Bunlar da Diyarbakır`ın Gerçek "Akil İnsanları"

Başlıktan yola çıkarak hemen aklınıza gündemde tartışılan malum konu, çözüm süreciyle ilgili “akil insanlar” meselesi gelebilir. Fakat benim değinmek istediğim mevzu, bambaşka bir konu için “akil insanlar” ve onların devreye girmesi meselesidir.


Değerli Okurlar!


Daha önce Batman ve Mardin’de olduğu gibi şimdi de Diyarbakır’da bir provokasyona imza atılıyordu neredeyse. Malumunuz olduğu üzere daha önce Batman’da Arjantin tangosunun sözüm ona usta ismi Metin Yazır, Batman Müslüman halkının inancını, yaşam biçimini ve kültürünü hiçe sayarak kendini kaybetmiş, insanlığını yitirmiş, tamamen ahlaksızlığa müptela olmuş yaratıkların oyun ve adetlerini bu Müslüman halka empoze etmeye çalışmış ve tango kursu açılışına imza atmıştı.


Daha önce 2011’in Eylül ayında Mardin’de Cemil İpek’çi adındaki “adam” Kasımiye Medresesi’nde iğrenç bir defileyle gündeme gelmiş, birçok sivil toplum kuruluşunun ve yörenin Müslüman halkının karşı çıkmasına rağmen dönemin Mardin Valisi Hasan Duruer’in güvencesi, izni ve desteğiyle böyle bir çirkefliğe imza atabilmişti.


O zaman hatırlıyorum, şer tarafı programlarından vazgeçmeyip defileyi yapacaklarını “kararlılıkla” vurgularken sivil toplum kuruluşları “provokasyon” olur endişesiyle kısmen de olsa geri adım atmak durumunda kalmışlardı. ‘Ne olur ne olmaz kendileri bir tatsızlığa imza atıp üzerimize atarlar’ diye böyle bir yola başvurmuşlardı. Anlayacağınız evimize kadar girmeye çalışan bu hırsız, hayâsız ve yüzsüzlere karşı yine bir noktadan sonra yapabileceğimiz bir şey kalmıyor ve adeta “tamam illa da yapacaksanız yapın” deyivermek durumunda kalıyoruz maalesef.


Zaten –görünende- onların ne yazık ki kaybedeceği pek bir şey olmuyor. Çünkü böyle bir hareketi yapacağız dedikleri andan itibaren karşı çıkanlar provokatör oluyor, ahlaksızlığa imza atanlara da koruma taltifi yapılıyor. Dolayısıyla bu durumlarda ya “provokatörler” diye yaftalanan duyarlı halk gereken cezaya çarptırılıyor veya istedikleri şenaati icra edip her halükarda amaçlarına ulaşabiliyorlar. Bazen de üç kuşu bir taşla vurdukları oluyor. Hem sözüm onaprovokatörler cezalandırılıyor hem kendilerine koruma veriliyor hem de o ahlaksızlıklarını istedikleri gibi “başarıyla” icra edebiliyorlar.


Şimdi gelelim bu mübarek kutlu doğum ayında başka bir hergelenin Diyarbakır’da yapmaya çalıştığı şu yeni “ahlaksızlık yarışması”na. “Dünya Medeniyetler Kraliçesi yarışması”nın “patent”ini alan Beşiktaş doğumlu Süha Özgermi daha önce yaptırdığı Adıyaman, Nemrut Dağı, Şanlıurfa, Ankara, Çanakkale, İzmir, Eski Foça, Belek, Selçuk, Gaziantep, Samsun ve İstanbul “rezillik yarışmaları”ndan sonra şimdi de Diyarbakır’ı hedefine almıştı. 1988 yılında LosAngeles’ta Amerikalılarca Türkiye’de bu görevi yürütmek üzere görevlendirilen Özgermi, 10 yıl boyunca bu faaliyetlerde bulunmuş.


Sanat ve sosyal aktivite adı altında Müslüman topluma enjekte edilmeye çalışılan bu rezil faaliyetlere dün olduğu gibi bugün de Müslüman halk karşı çıktı/çıkıyor. Ancak özellikle muhafazakâr ve halkın değerlerine sahip çıkacağını söyleyen bir iktidarın daha peşinen buna fırsat vermesi gerçekten düşündürücüdür.


Tüm anketlerde dinî yani İslamî hassasiyeti en üst seviyede görünen bölgede olan bu olaylar, sadece ve sadece ahlaksız batı ve onun uşaklığını yapanların bir operasyonudur. Bu operasyona imza atanlar, destek çıkanlar ve göz yumanlar aynı derecede sorumludurlar ve günahkârdırlar. Müslüman memlekette salyangoz satma yüzsüzlüğünde bulunanların öbür dünyada da hesap verecekleri yüzleri olmayacak ve ilahi azap karşısında dayanamayacaklardır. Böylece güle güle günah işleyenlerin, ağlaya ağlaya yaptıklarının karşılığını göreceklerini bir kez daha hatırlatmakta yarar vardır.


Ahlak ve namus düşmanı sözüm ona bu sanatseverlerin hedefinde ailelerimiz, çocuklarımız ve dindar neslimiz vardır. Her zaman, topla tüfekle geçemedikleri muhkem kalelerimizde böylesi “sanat” “sosyal aktivite” “yarışma” aldatmacalarıyla gedik açmaya çalışmışlardır. Amerikan icazetli Özgermi’nin de yapmak istediği bundan başka bir şey değildi. Ancak Diyarbakır’ın “akil ve duyarlı insanları” sivil toplum kuruluşları kararlılıkla gereken tepkiyi ortaya koyarak şimdilik bu rezaletin iptal edilmesini sağladı.


Buradan tüm yetkilileri bundan sonraki süreç için göreve davet ediyor ve bölge hassasiyetinin dikkate alınarak benzeri rezaletlerin iptal edilmesi yönünde aktif davranmaları gerektiğini ifade ediyorum. Genel ahlak ve adaba aykırı tüm faaliyetler suçtur. Bunlar için izin verilemez. Engelleyen yetkililer, suçlu görülemez. Çünkü görevlerini yapmış olurlar.

Bölge halkının bu rezilliklere ihtiyacı yoktur. “İşi bitmiş” bu provokatörlerin başkalarını rahatsız etmelerine ve aynı derekeye düşürmelerine fırsat vermemek lazım. Bu arada tepkilerini ortaya koyan Diyarbakır’ın “akil insanlar”ını ve sivil toplum kuruluşlarını can-u gönülden kutluyorum; bundan sonraki hayırlı çalışmalarında da başarılar diliyorum.


Selam ve dua ile…



 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.