Biz Hiç Akıllanmayacak mıyız?

İddianame tamam, mahkeme kuruldu ilk duruşma da yapıldı. Sanıklar veya şüpheliler mi?

Rau Aluf Gabiel Ashkenazi, Eliezer Alfred Marom, Avishay Levi. Kim mi bunlar? Bunlar 31. O5. 2010 tarihinde İsrail Genelkurmay Başkanı, Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri Komutanlarıydı.

Bu tarih sizin de hafızanızda yer etmiş olmalıdır. Çünkü Mavi Marmara gemisi uluslararası sularda bu tarihte saldırıya uğramıştı. Malumunuz olduğu üzere İsrail askerleri gerçek mermi ve bombaları kullanarak; makineli, lazer güdümlü tüfekler, tabancalar ve modifiyeli paintball tüfekleri ile donatılmış firkateynler, helikopterler, zodyak şişme botlar ve denizaltılarla destekli, planlı ve kapsamlı bir saldırı gerçekleştirmişti.

İşte israilin bu tarihteki zalimane saldırısından dolayı İsrailli askeri yetkililer yargılanmaya başladı. İddianame onlar için hazırlanmış, mahkeme onlar için kurulmuş.

Peki, bunların yapılması için otoritenin yüksek müsaadesine(!) ihtiyaç yok muydu? Bunların yapılması için otoriteden izin alındı mı?

Ne me lazım, başımıza tekrar almayalım belayı. Filistinliler ne güzel belanın hedefindeyken, biz arada heder olmayalım, israille de arayı daha da açmayalım; diyen olmasın mı?

“O kadarı da olmaz, Ne yani, suçluları yargılamak için yazılacak iddianame ve kurulacak mahkeme için kalkıp elin gâvurundan hem de siyonistinden izin mi alalım” diyerek itiraz edeceğinizi biliyorum.

Haklısınız da gayesi ve yükü insanlık olan gemiler için israilden –otoriteden- neden müsaade istenmedi, müsaade istenmeliydi deyip vaveyla koparanları unuttunuz galiba.

Hatırlayacağınız üzere Gazze’ye yardım götürmek amacıyla yola çıkan gemilerin güvenlik, gümrük, pasaport kontrolleri ve gemi güvenliği önlemleri uluslararası mevzuata uygun şekilde gerçekleştirilmişti. Gemilerdeki yolcular, yolcuların kişisel eşyaları ve insani yardım malzemeleri de uluslararası mevzuata göre ayrıntılı şekilde denetlenmiş yapılan denetimlerde ateşli, ateşsiz veya başka kategoride silah tespit edilmemişti. Evet, böyle olmasına rağmen İsrail, otuz yedi farklı ülkenin altı yüze yakın vatandaşı ve binlerce ton insani yükü taşıyan bu gemilere saldırı düzenlenmişti. Vahşi, barbar, hukuksuz saldırıda değişik milletlere mensup dokuz kişi şehit etmiş, doksan altı kişiyi de farklı yerlerinden yaralamıştı. Fakat saldırıya karşı dünyadan itiraz sesleri yükselince adeta tansiyonları düşürmek üzere birileri devreye girmiş, kafa karıştırıcı açıklamalarda bulunmuştu.

Maalesef, bu kimi zevat açıklamalarında saldırıdan dolayı israili eleştireceklerine israili meşrulaştırmayan, israilden izin almayan insanlığın elçileri olan aktivistleri eleştirmişti.

“Olayla ilgili olarak kurulan Birleşmiş Milletler Araştırma Komisyonu” bile raporunda, saldırıyı” tamamen gereksiz ve inanılmaz bir şiddet” olarak nitelemişken kimi Müslüman zevatın israile hami kesilmesi düşündürücüydü.

Gemilere ölçüsüz güç kullanarak saldırmaları şehid ettikleri ve yaraladıkları Müslümanlar bir yana tüm dünyadan yükselen itirazlara rağmen İsrail, esir aldıkları aktivistlere reva gördükleri mi bilmem hiç birilerinin içini acıttı mı?

Gemilerin Ashdod limanına varıncaya kadar geçen 10 saat boyunca mağdurların tuvalet ve benzeri fiziki ihtiyaçları karşılanmamıştır… Bu da yetmemiş askerlerin kullandığı helikopterin denize doğru alçalarak denizden tazyikle fışkırttığı sularla mağdurlar ıslatılmış… Yaralananlara zamanında tıbbı yardım ve müdahalede bulunulmamış, limana kadar saatlerce mağdurların el veya el ile ayakları birlikte kelepçelenmiş... Bu da yetmemiş cezaevinde de kötü koşullar bir yana koğuş kapıları aralıksız olarak 2 saatte bir, 2 gün 2 gece boyunca sert cisimle vurularak dinlenme ve yatmaları önlenerek psikolojik travmaya maruz bırakılmışlar.

Şimdi israilin Gazze ablukasına, saldırılarında orantısız güç kullanmasına, onlarca işkencesine laf yok ama mazluma laf çok öyle mi? Otorite(!)den izin almak öyle mi? Dün olduğu gibi bu mahkeme için de İsrailden izin alınmamış olmasına rağmen israilin etekleri şimdiden tutuştu. Alttan yaptığı rüşvet teklifleri bunu yeterince açıklamaz mı?
Hâsılı, biz akıllanmayacağız; güç/otorite(!) İsrail, ABD ve benzerleriyse onlar da umurumuzda değil.


Hatta israilin, ABD’nin ve küfrün yerli işbirlikçileri de hiçbir konuda bizim için otorite değil, hiçbir şekilde de bizi bağlamazlar.
Rabbim bizleri ilelebet güçlüden değil, zayıf da olsa haklı olandan yana olanlardan kılsın. Selametle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.