Garipler ölür, devler tepinir

Garip bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Kavramların içi iyice boşaltılmış, değerler yozlaştırılmıştır.

İnsanı tefekkür yoluna sokması gereken ölümler üzerinden bile kirli hesaplar yapılabiliyor.

İşte Manisa/Soma’daki felaket…

Kömür madeninde yüzlerce işçi hayatını kaybetti.

Acı, gözyaşı, umut ve hüzün dolu hikâyeler kaldı geriye.

Allah rahmet etsin hayatını kaybedenlere. Geride kalanlar inşallah güzel bir sabırla sabreder ve asıl olanın ahiret yurdu olduğunu düşünüp teselli bulurlar.

Dünya budur işte.

“Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. (Günahtan) sakınanlar için elbette ahiret yurdu daha iyidir. Düşünmüyor musunuz?” (Enam:32)

İmtihan dünyasında iyi işler yapmak için ne kadar zamanımız olduğunu hiçbirimiz bilemiyoruz.

Ya salih amellerle cennetimize ya da ifsat, fısk ve cürümlerimizle cehennemimize azık göndereceğiz.

Ama biz ne yapıyoruz?

Sanki ebedi kalacakmışız gibi hesaplar içindeyiz.

Basit hesapların peşinden gidiyoruz da kendimize bakmadan insanları basit hesapların peşinde olmakla suçluyoruz.

Bu tip şeyleri hep kendi dışımızda düşünüyoruz.

Öyle ya ahirette hesap da varsa “başkaları” için vardır, dünyada ölüm de varsa “başkaları” için var.

Her zaman tüm yanlışları başkaları yapıyor.

“Küçük” yanlışlarımız neden göze batıyor da başkasının “büyük” yanlışları dikkat çekmiyor, diye düşünüyor, dert yanıyoruz da sorunun, kontrolü ele geçirmiş nefsten kaynaklandığını göremiyoruz.

Nefsin hevasının peşine düşüyoruz. Nefsin kendini aklamak için her yola başvurabileceğini göz ardı ediyoruz.

Ama hayır!

Gözlerimizi kapatsak da, görmezden gelsek de mukadder olan vuku bulacaktır.

Hem kendimiz için hem de kainat için adım adım yaklaşan bir kıyamet vardır.

Herkes yaptıklarıyla yüzleşecektir.

“O gün her nefis, ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger.” (Al-i İmran:30)

Ölümler yürek yakıcı ve hüzünlüdür.

Gurbet, firak ve vuslat arasında gidip gelen ruhlar ve geride sadece firak ve acı hisseden yürekler vardır.

Masum gözlerdeki hasret ve hüznü tarif etmek ise zordur.

Ama imtihan dünyasında bunlara dayanacak özellikte yaratılmıştır insan.

Mühim olan her ölümden dersler çıkarabilmektir.

Tabii ki, meselenin soruşturulması gerekmektedir.

Maddi kazancı artsın diye gariban işçiye güvenli bir çalışma ortamı sağlamayan ruhsuz kapitalizmin ağaları sorgulanmalıdır. Siyasi iktidarın eğer varsa da ihmalinin hesabı da sorulmalıdır.

Ama dürüstçe ve insanca…

Ölümler ve felaketlerden siyasi ve maddi rant elde etmek isteyenlere kapıları kapatmak gerekir.

Yürekleri ölmüş kişiler mazlumları da kendi tepiştikleri alanlara çekmek istemektedirler. Ama direnmek gerekir.

Her ölüm ahirete hazırlığa sevk etmeli bizleri.

Bırakın devler tepişsinler kendi alanlarında. Ağız tadını bozan ölümleri analım yine de.

Gündemlerimizi biz belirleyelim. Zaman “hak ve sabrı tavsiye” zamanı olsun. Alim ve Hakim olan Allah her şeyi bilir.

Taraf olduğumuz için katliam gibi felaketin sorumlularını gizlesek de, felaketten siyasi rant elde etmek istesek de…

Allah her şeyi bilir.

Herkes hesabını buna göre yapsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.