Dün ne oldu? Bugün ne oluyor?

Türkiye karanlık bir sürece doğru gidiyor. Eski Türkiye’de uygulanan toplumsal kaos ve kargaşa planları devreye sokulmak isteniyor.

Geçmişte yaşadığımız benzer tecrübelere bakılırsa, gittiği asker cenazesinde Kılıçdaroğlu’na atılan yumruk, girilecek bu karanlık dönemin bir parçası gibi görünüyor.

Toplumsal gerginliği ve kutuplaşmayı artıran siyasetin diline sürekli dikkat çeksek ve bu dilden şikayet etsek de bu olayı, sadece vatandaş bağlamında izah etmek mümkün değil.  

Bugünü anlamak için düne bakmak, dünden bugüne gelmek gerek.

Dün ne oldu?

Emniyet ayağı üzerinden başından beri örtülü terör faaliyetleri içinde olan, sonradan da bütün kurumsal yapıları ile terör örgütü halini alan ve FETÖ olarak isimlendirilen Gülen Grubu ile girişilen iktidar ortaklığı…

Eş zamanlı olarak başlatılan “Çözüm Süreci” adı altında, PKK’nın bir anlamda meşrulaştırıldığı daha çok ise, büyük oranda güçlendirildiği yıllar…

Sonrasında iktidarın, rotayı kırdığı MHP ortaklığında siyaset ve söylem olarak MHP’leştiği ve bir anlamda devleti içten içe MHP’ye teslim ettiği yıllar…

Yeni dönemde darbeci ulusalcı Kemalistlerle hoş geçinme adına, onlarla anlaşma stratejisinin devlet idaresine, siyasete ve topluma yansımaları…

İktidarın bu birbirine zıt cepheler arasında çok keskin gitgellerinin ve dönüşlerinin bazı haklı sebepleri olsa da süreçlerin iyi idare edilmemesine bağlı olarak ortaya karışık bir tablo çıkardı.

Devlet içinde taşlar yerinden oynadığı gibi halkın da dünyası allak bullak oldu.

Halk; bir dönem Fetullah Gülen’in ve sözüm ona “Hizmet Hareketi”nin yere göğe sığdırılmadığı övgüler eşliğinde iktidar ile birlikte “derin devleti” döverken, bir anda kendini Fetullah Gülen ve Hizmet Hareketini söverken buldu.

Kırk yıl boyunca, ağzından kan akan “bebek katili”, “terörist başı” olarak belledikleri Abdullah Öcalan’ın, iktidar siyaseti ve medyasının dilinde “Sayın Öcalan”a dönüştüğünü; MİT ile ilişkili İmralı-Kandil arası mekiklerin dokunduğunu gördü. Bütün bir halk “İmralı’dan nasıl bir mesaj gelecek, Kandil ne diyecek” diye gelecek haberlere kilitlendiği; İmralı ve Kandil’in baş aktör görüntüsüne büründüğü günler yaşadı.

Bu süreçler yaşanırken iktidarın kanlı, bıçaklı olduğu MHP, gün geldi iktidarın yeni ortağı; kadim ve azgın düşmanı ulusalcı Kemalistler ise, iktidarın anlaştığı ve anlaşmalar arkasında imtiyaz kazandırdığı sınıf oldu.       

Dediğim gibi; bu keskin gitgeller ve dönüşlerin iktidar nezdinde bazı haklı gerekçeleri olsa da hem iktidarın giriştiği işbirliklerinde, hem bu işbirliklerinin devlet pratiğine yansımasında, hem de kullanılan siyaset dilinde ayarın kaçmasına bağlı olarak halkın zihin dünyası alt üst oldu.

Sadece zihin dünyası karışmadı halkın, aynı zamanda keskinleşen siyaset dilinin etkisi ile halk içinde çok şiddetli kutuplaşmalar oluştu.

Kontrol, siyaseten kuşatılan ve teslim alınan iktidarın elinden kontrollü bir şekilde alındı ve alınmaya devam ediliyor.

Diğer taraftan iktidar partisi içindeki çürüme, yozlaşma ve çözülme, siyasette ve devlet idaresinde gittikçe kaybedilen kontrole, gittikçe kaybedilen toplumsal desteği de ekledi.

Sonuçta oluşan bu tablo tam birilerinin istediği tablo. Geriye ne kalıyor?

Herhalde oluşturulan puslu havaya, Tanrı Dağlarının “uluyan kurtları”nı çekmek! Bunlar eski yanaşık düzenin saflarına çekilirse, oyunun sahnesi o zaman aydınlanacak ve Türkiye, sahne önü karanlığa gömülecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.