaddesatına yapılan saldırıların durması için köklü çareler üretilmelidir. En azından Müslümanların tepkilerini daha yüksek sesle ve daha canlı şekilde dile getirip değerlerinin arkasında olduklarını ortaya koymaları gerekir.

Batı medyasının İslam’a saldırıları karşısında İslami medya daha faal hareket edip İslam’ı gereği gibi tanıtmalı ve her alanda gündeme getirmelidir. Müslümanların uluslararası seminer ve konferans gibi etkinlikler düzenlemeleri, kitap, dergi, gazete ve televizyon programlarıyla İslam’ı daha iyi tanıtmaları, kirli propagandalarla İslam’a yönelik oluşturulan şüpheleri ortadan kaldırmak için çabalamaları önceliklerini oluşturmalıdır.

İslam’a yönelik saldırılar karşısında Müslümanların sessiz ya da tepkisiz kalması doğru değildir. Ancak kimi zaafların olduğu da bir gerçektir. Oysa herkesin imkânını seferber edip ihanetlere gerekli cevabı vermesiyle İslam düşmanlarının hakaret ve ihanete cesaretleri kalmayacak. Her Müslüman, İslam’a sahip çıkmayı görev bilir ve İslam’a saldırılar karşısında tepkisini ortaya koyarsa, hem saldırılar azalacak hem de İslam’ın daha iyi anlaşılmasına zemin hazırlanacak.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.