Bir Kurban Daha

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde ilahiyat profesörü İbrahim Emiroğlu, söylemediği sözlerden dolayı linçe uğradı.

Yasal görünümlü bir gazete, hak görünümlü halt işlemeye âmâda bir sendika ve legal görünümlü illegal bir parti el ele verip bir profesörü linç etmeye kalkıştı.

Başarılı da oldular.

Kirli şebeke ve organizeli bir çalışma.

Koordinasyon ve plan on numara…

Kurban her zamanki gibi mütedeyyin bir insan…

Mekân kullanılmaya elverişli bir yer, İzmir…

Neden Dokuz Eylül demeyin…

Rektörü malum, bilindik bir isim…

Önce hedef kurban seçiliyor.

Sonra biri haber yapıyor, diğeri pişiriyor bir diğeri de satışa sunuyor…

Profesör, yalnız ve savunmasız…

Üstelik potansiyel suçlu…

Olimpos'ta Hira'nın çocuğu…

Olimpos çocuklarının hazzetmeyeceği türden…

Hira'nın çocuğu olmak yüz yıldır bedel gerektirir bu topraklarda.

Ve Emiroğlu haksız bir şekilde söylemediği sözlerin kurbanı oluyor.

Eşcinsellik hastalık demişmiş… Daha küçük yaşlarda evlenilebilinir demişmiş…

Öyle ya, bu sözler ağır suç gerektirir.

Küçük yaşlarda evlenmeden hamile kalanı özgür düşünceli sayan zihniyet çok kişi tarafından kullanılmamayı esaret belirtisi sayar.

Eşcinselliği teşvik etmek özgürlük, karşı çıkmak suç…

Oyunun kuralları ahlaktan yoksun birileri tarafından konuluyorsa o oyunda söylemediğin sözlerden dolayı linç de olursunuz, hiç de ederler.

Hedefte birilerinin olduğuna bakmayın.

İbrahim Emiroğlu sadece bir kurban.

Bir ihanet sarmalının dibacesi…

Sessiz kalındığında yarın bir diğerine sıra gelecek.

Denize döküldükleri masalını boş verin, hepsi intikam için yeminli.

Sahi hani bir fasıktan bir haber gelince araştıracaktık.

Yüzde yüz fasık, üstelik yüzde yüz deyyus ve tıyneti domuz olan birilerinin kumpasıyla bir âlim linçe uğruyor.

Veyl olsun sizin adaletinize!

Öcalan Tecrit Olmasa…

“Abdullah Öcalan üç yıldır tecrit altında olduğundan ülkede krizler, darbeler oldu.” Bu sözler, HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan'a ait.

Bir müridin şeyhini uçurma satırları…

Sanırsınız ki keramet ehli Abdullah ile irtibat kesildi kesileli ülke gün yüzü görmüyor.

Sanırsınız ki Pervin Buldan'ın sözünü ettiği kişi Abdullah değil de meşhur bedduacı Fethullah…

Sanırsınız ki Pervin Hanım Abdullah'ın değil de Fethullah'ın müridi.

Yoksa ellerine verilen bülten mi karıştı?

Öyle ya Anadolu'yu parselleyenler Kürt sokağını Abdullah'a, Türk sokağını Fethullah'a vermişlerdi.

Sonra din, millet, halk, halt, ananas, rüya, devrim, evrim, Zerdüşt, Şaman… Her şey toz duman…

Aman, Abdullah'ın üzerindeki tecridi kaldırın!

Hafazanallah sonra Ebabiller bizi taşlar.

Sahi Öcalan kimin için çalışıyor?

Yani Pervin Hanım'a göre…

AK Partili ve Kibir

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın geçen günkü konuşmasında satır aralarında kullandığı bir cümle manidar:

Kibirlenen ve büyüklenenlerin bu partide yeri yok…

Kibirlenen ve büyüklenenlerin partide yeri yoksa parti tüm ülkede yönetimlerinin çoğunu feshedecek.

Sonra partinin ağır topları diye tanımlanan kişiler nerede olacaklar?

Partinin arkasında olduğunu hisseden hangi bürokrat ve teknokratta mütevazılık var?

Atanan rektörlerin çoğu, o kadar mütevazı ki, ağır işleri onlara yaptırmayı ve ailelerini halk için zor işlerde çalışmayı düşündüklerinden olsa gerek, kendi çocukları ve eşleri dışında kimseyi atamıyorlar.

Cumhurbaşkanı güzel konuşur, hoş konuşur ancak sözünü ettiği tevazu sadece yanında iken takınılan bir tavırdır.

Bilinsin istedim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.