Cami Ehli Olmak

Cami Ehli Olmak

Hamd, her yeri temiz ve mescit kılan Allah’a, selât ve selam ashabını camide tek saf kılan Hz. Muhammed’e aline, ashabına ve kalpleri Allah’ın evlerine bağlı olanların üzerine olsun.

Hamd, her yeri temiz ve mescit kılan Allah’a, selât ve selam ashabını camide tek saf kılan Hz. Muhammed’e aline, ashabına ve kalpleri Allah’ın evlerine bağlı olanların üzerine olsun.

İnsanda, kalp ne kadar önemli ve hayatta olmanın en büyük göstergesi ise, cami de ümmet olduğumuzun, güçlü ve hayatta olduğumuzun en büyük göstergesidir

Mescit (cami), bu ümmetin varlığını ispat ettiği en önemli noktasıdır. Biz, mescitte var olduğumuz kadar güçlü ve muktediriz. Bundan ötürü Peygamber efendimiz ve onun ashabı mescite ciddi bir önem addetmişlerdir. İslam tarihinde ortada olan bir gerçek vardır ki Peygamber efendimiz ilk nesil dediğimiz Sahabe neslini camide yetiştirmiş ve eğitmiştir. Peygamber efendimizin döneminde Mescitler temel bazı görevleri ifa etmekteydi; İbadet, eğitim, anlaşmalar, savaşa hazırlık noktası ve toplumsal meseleler.

İslam’ın ilk dönemlerinde camiler hayatın tam merkezinde yer almış ve hayat cami merkezli inşa edilmiştir. Camiler imanın pompalandığı, anlam bulduğu ve imanın ümmet olma şuuruna dönüştüğü merkezler olmuştur.

İslam, camiye ciddi anlamlar yüklemiş ve yüceltmiştir. Camiler Allah’u Teâlâ için en sevimli mekanlardır. Peygamber efendimiz hadisi şeriflerde şöyle buyurur: “Allah’a en sevimli gelen toprak parçası camilerdir.”

Mescitler tevhide davetin merkezidir. Ayeti kerimede şöyle buyurur: “Mescitlerin Allah’ındır. Onundan dışında başkalarına davet etmeyin.” (Cin-18)

Camiler insanın güvenceye alındığı mekanlardır. Allah’ın Resulü bir hadisi şerifte şöyle buyurur: “Camiye doğru yol alan kişi vefat edip onu cennete koyana kadar Allah’u Teâlâ’nın güvencesi altındadır.”

Cami ehli olmak hiçbir gölgenin olmadı o günde, Allah’ın gölgesi altında olmaktır. Peygamberimiz hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: “Yedi kısım insan gölgenin olmadığı o günde Allah’ın gölgesiyle gölgelenecektir: …. Kalbi camiye bağlı kişi.”

Camiler Allah’ın rahmetinin indiği yerlerdir. Hadisi şerifte şöyle buyurulur: “Allah’ın rahmeti, Allah’ın evlerinden bir evde toplanıp aralarından Kur’an okuyan ve eğitim gören insanların üzerine iner.”

Cami ehli olmak imanına peygamberin şahitlik etmesi demektir. Peygamber efendimiz hadis şerifte şöyle buyurur: “Ben gücü yettiği müddetçe camiye gidip gelen kişinin imanına şahitlik ederim.”

Tüm zikretmiş olduğum bu ayet ve hadisler cami ve cami ehli olmanın önemi üzerineydi. Ayet ve hadisler bu konuda namaz kılmanın toplumsal bir ibadet olduğunu ön plana çıkarmaktır.

Cami kıymetini namazdan, namaz değerini camiden alır. Belki hepimizin zihninde namazın toplumsal bir ibadet olmaktan çok bireysel bir ibadet olduğunu düşünüyoruzdur ama tam tersi namaz hacdan sonra İslam dinin en önemli sosyal ibadetlerindendir. Toplu ibadetlerde güdülen amaç imanı hareket geçirmek ve bireysel düşünmekten toplumsal düşünmeye sevk etmektir.

Cami ehli olan (olmaya gayret eden) kişi şu iddiada bulunur:

Ben, pasif iyi olmaktan kurtulup aktif iyi olmanın peşindeyim!

Ben, yaptığım bir şeyde sadece kendimi değil, çevremi de hesaplayan kişiyim!

Ben, her koyun kendi bacağından asılır değil, eğer sorumluluk altında oluğum biri varsa ondan ötürü asılabilirim diyen kişidir!

Ben, sadece iyi olmak için değil, iyiliği yaymak için çalışıyorum!

Bundan ötürü İslam tarihini okuduğumuzda ümmeti ilmi, siyasi ve toplumsal olarak değiştiren öncülerin ıslaha başladığı ve devam ettirdiği mekanlar camiler olmuştur. Camiler uyanışın merkezi ve ümmetin uyanışının göstergesi olmuştur. Tarihte ilmi, siyasi ve toplumsal devrimi gerçekleştiren Selahaddin Eyyubi'ye baktığımızda, toplumu maddi ve manevi ıslahını cami merkezli yürütmüş ve şu kanaate varmıştır: Topraklarımızdaki camiler ihya edilmeden Mescidi Aksa özgürlüğüne kavuşamaz.

İslam tarihindeki diğer tüm öncüler baktığımızda, İmam Hasan el-Benna, İmam Mevdudi, Halid el-Bağdadi ve kendi topraklarımızda yetişen güzide rehberlerimiz fertlerde namaz, toplumda cami merkezli bir ihya hareketi başlatmışlardır.

Kişide imanın en büyük göstergesi namaz, toplumdaysa dindarlığının en büyük göstergesi camidir. Ümmet olarak varlık ve yokluğumuz cami üzerinden okunabilir. Biz Allah için saf olamıyorsak, düşmanlarımıza karşı tek saf olmamız imkansızdır. Biz Allah için bir araya gelemiyorsak, ümmet için bir araya gelemeyiz. Beş vakit namazda her birimiz gizli olarak imanımızı haykırırız. Cuma günü ise ümmet olarak imanımızı haykırırız. Onun için namaz ne kadar basite alınmayacak kadar değerli ise, camide ümmet olabilmek için bir o kadar değerlidir.

Onun için biz Müslümanlar (özelliklede gençler) olarak şunu çok iyi bilmeliyiz ki:

Şahsi ıslahımız ve toplumumuzun ıslahı ancak ve ancak camilerle olur. Buda topluma namazın ve caminin önemi kavratılarak olur.

Eğer Mescidi Aksa için gözyaşı döküyorsak bilelim ki! Mescidi Aksa’nın yolu yanı başımızdaki camiden geçiyor. Eğer yanı başımızdaki camide namaz kılan yoksa ilkin özgürlüğüne kavuşturmamız gereken cami kendi mahallemizdeki camimizdir.

Biliyorum işimiz çok ve yükümüz ağır! Bunu kime ve nerde mi şikayet edeceğiz biliyor musunuz? Camide secdede Hz. Yusuf gibi: “Ey Allah’ım derdimi ve acımı sana şikâyet ediyorum.”, Hz. Nuh gibi: “Ey Allah’ım ben mağlubum, sen beni zafere ulaştır.”

Yukarda hep cami ehlinin güzelliklerinden bahsettik. Eğer en iyi kullar cami ehli olan ise, en kötü en zalim insanlar kimlerdir?

Allah’u Teâlâ ayeti kerime de şöyle buyurur: Allah’ın mescitlerinde Onun isminin anılmasına engel olan ve bunların yıkılmasına çalışandan daha zalim kim olabilir? ( Bakara-114)

Her halde bu ayet için çok fazla tefsire gerek yok. Bu ayetin tefsiri olanların vay haline, onları kendilerine öncü kabul edenlerin pişman olmaları dileğiyle!

Camilerde buluşmak üzere!

Ahmet Karaduman

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.