Cumhurbaşkanı Erdoğan Medeniyetler İttifakı’nda konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan Medeniyetler İttifakı’nda konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı 7. Küresel Forumu’na katıldı.

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı 7. Küresel Forumunda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İttifakın sağladığı başarıya rağmen şu gerçeği de hep birlikte kabul etmek durumundayız. Uluslararası toplum olarak ittifakın kuruluş amacını teşkil eden hedeflere ulaşmaktan halen çok uzağız. Bizi, Medeniyetler İttifakı'nı kurmaya iten kemikleşmiş ön yargıları, insanları inançları, kökenleri ve kültürleri temelinde ayrıştıran anlayışı maalesef hâlâ aşamadık. Radikal akımlarla ve bu akımların beslediği terörle mücadelede bizlerden beklenen ortak ve kararlı mücadeleyi yeteri kadar sergileyemedik” dedi.

Bakü Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen forum, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, foruma katılan konuk devlet ve hükûmet başkanlarını forum alanı girişinde karşılaması ve katılımcıların aile fotoğrafı çektirmesinin ardından gerçekleşen açılış oturumu ile başladı.

 

Açılış oturumunda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin İspanya ile birlikte öncülüğünü yaptığı Medeniyetler İttifakı girişiminin 7. Küresel Forumu’nda bulunmasından duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Küresel forumlar, ittifakımızın farklı coğrafyalarda kök salmasına, o coğrafyanın zenginliğiyle bezenerek güçlenmesine vesile oluyor. Bugün de, ittifakı destekleyen liderler olarak, tarih boyunca kadim medeniyetlerin, farklı kültürlerin barış ve uyum içinde bir arada yaşadığı Azerbaycan’da buluşmuş bulunuyoruz.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Aliyev’in girişimiyle, 2016 yılının, Azerbaycan’da “Çok Kültürlülük Yılı” olarak kutlandığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan’ın bu anlamlı yılı, Medeniyetler İttifakı’nın 7. küresel buluşmasına ev sahipliği yaparak taçlandırdığını söyledi.

Medeniyetler İttifakı girişiminin temellerini, 11 yıl önce, dönemin İspanya Başbakanı Zapatero ile birlikte attıklarına ve girişimin geniş bir coğrafyada destek bularak büyüyüp güçlenerek bugün 140’ı aşkın ülkenin destek verdiği bir kimliğe büründüğüne işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, grubun Birleşmiş Milletler çatısı altında kurumun en önemli girişimlerinden biri haline geldiğini belirtti ve “Hoşgörü, karşılıklı anlayış ve diyalog zemininde buluşma hedefimize destek veren tüm dost ülkelere, huzurlarınızda teşekkür ediyorum.” dedi.

“İttifakın sağladığı başarıya rağmen şu gerçeği de hep birlikte kabul etmek durumundayız. Uluslararası toplum olarak ittifakın kuruluş amacını teşkil eden hedeflere ulaşmaktan halen çok uzağız. Bizi, Medeniyetler İttifakı'nı kurmaya iten kemikleşmiş ön yargıları, insanları inançları, kökenleri ve kültürleri temelinde ayrıştıran anlayışı maalesef hâlâ aşamadık. Radikal akımlarla ve bu akımların beslediği terörle mücadelede bizlerden beklenen ortak ve kararlı mücadeleyi yeteri kadar sergileyemedik” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de, Irak’ta, Nijerya’da, Fransa’da, Pakistan’da, Türkiye’de, Belçika’da, İspanya’da patlayan bombalar karşısında yaşadığımız acıyı, ortak bir duruşa, söyleme ve eyleme dönüştüremediğimizi belirterek, “Şiddet ortamını doğuran siyasi çatışmalara, haksızlıklara ve eşitsizliklere çare bulamadık. Şiddeti doğuran nedenlerle mücadelede en etkili silahlardan birinin farklılıklarımızın ötesine geçip, karşılıklı anlayış ve diyaloğu geliştirmek olduğunu tüm dünyaya kabul ettiremedik. Kutuplaşma yerine uzlaşma kültürünü ikame etmemiz gerektiği konusunda ortak bir anlayış oluşturamadık. Kültürel, etnik ve dini farklılıkların birer tehdit değil, zenginlik olarak görüldüğü, hoşgörünün ve uyumun her yerde, her alanda öne çıktığı toplumsal anlayışı yaygınlaştıramadık.” diye belirtti.

Mülteci sorunu

21’inci yüzyılın sorumlu liderleri olarak, bu tehlikeli gidişata bir son vermek mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlığın; din ve kültür temelli kutuplaşmaların, gerilimlerin vicdanlarda açtığı yaraları artık taşıyamaz hale geldiğini ifade ederek, “Bugün 60 milyon insanın, ülkelerindeki çatışmalar yüzünden evlerini terk etmek zorunda kaldıkları bir dünyada yaşıyoruz. Büyük kısmını çocukların ve kadınların oluşturduğu bu masum insanların bir bölümünün çıktıkları umut yolculuğu, denizlerin karanlık sularında daha büyük acılarla sonuçlanıyor. Ulaşmak istedikleri yere varabilenler ise, misafir edildikleri toplumlarda şüpheyle karşılanmanın ve ötekileştirilmenin sıkıntılarını yaşıyorlar” şeklinde konuştu.

“Masum insanların hayatına kastetmeyi hiçbir inanç, hiçbir vicdan tasvip etmez”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu dramların çıkış noktası olan coğrafyalara bakıldığında ise çelişkilerle dolu bir fotoğrafla karşılaşıldığını dile getirdi ve şu değerlendirmelerde bulundu: “İslam adına eylem yaptığını iddia eden örgütler, en büyük katliamları Müslümanlara yapıyor, en büyük zararı onlara veriyor. Açık ve net söylüyorum; bu terör şebekeleri eliyle, binlerce yıllık medeniyet birikimi yok ediliyor, kadim şehirler harabeye çevriliyor. Bu örgütlerin sebep oldukları algı yüzünden, özellikle Batı ülkelerinde yabancı düşmanlığı ve İslamofobinin hızla yayıldığını görüyoruz. Kimi art niyetli çevrelerin, fırsattan istifadeyle ayrıştırmayı, sevgi yerine nefret tohumları ekmeyi, ötekileştirmeyi kendine görev addettiklerine şahit oluyoruz. Bu şekilde, farklı medeniyetlere, farklı inançlara, farklı kültürlere sahip insanlar arasındaki uçurumun derinleşmesi, daha büyük felaketlerin habercisi olarak karşımıza çıkıyor. Oysaki biz hep şunu söylerdik ve hep şu söyledik: Terörün, teröristlerin, terör örgütlerinin dini, kökeni, bölgesi ve kültürü yoktur. Masum insanların hayatına kastetmeyi hiçbir inanç, hiçbir din, hiçbir kültür, hiçbir vicdan tasvip etmez. Özellikle de İslam, kelime itibariyle manası ‘barış’ olan bir dindir. Manası ‘barış’ olan bir din, teröre müsaade eder mi? Bizim dinimizde terörün asla yeri yoktur ve İslam adına ortaya çıkan bu örgütler ki başta DAEŞ; bunların İslam’la yakından uzaktan alakası yoktur. Çünkü terör, diğer tüm vasıflarının ötesinde, bizatihi insanın kendisine düşmandır.”

 

İnsanlığın karşı karşıya bulunduğu terör tehdidinin herkese yönelik olduğunu ve hiçbir medeniyetin bu tehdidin dışında olmadığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ölenin de öldürenin de ‘Allahu ekber’ dediği bir anlayış olabilir mi? Bunun bizim dinimizle alakası yoktur” ifadelerini kullandı.

“Teröre karşı küresel ittifakı sağlamak zorundayız”

Terör örgütlerinin, ‘Medeniyetler İttifakı’ projesiyle kurmaya çalıştıkları ortak idealin en büyük hasmı olduğuna ve bu tehdidin ancak ortak mücadeleyle aşılabileceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aksi yöndeki her tutum, her beyan teröre, terör örgütlerine destek anlamına gelmektedir” şeklinde konuştu.

“Mezhepçiliğe karşı ortak mücadeleyi veremezsek barışı temin edemeyiz”

Mezhepçilik, ırkçılık ve terör olmak üzere, üç tehdit ile karşı karşıya olunduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer bu mezhepçiliğe karşı ortak mücadeleyi veremezsek barışı temin edemeyiz. Irkçılığa karşı bu ortak mücadeleyi veremezsek terörle mücadele edemeyiz. Biz şu ırktan, bu ırktan diye insanlara bakamayız. Şu siyahtır, bu beyaz ırktandır diye insanları birbirinden ayıramayız. Biz, karşımızdaki tüm ırkların mensuplarına insan olarak bakmak ve insan olarak hepsini sevmek zorundayız. İşte dünyada barışın temelini bu oluşturmaktadır. Ve üçüncüsü terör… Teröre karşı küresel ittifakı sağlamak zorundayız. Eğer küresel ittifakı teröre karşı sağlayamazsak, burada da barışı temiz edemeyiz.” açıklamalarında bulundu.

Suriye’deki iç savaş

Türkiye’nin 35 yıldır terörle mücadele ettiğini ve 40 bini aşkın insanını terör saldırılarında kaybettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de terörle başlayan sürecin bir iç savaşa dönüştüğünü ve bu savaşta 500 bini aşkın kişinin öldüğüne işaret etti ve şunları söyledi: “Orada artık bireysel bir terör yok. Suriye’de devlet terörü esmektedir ve orada bir terörist iş başındadır. Ve insanlarını artık varil bombalarıyla öldüren, toplarla, tanklarla öldüren bir terörist vardır. Ama bunlara karşı acaba kırmızı halılar serenler, kırmızı halılarla bunları karşılayanlar sorumlu değil mi? Eğer teröre karşı bu mücadeleyi vereceksek samimi olmak zorundayız. Onlara silah yardımında bulunanlar sorumlu değil mi? Onlara parasal yardımlarda bulunanlar sorumlu değil mi? İşte bizler Medeniyetler İttifakını kurarken Türkiye olarak biz bu anlayışla bu işin içerisinde bulunduk. Çünkü biz o yavruların denizlerde ölerek sahile vurmalarını görmek istemiyoruz. Bizim en çok üzüldüğümüz, kahrolduğumuz an budur. Aylan bebeğin kumsala vurduğu zaman insanlık ‘ne yapıyoruz’ demeye başladı.” (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler