Bu insanların suçu varsa cezalandırın yoksa serbest bırakın

Bu insanların suçu varsa cezalandırın yoksa serbest bırakın

FETÖ/PDY mensubu polis, savcı ve hâkimlerin yargı eliyle işlenen hukuk cinayetleri gündemdeki yerini korurken, söz konusu dosyaların yeniden görülmesi gerektiğine dair halen bir adım atılmış değil.

FETÖ yargıçları tarafından delilsiz suçlamalarla müebbet hapse mahkûm edilip mağdur edilenlerin aileleri, çocuklarına ceza veren hâkim ve savcıların darbe soruşturması kapsamında cezaevine konulduklarını, bundan dolayı yeniden yargılamanın yolunun açılması gerektiğini talep ediyor.

İslami kimliklerinden dolayı FETÖ/PDY tarafından hedefe alınan Turgay Bilge ve Mehmet Aksa, gözaltında işkence altında imzalatılan ifade tutanaklarıyla hiçbir somut delil olmadan müebbet hapse mahkûm edilerek hem kendileri hem de aileleri büyük mağduriyet yaşadı.

Davanın gerekçeli kararında imzası bulunan mahkeme başkanı Süleyman İnce, üye hâkim Ömer Sevgiliocak ve savcı Mustafa Şahin ise gelinen aşamada FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandı. Duruşmalarda ifadesine başvurulan tanıkların, sanıkları tanımaması ve sanıkların üzerlerine atılı suçlamaları reddetmesinin dikkate alınmadan müebbet hapis ceza verildiği davada, FETÖ’nün hukuku nasıl çiğnediğinin açık emareleri var.

Defalarca Yargıtay tarafından delil yetersizliğinden geri dönen mahkeme dosyası, FETÖ’nün kontrolünde bulunan yerel mahkemenin gerekçeli kararı yüzlerce sayfa hazırlayarak hukuk garabetini kamufle etmesi üzerine, karar Yargıtay’ın onayından geçti.

21 yıldır cezaevinde bulunan Bilge ve Aksa’nın aileleri yaşadıkları mağduriyeti İLKHA’ya anlattılar. Çocuklarının FETÖ/PDY tarafından türlü suçlar ihdas edilerek müebbet hapse mahkûm edildiğini söyleyen aileler, yeniden yargılama taleplerini yinelediler.

Turgay Bilge’nin annesi Hayriye Bilge, polislerin gözaltında oğluna işkence altında imzalattığı belgelerle kumpas kurduğunu söyledi.

“Oğlumun işkencelerine savcı da polis kıyafeti ile girmiş”

Bilge, “Oğlum üniversiteye gidiyordu. Kitap almak için amcasının yanına giderken yakalandı. Oğlumun polisler tarafından gözaltına alındığından haberimiz yoktu. Oğlumun eve gelmemesi üzerine onu aramaya çıktık. 15 boyunca oğlumu bulmak için gitmediğim yer kalmadı. Oğlumun gözaltına alındığını düşünerek emniyete gittim. Emniyette bana ‘Oğlun dağa kaçtı, sen oğluna sahip çıkmıyorsun’ diyerek hakaret ettiler. Daha sonra gözaltından çıkan biri bana oğlumun gözaltında olduğunu söyledi. Oğlum gözaltında çok ağır işkenceler gördü. Gözaltında Murat adında birini katleden işkenceci polisler, oğlumu onun cesedinin yanına götürerek ‘sen bu dosyayı imzalamasan senin de sonun bunun gibi olur’ diyerek tehdit ettiler. Oğlumun işkencelerine savcı da polis kıyafeti ile girmiş. Ve ardından savcı, oğlumu ‘Annenizi ve kız kardeşinizi buraya getireceğiz’ sözleri ile tehdit etmiş. Oğlum da bunu kabul etmeyerek gözleri kapalı üzerinde ne yazılı olduğunu bilmediği kâğıdı imzalamış.” dedi.

“Polis sürekli yalancı şahit bulup mahkemeye getiriyordu ama getirdiği kişiler oğlumu tanımadığını söylüyordu”

Oğlunun gözaltından sonra mahkemeye çıkarıldığını ve mahkemede bir senaryonun oynandığını söyleyen Bilge, “Mahkemede oğluma ceza vermek için sürekli bahane çıkartıyorlardı. Bizim haberimiz olmadan şahit getiriyorlardı. Bir defasında bir bilgisayar tamircisini şahit olarak getirdiler ama o da oğlumu tanımadığını söyledi. Polis sürekli yalancı şahit bulup mahkemeye getiriyordu ama getirdiği kişiler oğlumu tanımadığını söylüyordu. Bunlara rağmen oğluma ceza verdiler. Oğlumun üzerine atılı suçların hiç birinin delili yoktur.” ifadelerini kullandı.

İslami kimliklerinden dolayı 2 oğlunun daha hedef alındığını belirten Bilge, “Oğlumun görüşüne Bingöl’e gidip geliyorduk. Kışın saatlerce yolda kalıyorduk. Cezaevine geldiğimizde ise bu sefer cezaevi önünde görüş saatini bekliyorduk. Görüşlerde gardiyanların hakaretine maruz kalıyorduk. Sırf çocuklarımız cezaevinde sorun yaşamasın diye hakaretlere sesimizi çıkaramıyorduk. Bir oğlum Siirt bir oğlum Elazığ bir oğlum da Bingöl’de cezaevinde bulunuyordu. Haftanın 3 gününü cezaevi yollarında geçiyordum.” sözleri ile ailece yaşadıkları mağduriyetleri anlattı.

“Yetkililer kalp gözlerini açıp ellerini vicdanlarına koysunlar oğlumu yeniden yargılasınlar”

Oğluna ceza veren hâkim ve savcıların FETÖ soruşturması kapsamında cezaevine konulduğunu dile getiren anne Bilge, sözlerine şöyle devam etti:

“Bunların verdikleri ceza vicdansızlıklarından geliyor. Şimdi kendi kazdıkları kuyuya düştüler. Biz onlardan zaten bir merhamet beklemedik. Onlar kumpaslarını yaptılar haksız yere ceza verdiler. Sözde Müslümandılar ama şimdi terörist olarak cezaevine girdiler. Allah hakkımızı onlara bırakmadı. Nasıl çocuklarımızın ellerine kelepçe taktılar aynı şekilde onlara da kelepçe takıldı. Allah’a şükür bizim çocuklar terörist değil, kimseyi öldürmediler. Sırf İslami hizmetlerinden dolayı cezalandırıldılar, pişman değiliz, bu dava için pişman olmayız. Buradan yetkililere sesleniyorum; biz af değil adalet istiyoruz.  Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanı kalp gözlerini açıp ellerini vicdanlarına koysunlar, oğlum ve onun gibiler için yeniden yargılamanın yolu açsınlar. Bu dosyaları açsınlar kim terörist kim değil belli olsun.”

Turgay Bilge’nin ağabeyi Vedat Bilge ise yaşadıklarına dair şunlar söyledi:

“Derin yapıların Türkiye genelinde İslam'a yapmış oldukları saldırılar bölgede de oluyordu. Bu derin yapılar özellikle dindar insanları gözaltı, cezaevine atmak ve çalıştığı işten atma ile pasifize etme düşüncesine girdiler ve düşündüklerini yaptılar. Kardeşim Turgay da 1995 yılında gözaltına alındı ve 15 günlük gözaltı sürecinde işkenceler gördü. O dönemde ben de gözaltına alındım. Ailem, kardeşimin gözaltına alındığı bilmiyordu. Ben gözaltında iken kardeşimin de gözaltında olduğunu öğrendim. O dönemde tehditler ile karşılaştık. Ben gözaltından sonra serbest kaldım ama kardeşim tutuklanıp cezaevine gönderildi.”

“Hâkim gülerek ‘Ben sana 36 yıl ceza verdim, istersen Yargıtay’a gönder, belki yine bozar’ diyerek dalga geçti”

Kardeşinin yargılama sürecinin 12 yıl sürdüğünü dile getiren Bilge, “1998 yılında mahkeme kardeşime üzerine atılı suçların delilinin olmamasından dolayı örgüt üyeliğinden ceza verdi. Dosya Yargıtay’a gitti.  Yargıtay, kardeşimin üzerine atılı suçların hiçbir delilin olmadığını ve kısmi beraat etmesi yönünde karar verdi. Dosya mahkemeye gönderildi mahkeme yine kardeşime ceza verdi. Bu seferde Yargıtay kararı bozdu. En sonunda kardeşime hiçbir delil olmamasına rağmen 36 yıl hapis cezası verdiler. Yargıtay’ın her defasında bozduğu davada yerel mahkeme ısrarla ceza verdi. Ceza veren hâkim ve savcılar FETÖ’den şu an cezaevindeler. Kardeşimin son duruşmasına ben de katıldım. Dosyaya bakan şu an FETÖ’den tutuklu bulunan mahkeme başkanı, gülerek ‘Ben sana 36 yıl ceza verdim, istersen Yargıtay’a gönder, belki yine bozar’ diyerek dalga geçti. Dosya yine Yargıtay’a gönderildi. Yargıtay’daki hâkimlerin birçoğu o dönemde FETÖ’nün adamlarından olduğu için dosyada hiçbir inceleme yapılmadan onaylandı. Kardeşimin bu cezayı hak etmesini gösterecek bir delil yoktu.” ifadelerini kullandı.

Yaşadıkları mağduriyetler üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurduklarını ifade eden Bilge, AİHM’in Türkiye’yi tazminata mahkûm ettiğini belirtti.

“Dosyalar incelendiğinde hukuksuz bir şekilde ceza aldıkları gün gibi ortaya çıkacaktır”

Bilge, “Suçlu olan bir kişi başka bir kişiyi suçlu olarak gösteremez, çünkü kendisi suçludur. FETÖ hâkim ve savcılarının dindar insanları suçlu görerek yargılanmalarının hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Bütün bunlar bilinmektedir. Böyle bir yargılama karşısında kardeşimin herhangi bir şekilde af dilemesi mümkün değil. Biz ancak yaptığımız günahlarımız varsa hatalarımız varsa bireysel olarak Allah'tan af dileriz. İnsanlardan af dilemeyiz. Onun dışında sadece bizim talebimiz kardeşim yeniden yargılansın ve gerçekler gün yüzüne çıkartılsın. Tabi sadece kardeşimin değil, kardeşim gibi emsal olan ve birçok insanın mağdur edildiği mahkeme kararları vardır. Bütün bu dosyalar incelendiğinde hukuksuz bir şekilde ceza aldıkları gün gibi ortaya çıkacak ve beraat kararı verilecektir. Yetkililerden yeniden yargılama yolunun açılmasını talep ediyoruz. Bundan önce Ergenekon benzeri gibi dosyalarda suçlu bulunanlar, ağırlaştırılmış müebbet cezası alanlar beraat ettirildi. Aynı şekilde benim kardeşim ve diğer arkadaşları için de aynı şey yapılabilir.” diye konuştu.

“Bu insanların suçu varsa cezalandırın ama suçları yoksa serbest bıraksınlar”

FETÖ mağduru Mehmet Aksa’nın babası Naif amca ise FETÖ zulmünün bitmesini istedi.

Oğlunun hiçbir suçunun olmadığını dile getiren Naif amca, “21 yıldır oğlum cezaevindedir. Tek suçu ise İslami bir hayat yaşamasıydı. Eğer bugün adalet deniyorsa o adalet Türkiye Cumhuriyeti’nde yoktur. Ben Sayın Cumhurbaşkanına ve Başbakana sesleniyorum; oğlumun yeniden yargılanmasını istiyorum. Bu insanların çoğu suçsuzdur ve onlar da biliyor. Bakın bu insanları cezalandıran FETÖ savcıları ve hâkimleri şimdi cezaevindedir. Biz af falan istemiyoruz, eğer hukuken bu insanların suçu varsa cezalandırsınlar ama suçları yoksa serbest bıraksınlar. Ergenekon ve JİTEM davasında yargılananlara 4 kez müebbet hapis cezası verildi. Ama bunların hepsi salıverildi.” dedi.

İLKHA












 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.