“Bize ikide bir kriter dayatmasınlar, burası Türkiye”

“Bize ikide bir kriter dayatmasınlar, burası Türkiye”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Dünya İnsani Zirvesi ile ilgili gerçekleştirdikleri ortak basın toplantısında, basın mensuplarının zirve ve gündemdeki gelişmelere ilişkin sorularını cevapladı.

Gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vize serbestisi ve geri kabul anlaşması ile ilgili bir soru üzerine “1 Haziran itibarıyla geri kabul anlaşmasına yönelik bir adım vardı. 30 Haziran itibarıyla da vize noktasındaki adım atılacaktı. Şu anda bu konuyla ilgili olarak dışişleri bakanlarımız, AB bakanlarımız görüşmeleri yapacaklar ve bu görüşmelerde netice alındı, alındı. Alınmadığı takdirde kusura bakmasınlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin parlamentosundan geri kabul anlaşmasına yönelik, uygulama sürecine yönelik adım atılmasına ait karar, yasa çıkmaz” dedi.

Zirvede insani krizlerin ve sorunların çözümünde nasıl bir yol izleneceği ve zirvenin devamının olup olmayacağına ilişkin sorulan bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin koordinasyonunun BM’de olduğunu, konunun dertlisi olarak Türkiye’nin işin takipçisi olmaya devam edeceğini söyledi.

“Almanya dışında g-7 ülkelerinin burada olmayışı üzüntücü verici”

İnsani yardımlarda Türkiye’nin dünyada donör ülkeler arasında ABD ile İngiltere’yle birlikte ilk 3’ün içerisinde yer aldığını, millî gelire oranla bakıldığında ilk sırada olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreci aynı kararlılıkla bundan sonra da devam ettireceklerini belirtti ve şu açıklamalarda bulundu: “Tabii BM’nin bunu sürekli gündeminde tutması bize şunu sağlayacaktır: Bir defa, bütün gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, az önce Sayın Genel Sekreterin ifade ettiği gibi G-7 ülkelerinin, Sayın Şansölye dışında burada olmayışı bana göre de üzüntücü vericidir. Bunu G-7 ülkelerinin yakın takibe alması gerekir. Bu kadar imkân, bu kadar güç var. Bu imkânı, bu gücü en azından düşünceleriniz ne, ne gibi katılarda bulunuruz, bunları buralarda ortaya koymak suretiyle diğer ülkeleri de teşvik etmek herhalde gelişmiş ülkelerin en önemli görevleri arasında olsa gerek. Çünkü Afrika ülkelerini dolaşırken benim gördüğüm oradaki hâl, oradaki tablo, vicdan, vicdan, vicdan diyor. Ben geçen ay 3 Afrika ülkesini dolaştım, şimdi önümüzdeki hafta 3 Afrika ülkesine yine gidiyorum, oraları dolaşacağım. Ama sadece bir turistlik seyahat yapmak için değil, bugüne kadar oralarda neler yaptık, onların şu andaki durumu nedir, onları yerinde görmek için gidiyorum. Bundan sonra yine oralarda neler yapacağız, onları yerinde tespit etmek için gidiyorum, basit bir turistlik seyahat olsun diye değil. Çünkü elimizdeki gücümüzün, elimizdeki imkânımızın, en az gelişmiş ülkeler noktasında onlara bizim de el atmamızı, tutup onları da kaldırmamızı, onların da süratle kalkınmasına vesile olmamızı gerektiriyor. Bu bizim insani görevimizdir, bundan sonraki süreçte de Türkiye olarak biz bunu devam ettireceğiz. Temennim odur ki, Birleşmiş Milletler de bunun yakın takipçisi olacaktır, başta Güvenlik Konseyi, Güvenlik Konseyi’nden de öte gidiyorum, daimi üyeler…”

“Teröristler kadar cesur değilsek, insanlığın bağımsızlık mücadelesini veremeyiz”

Bir basın mensubunun, Suriye örneğinden hareketle, savaş durmadan yapılan insani yardımların ne kadar faydalı olacağı, nereye kadar devam edebileceği yönündeki soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şüphesiz ki savaş durmadan insani yardımların yine faydası var. Fakat tabi ki bu tür yardımların ‘feasible’ (mümkün, yapılabilir) hâle gelebilmesi başka bir şey, neticeyi alabilmeniz başka bir şey ve yaptıklarınızın kaybolması başka bir şey” dedi ve şunları söyledi: “İşte kendimizden örnek verdim, sadece bizim faturalı yardımlarımız ülkemizde 10 milyar doları aştı. Ama sivil toplum kuruluşlarımızla beraber bir o kadar daha yapılan yardım var. Şimdi bu insanlar nerede kalıyor? Çadır kamplarda kalıyor, konteyner kentlerde kalıyor, bir de değişik şehirlerimize dağılmış vaziyette kalıyor. Sadece İstanbul’da şu anda Suriyeli ve Iraklı olmak üzere 500 bin kişi var ve diğer 2,5 milyonu değişik şehirlere dağılmış. Bunun 280 bini sadece 26 tane çadır kent ve konteyner kenttedir, böyle bir durum var. Fakat şunu açık ve net söylemem lazım: Terörden arındırılmış güvenli bölge olarak Suriye’nin kuzeyinde bir bölge kurulması teklifimiz var Türkiye olarak ve orada ‘yeniden bir şehir inşa edelim ve inşa ettiğimiz bu şehre Suriye’den göç etmek isteyenleri yerleştirelim, Türkiye’de kamplarda yaşayanları oraya yerleştirelim’ diyoruz. Bunu dünyadaki gelişmiş ülkelerin liderleriyle görüştüm, Sayın Obama’yla da görüştüm, Sayın Merkel’le dün de görüştüm ve hâlâ da görüşüyorum, görüşeceğim. Fakat tabi herkeste şu endişe var: Bunun güvenliği ne olacak? Ben de diyorum ki, hani bir zamanlar Amerika-Meksika arasında malum güvenlik hattı vardı. Kıbrıs’ta Yeşil Hat var o da bir güvenlik hattı. Buralarda bunu nasıl sağlamışsak, nasıl başarmışsak, orada da uçuşa yasak bölgeler ilan ederiz ve Birleşmiş Milletler burada gerekli güvenlik tedbirini alır. Hatta gerekirse NATO’yu devreye sokmak suretiyle buranın güvenliği temin edilir. Yeter ki biz terör örgütünden, DAEŞ’ten, PYD’den, YPG’den çekinmeyelim, korkmayalım ve tüm terör örgütlerinin üzerine korkusuzca gidelim. Şunu unutmayalım ki; eğer biz teröristler kadar cesur değilsek, insanlığın bağımsızlık mücadelesini veremeyiz.”

“Türkiye lütuf beklemiyor”

Avrupa Birliği’nin Suriyeli mültecilerle ilgili Türkiye’ye vereceğini açıkladığı 3 milyar avroluk yardımın zirvede ele alınıp alınmadığı ve Almanya Başbakanı Merkel ile görüşmelerinde vize serbestisi konusunda Türkiye’nin hassasiyetlerinin göz önüne alınması ve bunun AB kurumlarında görüşülmesi yönünde mutabakata varıldıktan sonra Merkel’in Alman basınına ‘Türkiye’nin tüm kriterleri yerine getirmesi gerektiğine’ ilişkin açıklamasını nasıl değerlendirildiği de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soruldu.

Dünya İnsani Zirvesi’nin, Avrupa Birliği ya da göç konularını önceleyen bir zirve olarak öne çıkmadığına; ancak gerçekleştirdiği ikili görüşmelerde bu konuların ele alındığını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bildiğiniz gibi bu para ile ilgili konu, Türkiye’ye verilecek 2016 için 3 milyar avro, 2017 için 3 milyar avro destek konusu. Benim ilk görüşmelerimde verilen bir sözdü. Hangisiydi? 3 milyar avro. Daha sonra Sayın Davutoğlu’nun yaptığı görüşmeyle 2017-2018 için bir 3 milyar avro daha verilmesi gündeme geldi. Fakat şu ana kadar yapılanlara baktığımızda, maalesef bu desteklerin söz verildiği gibi yürümediğini görüyoruz ve Temmuz ayına kadar 1 milyar avronun verileceği istikametinde dün arkadaşlarımdan bana bir bilgi geldi. Tabii daha önce ben yetkililere şunu söyledim: ‘Bu destek Türkiye’ye gelmiyor, bu destek kamplardaki bizim Suriyeli, oradaki sığınmacılara, mültecilere verilen destektir, onların şartlarını daha da iyiye götürmeye yönelik desteklerdir. Vermeyeceksiniz, Türkiye lütuf beklemiyor.’ Bunu açık açık Avrupa Birliği mensuplarına söyledim, burada da söylüyorum. Ama biz dürüstlük bekliyoruz. ‘Türkiye kriterleri yerine getirecek.’ Ne kriterini yerine getirecek Türkiye? Eğer bu çadırlar, bu konteyner kentlerde Avrupa’ya gitmek üzere bekleyen veya gidebilecek olan insanların oralara gidişini engellemek suretiyle Avrupa Birliği’ne veya Avrupa Birliği üyesi ülkelere bu konuda gayet önemli bir destek sağlayan Türkiye’ye karşı hâlâ kriter koyuyorsanız, kusura bakmayın, bu bir yere kadar tahammül edilir, bir yere kadar çekilir. Bir yere kadar çekildikten sonra da Türkiye nihai kararını verir, nihai kararını verdikten sonra, kusura bakmayın, ondan sonra da ‘siz düşünün’ deriz.”

Vize serbestisi ve geri kabul anlaşması

Cumhurbaşkanı Erdoğan cevabının devamında AB’nin, Türkiye’den istediği şartları Latin Amerika ülkelerine Schengen vizesi için istemediğine dikkat çekti ve ardından şu değerlendirmelerde bulundu: “Böyle bir şey yok. Onlar rahatlıkla geliyorlar, vizesiz olarak Avrupa Birliği üyesi ülkelere giriyorlar da, Türkiye’den siz bir müzakereci ülke olması hasebiyle, aynı zamanda Gümrük Birliği’ne dâhil bir ülke olması hasebiyle bu tür şeyleri neden istiyorsunuz? İşte buralarda hep soru işaretleri var. Bunları benim milletim biliyor. Onun için de şu anda 1 Haziran itibarıyla geri kabul anlaşmasına yönelik bir adım vardı. 30 Haziran itibarıyla da vize noktasındaki adım atılacaktı. Eğer şu anda bu konuyla ilgili olarak arkadaşlarımız görüşmeleri yapacaklar. Dışişleri bakanlarımız, bu noktada Avrupa Birliği bakanlarımız görüşmeleri yapacaklar ve bu görüşmelerde netice alındı alındı. Alınmadığı takdirde kusura bakmasınlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin Parlamentosundan geri kabul anlaşmasına yönelik, uygulama sürecine yönelik adım atılmasına ait karar, yasa çıkmaz. Bunu da ben çok açık dün de söyledim kendilerine, bugün de bu soru üzerine buradan söylüyorum, çünkü bize ikide bir kriter dayatmasınlar, burası Türkiye.”

“Siyasette kimse boşta kalmaz, yeter ki azmi olsun”

Bugün açıklanan yeni kabineyle ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Başbakan Binali Yıldırım’ın getirmiş olduğu bakanlar kurulu listesi ile ilgili geç saatlere kadar çalışıp bu sabah onay verdiğini, kabinede 9 bakanın değiştiğini söyledi ve kabinede yer almayan 9 eski bakana verdikleri hizmet için şahsı ve milleti adına teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, soru ile ilgili cevabının devamında şunları söyledi: “Kurucusu olduğum bir partide bu arkadaşlarımın birçoğuyla beraber yürüdük. Şu anda zaten yine bir kısmı çok daha farklı görevlerde aslında istihdam ediliyor, istihdam edilecek. Yani bakan olmayabilir, partinin bazı yetkili kurullarında yer alır, bir kısmı Parlamentoda yer alır. Yani siyasette kimse boşta kalmaz, yeter ki azmi olsun, yeter ki kararlılığı olsun, yeter ki olaya sıradan bir parti mensubu olarak değil veyahut da bir hükûmet yetkilisi olarak değil, bir dava adamı olarak baksın, böyle baktığı zaman zaten bu ülkeye hizmette inanıyorum ki kendilerine de bir görev düşecektir. Tabii buradaki anlayış da adama iş mantığıyla değil, işe adam mantığıyla yaklaşmaktır. Ve Sayın Başbakan bu yaklaşım tarzıyla bir liste önümüze getirdiler ve o liste üzerinde çalışmamı yaptım, daha sonra kendileriyle sabah bir istişarem oldu ve bu istişareden sonra da onayımı verdim. Kendileri de süratle kabineyi zaten bildiğiniz gibi açıkladılar ve kabineyi açıkladıktan sonra grup konuşmalarını yaptılar, ardından Merkez Yürütme Kurulu’nu açıkladılar. Nitekim bakan olamayan bazı arkadaşların şimdi Merkez Yürütme Kurulu’nda görev aldıklarını gördüm. Demek ki bu noktada istihdam edilme alanları mevcut, bundan sonra daha farklı birimlerde de istihdam edilme şansları muhakkak olacaktır. Ve ülkemiz bu yeni süreci yeni kabineyle inşallah ‘yürüyüşe devam’ diyerek süratle, çok daha farklı bir heyecanla yürüteceğine inanıyorum ve yeni kabineye şimdiden başarılar diliyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni Bakanlar Kurulu’nun ilk toplantısının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kendi başkanlığında yapacağını sözlerine ekleyerek, toplantıda Hükûmet Programı’nı birlikte ele alacaklarını, iç ve dış terör ile mücadelede neler yapılacağını, ekonomide ne gibi adımların atılacağını değerlendirme imkânı bulacaklarını dile getirdi ve yeni kabinenin ülkeye ve millete hayırlı olmasını diledi. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.