Bu yatak kaç yıldızlı?

Gece olunca üzerine asılan yıldızları saymak zor olsa gerek. Gölgesindeki ağacın dallarından ne kadar sayabilirsen say. Gerçi şehrin neon ışıkları pek bir baskın, yıldızların efsunlu görüntüsüne. Ama gene çok yıldızlı diyebiliriz bu yatağa.

Bunu bir de romantik yaz yağmurlarının altında düşleyin isterseniz, büyülenirsiniz. Yazın damda yatmayı adet edinen beldeler biliyorum, onlar ne demek istediğimi daha iyi anlarlar. Havada sivrisinek yoksa hiçbir sultan senin eriştiğin konfora erişemez.

Lisedeyken bir hocamla fakirlik ve devletin bu konudaki sorumsuzluğu, yapması gereken ve yapmadıkları, vermesi gereken ve vermedikleri konuları tartışırken bana; “Mesela vejeteryanları düşün, onlar nasıl et yemeden yaşıyorsa insanlar da pekâlâ et olmadan da yaşayabilirler.”

Bir dönem çok katlı bir apartmanda yaşıyordum. Birçok kişinin mustarip olduğu kilolardan dolayı 8. Kattaki daireme asansörü kullanmadan inip çıkmaya karar vermiştim. Karar verdiğim gecenin sabahında asansörün ödenmeyen borçlar yüzünden kapatıldığını yazan notu okuyunca aidatını ödemeyenler hakkında hissettiğim duyguları hatırlıyorum.

Bütün bunları niye yazıyorum ve nereye varacağım, biraz sabredin. Yüreğim çok yandı bu fotoğrafı çekince. Hissettiklerimi tam olarak sizlere anlatamasam çatlayacağım. Bazı yük kaldıramıyorsun işte. Dinlenmek için ve birazda keyif almak için gittiğim bir parkta bu manzarayı görünce dünya ve dünyalılara, kendime ve size, yetkili ve yetkisizlere, etkili ve etkisizlere duyduğum kızgınlığı yazmak istiyorum… çaresizce öldüğümüzü.

Yetmiş milyon, seksen milyon insan bir avuç kimsesize kimse olamıyoruz!

Yani şimdi kocaman bir millet, kocaman bir tarih ve kocaman bir kültürü olan bir topluluk; yüce değerleri, yüce inançları ve yüce kalbi olan insanlar; bir avuç evsizi barındıramıyor mu? Biz ne zaman amerikalılaştık?

İroniye bak, batının bütün pislikleri içimizde ama tek bir iyi yanını almamışız. İnadına çelişki!

Ne devlete, ne yetkililere kızmayacağım. Aslında kimseye bir şey söyleyecek durumumda da değilim. Hani yaşlı bir köle İmamı Azam'a geliyor ve diyor ki: “Ne olur bu haftaki hutbenizde yaşlı kölelerinizi azat etmenin faziletlerinden bahsetseniz, belki bunu duyan efendim de merhamet eder beni azat eder” İmam, bu isteğe olumlu cevap verir. Ertesi gün hutbeyi sabırsızlıkla bekler yaşlı adam. Ama hutbede bu konu hiç işlenmez. İhtiyar hayal kırıklığına uğrar, bir sonraki Cuma hutbesine kadar. Hutbede kölelere karşı merhamet göstermenin ve onları azat etmenin faziletlerini sıralar büyük imam. O kölenin sahibi hutbeden etkilenir ve gerçekten de yaşlı adamı azat eder. Yaşlı adam soluğu imamın yanında alır. Ve neden ilk hafta hutbede bu konuyu işlemediğini sorar. İmam ona: “Ben o hafta bir köle alarak onu azat edecek kadar fırsatım olmadı, ancak bu haftaya yetiştirebildim. Yapmadığım bir şeyi de başkasına tavsiye etmek de istemedim.” der. Bizimkisi de bu hesap işte. Durduk yere pratiği olmayan teorik donkişotluk yapmanın bir manası yok herhalde.

Her neyse biz yine susalım ve sağda solda gördüğümüz bu manzaraları görmemezlikten gelelim. Görünce de “Ne güzel havalı yerde yatıyor, kimsenin eline geçmez valla!” deyip geçelim dalgamızı. Oraya mecbur olanları, soğukta donanları, sıcakta yananları, açlıktan kavrulanları, yalnızlıktan kafayı üşütenleri, sahipsizlikten bunalıma girenleri, çaresizlikten tükenenleri es geçelim ve o durumda olmadığımız için halimize şükredelim. İbret alalım! Biz de o durumda olabilirdik, diye üzerimizdeki nimetleri hatırlayalım. El uzatmaya gerek yok!

Düşen düşmüş zaten, yatırım yapılacak bir konu değil. Ne siyasi bir rantı var, ne de bir getirisi! El atsan elinde kalacak büyük ihtimalle. Dile getirsen sahip çıkma sorumluluğu doğacak, susmak gerek zannımca…

Komşusu aç kimse yok tokların arasında. Açıkta olanlar meskûnların arasında yaşamıyor her nedense. Ezkaza olsa hemen şikâyet ediliyor ve uzaklaştırılıyor yaşam alanlarından.

Ah bana dokunmayan ve bin yıldır yaşayan yılan! Aramızda bir kurtçuk gibi büyüyüp duruyorsun. Bir gün bizi de yutacaksın ama o gün kabirde olmasın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.