Derin devletin katlettiği bir imam: Molla Gıyaseddin

Derin devletin katlettiği bir imam: Molla Gıyaseddin

Bitlis'in Tatvan ilçesinde derin devletin cezaevinden çıkardığı itirafçılar eliyle katlettiği Molla Gıyaseddin Barlak, şehadetinin 23'üncü yıldönümünde rahmetle yad edilirken ailesi onun örnek şahsiyetini anlattı.

Bitlis’in Tatvan ilçesinde, İslamî hizmetlerinden dolayı şer güçlerin hedefi haline gelen ve 24 Şubat 1994 yılında, derin devletin cezaevinden çıkardığı itirafçılar eliyle katlettiği Molla Gıyaseddin Barlak, şehadetinin yıldönümünde rahmet ve minnetle yad ediliyor.

1966 yılında babasının fahri imamlık yaptığı Van’ın Özalp İlçesi’nin Yünkuşak köyünde dünyaya gözlerini açan Molla Gıyaseddin, 1974 yılında memleketi Batman’ın Gercüş ilçesine yerleşti. Eğitim hayatına burada başlayan Molla Gıyaseddin, okul çıkışlarında Kur’an-ı Kerim eğitimini almak için camiye giderdi. Çocukluk yıllarında camiye ve cemaate olan bağlılığı, okuldaki başarı ve ahlakı, büyükleri ve arkadaşları tarafından hep takdir edildi.

İlk, orta ve liseyi Gercüş’te tamamlayan Molla Gıyaseddin, liseden sonra; Siirt, Gercüş, Silvan, Ergani, Cizre ve Sason’da bulunan farklı medreselerde eğitim alarak, Molla Cami kitabına kadar okudu. Bir yandan medrese eğitimi alan Molla Gıyaseddin, öte yandan Mardin İmam Hatip Lisesi’nde fark derslerini vererek İmam Hatip Lisesi diplomasını aldı.

1990 yılında girdiği imamlık sınavını kazandı. Zeki, ahlaklı ve başarısıyla dikkat çeken Molla Gıyaseddin, çevresi ve arkadaşları tarafından sevilirdi. İslami davaya olan sadakati, arkadaşlarıyla olan uyumu, güler yüzlülüğü, Kur’an okuyan gençlere olan düşkünlüğü, cami ve cemaate olan bağlılığı arkadaşlarını kendisine imrendiriyordu.

Bir dönem esnaflık da yapan Molla Gıyaseddin, gençlerin İslamî bir ahlakla yetişmesi için çaba sarf ederek bu uğurda hiçbir fedakârlıktan geri durmadı. İmamlık sınavını kazandıktan sonra üç yıl kadro bekledi ve sonra 1993 yılında Bitlis’in Tatvan ilçesinde müezzinlik görevine başladı. Göreve başlar başlamaz gençleri camiye yönlendirmeye çalışan Molla Gıyaseddin, kısa süre içerisinde onlarca talebeyi camide bir araya getirerek kendilerine Kur’an dersi başta olmak üzere birçok İslami dersler vermeye başladı. Davudi sesiyle okuduğu Kur’an-ı Kerim ve ezanıyla Tatvanlıların gönüllerini fethetti.

Tatvan’da yaptığı İslami çalışmalar, güzel ahlakı ve çocuklara verdiği önemi kısa sürede herkes tarafında öğrenildi. Tatvanlıların gıptayla baktığı Molla Gıyaseddin’in bu çalışmaları, şer odaklarını rahatsız etti. Çalışmalarını hazmedemeyen şer odaklar, camide onun çevresinde birleşerek, Kur’an ders halkalarına katılan çocukların ailelerini, çocuklarını camiye göndermemeleri konusunda tehdit etmeye başladı. Tehdit, sindirme ve yıldırmalarla Molla Gıyaseddin’in azmini kıramayan devletin derin odakları, son çare olarak Molla Gıyaseddin’i katletmeye karar verirler.

Karanlık eller, Kürdistan coğrafyasında uyguladıkları zulüm ve katliamların başka bir sahnesini Tatvan’da da sergilemeye karar verirler. Bunun için de Molla Gıyaseddin’i hedef olarak seçtiler. Onu katledip, Kürdistan’da yüzlerce Müslüman’ın kanına girmiş PKK’nin üzerine cinayeti yıkmak suretiyle Tatvan’da yeni bir çatışma süreci başlatmak istediler. Bu hain planlarını devreye koyan şer odaklar, Bitlis Cezaevinde yatmakta olan Murat Kurtboğan isimli bir itirafçıyı cezaevinden çıkarıp, Nurettin isimli PKK itirafçısıyla birlikte ellerine silah vererek Molla Gıyaseddin’i katletmelerini isterler.

Tarih 24 Şubat 1994’ü gösterdiğinde, cami cemaatine teravih namazını kıldırdıktan sonra, hain pusudan habersiz bir şekilde evinin yolunu tutar. Devletin cellatları hazırladığı planı devreye koyarlar. Hainler akşamın karanlığından faydalanarak Molla Gıyaseddin’i çapraz ateşe alırlar. Karanlığın sessizliğini tekbir sesleriyle bozan Molla Gıyaseddin, ruhunu Rabbine teslim eder.

Daha 28 yaşındayken İslami hayatı benimsediği ve yaşatmaya çalıştığı için şer odaklar tarafından kurulan pusuda katledilen Molla Gıyaseddin’in ailesi, katledilişinin yıldönümünde onu anlattı.

"Bizler hayatta olduğumuz müddetçe onu ve onun düşmanlarını unutmayacağız"

Merhum oğlunun, takva sahibi bir insan olduğunu söyleyen baba Ahmet Barlak (84),onun Hz. Muhammed'in ahlakıyla ahlaklandığını belirtti.

Baba Barlak, "Oğlumdan, hiçbir insan ondan rahatsız olmazdı. Ramazan ayında onun şehit olduğu haberini aldık. Çok mütedeyyin ve ilim sahibi biriydi. Kendi halinde sakin bir insandı. Oğlumu katledenlerden hakkımızı diğer dünyaya bıraktık. Bizler hayatta olduğumuz müddetçe onu ve onun düşmanlarını unutmayacağız." dedi.

Anne Makbule Barlak ise oğlunun şehit edildiğinde nişanlı olduğunu aktararak, "Allah zalimlere oğlumun hakkını bırakmasın. Zalimler onu şehit ettiler. Oğlumun hakkı ahrete kaldı. Ahlakı çok güzeldi, yumuşak kalpli ve merhametliydi. Ölünceye kadar oğlumu unutmayacağım. Gece gündüz aklımızdadır. Onun zalimce katledildiği aklımıza gelince yüreğimiz acıyor." diye konuştu.

Molla Gıyaseddin’in ağabeyi Mahmut Barlak da kardeşini anlatırken, onun Albino denen hastalıktan dolayı çok büyük sıkıntılar çektiğini söyledi. Barlak, "Kardeşim 8 kişilik ailenin 3’üncüsüdür. Kendisi Albino denen hastalıktan dolayı teni bembeyazdı. Işığa, güneşe karşı çok duyarlıydı, vücudu çok hassastı. Daha küçükken güneşe çıktığı zaman bayağı sıkıntı çekiyordu. Hem görme noktasında hem de vücudunun güneş ışınlarına karşı olan hassasiyetten dolayı sürekli kabarıyordu." şeklinde konuştu.

"Hastalığı İslam davasına hizmette kendisi için bir engel olmadı"

Kardeşinin çeşitli yerlerdeki medreselerde ilim tahsilini yaptığını aktaran Barlak, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Arapça öğrenimi döneminde ahlakı, terbiyesi, samimiyetiyle kendi arkadaşları arasında örnek gösterilecek bir konumdaydı. Vücudunun ve gözlerinin hassasiyeti onun hiçbir zaman ilmini öğrenmede, sahiplenmiş olduğu İslam davasına hizmette kendisi için bir engel olmadı. İslami bir düşünceye sahip olduktan sonra kendisini İslami davaya verdi. Aile içinde, toplumda, arkadaşları arasında olsun ahlakı yönden hiçbir zaman tartışılacak birisi olmadı. Devamlı uzlaşıcı, bir araya getirme noktasında örnek şahsiyete sahip birisiydi."

"Ahlakı, hizmeti ve Kur’an-ı Kerim okuyuşuyla örnek gösterilecek bir konumdaydı"

Görev yaptığı Tatvan’da İslami hizmetlerinden dolayı kardeşinin halk tarafından çok sevildiğine dikkat çeken Barlak, "90’lı yılların o sıkıntılı dönemlerinde Müslüman olup da İslamî davaya sahip olmuş insanların çekmiş olduğu sıkıntılar her tarafta olduğu gibi bizde de kendisini baş gösterdi. Kardeşim imam hatip diplomasını aldıktan sonra imamlık sınavlarına girdi ve Tatvan’da göreve başladı. Bir seneye yakın Tatvan’da görev yaptı. Tatvan’dayken hem görev almış olduğu camide hem de Tatvan halkı arasında olsun çok güzel bir diyalog kurdu. Ahlakı, hizmeti, Kur’an-ı Kerim okuyuşuyla örnek gösterilecek bir konumda oldu. Tatvan halkı onu çok seviyordu. Güzel bir çalışması vardı." ifadelerini kullandı.

"Bir insanın Müslüman olması öldürülmesi için yeterliydi"

Kardeşinin sadece İslami bir hayat yaşadığı ve yaşatmaya çalıştığı için katledildiğine işaret eden Barlak, "90’lı yılların puslu havasında bir insanın Müslüman olması, öldürülmesi için yeterliydi. Herhangi bir cemaate, bir yere üye olması önemli değildi. O insanın İslam’ı, Kur’an'ı, Allah’ı insanlara götürmesi onlar için bir suç olarak yeterliydi. 94’ün Şubat ayında teravih namazından çıkarken, o dönemin karanlık güçleri tarafından kardeşimiz zalimce, hunharca bir şekilde, hiçbir suçu olmadan şehit edildi. Onun bu şahadeti hem bizde hem de çevredeki insanları dehşete düşürdü. Suçu neydi ki bu insan, bu şekilde, cami çıkışı zalimler tarafından katledildi?" dedi.

"Devlet, Fırat’ın doğusundan bu tarafta olan cinayetlerin çoğuna hem kör hem de sağırdır"

Kardeşi Molla Gıyaseddin’i şehit eden insanların kim olduğunun ortaya çıkmasına rağmen onlarla ilgili herhangi bir işlem yapılmadığını vurgulayan Barlak, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Onlara tetiği çektiren, tetiği çeken insanlar o dönemin karanlık güçleridir. Devletin JİTEM, Ergenekonvari ve şu anki FETÖ’nün hepsinin kardeşimin kanında parmağı vardır. O tetikçilere kurşunu çektiren insanlar şu anda devletin nazarında bilinmesine rağmen 23 yıldır devlet, Fırat’ın doğusundan bu tarafta olan cinayetlerin çoğuna hem kör hem de sağırdır. İstese şu anda mazlumca katledilen kardeşimize tetiği çektiren katilleri ortaya çıkarabilir. Bunların isimleri ve kimlikleri bellidir. Devletin kademelerinde görev almış olan resmi memurlardır."

"Düğün yapacağız derken, onun şehadet haberini aldık"

Ne kardeşini unuttuklarını ve ne de onun davasından geri durduklarını dile getiren Barlak, "Kardeşimizin mazlumiyeti hiçbir zaman unutulmayacaktır. Kardeşim daha 28 yaşındaydı, onu yeni nişanlamıştık ve evlilik hazırlıklarını yapıyorduk. Düğün yapacağız derken, onun şehadet haberini aldık. Allah-u Teâlâ onu şehit edenleri kahr-u perişan etsin. Dünya ve ahrette de onları rezil etsin. Kardeşim 23 yıldır şehit edilmiş ve hiçbir zaman kardeşimizi ne unuttuk, ne de onun gütmüş olduğu davadan kendimizi uzak tuttuk." diye konuştu. (M. Fatih Akgül-İLKHA)


























 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.