Ben ‘HANZALA’ işte yüzümü döndüm…

Ben ‘HANZALA’ işte yüzümü döndüm…

Dünyaca ünlü karikatür sanatçısı Naci el-Ali, "Hanzala’nın neden hep sırtı dönük, yüzünü neden göstermiyorsun?" diye soranlara şöyle diyordu: “Onun yüzünü görmek istemezsiniz, pişman olursunuz.”

Filistin özgürlük mücadelesi sembol isimlerinden ve ‘Hanzala’ isimli karikatürün çizeri Naci El Ali, bundan tam 29 yıl önce 29 Ağustos 1987 tarihinde MOSSAD tarafından gerçekleştirilen bir suikast sonucu öldürüldü. 

Dünyaca ünlü karikatür sanatçısı Naci el-Ali, ‘Hanzala’nın neden hep sırtı dönük, yüzünü neden göstermiyorsun?’ diyenlere şöyle diyordu: “Onun yüzünü görmek istemezsiniz, pişman olursunuz.”

Hanzala yüzünü döndü…

Halep’te bombalanan bir evin enkazından çıkarılan Ümran Dakneş, dünyaya yüzünü dönmüş bir ‘Hanzala’ydı adeta. Durgun, sessiz, tepkisizdi… Hanzala gibi… Olan biteni anlamaya çalışıyordu. Uzun saçları, başından akan kanın bir kısmını örtüyordu. Toz toprak içinde kalmış elleriyle, başından akan kana dokunup, dünyanın gözlerinin içine baktı. Ne ağladı ne tek bir söz söyledi ancak ‘Ey dünya bizi ne hale getirdiğine bir bak’ diye haykırıyordu sessizce… Sessizce izleyenlerin acımasızlığına, sessiz bir tepki vermişti. ‘Ben acının sembolü Hanzala’yım, işte döndüm yüzümü’ diyordu.

Ümran hiç ağlamadı…

Hanzala da etrafında olup bitenleri sessizce izlerdi. Siyonistlerin işlediği cinayetlere ve dünyanın ikiyüzlülüğüne sırtını dönmüştü. Ve ‘Filistin özgürlüğüne kavuşuncaya kadar da yüzünü dönmeyecek’ demişti Naci el-Ali. Ümran, kimilerine göre Suriye’de savaşın görünen yüzüydü. Yıllar önce Hanzala’nın Filistin ve Lübnan’da sürgün ve işgalin yüzü olduğu gibi…

Dünya Ümran’ın sessizliğine, tepkisizliğine ağladı ama o, hiç ağlamadı…

Dünya Naci el-Ali’nin öldürülmesine sessiz kaldı
Naci el-Ali, 22 Temmuz 1987'de çalıştığı El-Qabas gazetesinin Londra bürosuna giderken, Mossad tarafından suikaste uğradı. Beş hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra 29 Ağustos 1987’de hayatını kaybetti. Dünya sessizlik içerisinde Naci el-Ali'nin öldürülmesini izledi.

Filistinli Naci el-Ali sürgün edilen bir halkın, sürgün edilen çocuğuydu. Filistin’in siyonistler tarafından işgale uğraması, Lübnan'da 10 yaşındayken kaldığı mülteci kampları, siyonist yanlısı Falanjistlerin 3 binden fazla kadın, çocuk, genç, yaşlı Filistinliyi katlettiği Sabra ve Şatila katliamına tanıklık etti. Yaşadığı zorluklar, sanatçı kişiliğiyle birleşince siyonist ve işbirlikçilerin korktuğu biri haline geldi.

Hanzala; ‘Ali’yi öldürdünüz ama ben yaşayacağım’

10 yaşında ayrıldığı Filistin'i bir daha göremedi. “Filistin belli bir coğrafyaya sıkışmış bir yer değildir. Filistin, insani boyutuyla, haklı davaların sembolüdür.” diyordu Naci el-Ali.

Dünya sömürü başkentlerinden birinde, sokak ortasında katledilmişti. Televizyon kanallarında Ümran’a ağlayanlar gibi kimse ağlamamıştı Naci el-Ali’ye. Ve bir sokak ortasında başından vurulurken Hanzala yetim kalmıştı. “Ali’yi öldürdünüz ama ben yaşayacağım” dedi, Hanzala.

“Acımasızlığınızı yüzünüze vurmaya devam edeceğim. Ben acının sembolüyüm. Benim adım Hanzala. Babamın adı önemli değil. Annemin adı Nakbah (Felaket Günü). Ayakkabı numaramı bilmiyorum, çünkü hiç ayakkabım olmadı. 5 Haziran 1967'de doğdum. (Filistin topraklarının 2’inci işgal tarihi). Milliyetim; Filistinli, Lübnanlı, Mısırlı değilim, hiç kimse değilim. Bir kimliğim yok. Ben yalnızca bir Arap’ım.”  (Mehmet Tahir Özsoy- İLKHA)


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.