Gerçek barış halkın tüm renkleriyle konuşarak gelir video

Gerçek barış halkın tüm renkleriyle konuşarak gelir video

Çözüm sürecinin geldiği aşamayı değerlendiren siyasetçiler, kanaat önderleri ve STK temsilcileri, gerçek barışın sağlanabilmesi için halkın bütün renklerinin muhatap alınması gerektiğine dikkat çekti.

Suruç’taki bombalı saldırı ve Ceylanpınar'da 2 polisin öldürülmesinin ardından yaşanan gelişmeler akıllara ‘çözüm süreci bitti mi’ soruları getirdi. Çözüm sürecinin geldiği aşamayı değerlendiren siyasetçiler, kanaat önderleri, hukukçular, akademisyenler, STK temsilcileri, öncelikle her ne olursa olsun bir an önce akan kanın durması gerektiğini ifade ederek, bundan sonra çözüm sürecinde muhatabın ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini belirtti.

“Yanlış yapıldığını söyledik fakat hükümet uyarılarımızı dinlemedi”

Her defasında kanın durması adına çözüm sürecini desteklediklerini ifade eden HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Aydın Gök, “HÜDA PAR olarak kanın durması, huzurun olması ve yıllarca halkın çektiği sıkıntıların bitmesi adına çözüm sürecini desteklediğimizi söyledik. Süreç başladıktan sonra çözüm süreci konusunda bizi endişeye ve şüpheye düşüren icraatlar ortaya konuldu. HÜDA PAR olarak muhatabiyet konusunda yanlış yapıldığını defalarca ifade ettik, dile getirdik. Fakat bu konuda AK Parti hükümeti ne bizi ne de bizim gibi bu doğrultuda uyarılarda bulunan camiaları, şahısları, kanaat önderlerini dinledi. Gördük ki, çözüm süreci denilen süreç daha çok istismar, suiistimal sürecine döndü.” ifadelerini kullandı.

“Muhataplık sorunu var”

Süreçte ciddi adımların atılması için tek muhataplık olayının ortadan kalkması gerektiğine işaret eden Gök, “Bundan sonra süreç üzerinde daha ciddi düşünülüp, ciddi adımlar atma yönünde irade ortaya koyarlarsa telafisi mümkün olmayan bir şey değildir. Fakat bunun için en önemli şart, daha önce de dediğimiz gibi tek muhataplık olayının kalkması lazım. Muhataplık sorunu var. Bölgede var olan bu olumsuz şartlar, bütün bölge halkını etkilemekte, sıkıntıya sokmaktadır. Dolayısıyla çözümün olabilmesi için bölgedeki bütün STK’ların, cemaatlerin, cemiyetlerin, kanaat önderlerinin, ulemanın muhatap alınması lazım.” dedi.

Bu sürecin kesinlikle birkaç sanatçıyla bitirilecek bir süreç olmadığını vurgulayan Gök, çözüm için ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını belirterek şöyle dedi: "Daha önce de belirttiğimiz gibi, bölgede gerçek manada huzur hakim olsun, bu sıkıntılar bitsin diye bizler HÜDA PAR olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Özellikle muhataplık konusunda bölgede bedel ödemiş olan, sıkıntı çekmiş olan camiaların, kesimlerin muhatap alınması lazım. Sadece PKK, HDP’nin alınması olayının başından beri yanlış olduğunu söyledik. Şuanda da bunun olumsuz sonuçlarını gördük, görüyoruz. Muhatabiyet konusunun daha ciddi bir şekilde ele alınması ve daha ciddi muhatapların bulunması lazım.”

“Barışı başaramadınız, bari kan dökmeyin”

Bölgenin kanaat önderlerinden Âlimler ve Medreseler Birliği (İttihad-ul Ulema) üyesi Molla Osman Teyfur, yaklaşık 3 yıl önce başlayan barış sürecinin kendilerini çok umutlandırdığını dile getirerek, “Halkların barışması, sükûnetin, selametin sağlanması çok önemliydi. Bu ortam bölge insanının en çok ihtiyaç duyduğu bir ortamdı. Ama ne yazık ki, şuan süreçten önceki dönemden çok daha kötü bir duruma geldik. Taraflara şunu söylemek istiyorum; en azından siz barışı başaramadınız, bari kan dökmeyin. En azından bu mazlum, mustazaf halkı kendi emelleriniz için daha fazla ezmeyin, kanlarını akıtmayın.” ifadelerini kullandı.

Sürecin şeffaf yürütülmediğini belirten Teyfur, "Şeffaf olmadığı içinde kimsenin sürecin içeriğinden bir haberi yoktu. Onun için hep kapalı bir kutu olarak kaldı. Dolayısıyla sadece bir taraf muhatap olarak kendini kabul ettirmeye çalıştı. Geldiğimiz noktada her iki tarafın da bu halk üzerine bir otorite sağlamaya çalıştığını görüyoruz. Bu halka bir zulümdür. Böyle bir sürecin başarıya ulaşması da mümkün değildir.” dedi.

Şuanda gergin olan ortamda insanların endişeli olduğunu sözlerine ekleyen Teyfur, bir şekilde mutlaka bir barışın sağlanması gerektiğini belirtti.

Tek barışın İslam’ın inşa ettiği barış olduğunu vurgulayan Teyfur, “Ne olursa olsun Müslüman halkların, bu coğrafya insanının tekrar geçmişte olduğu gibi özellikle İslami, manevi bir çerçevede kardeşliğini tekrar inşa etmesi gerekir. İslam, halkları kardeş yapmıştı. Bin yıllık barış, İslam’ın inşa ettiği bir barıştı. Neticede bu barışı, kardeşliği İslam sağlamıştı. Barışın olabilmesi için, tekrar İslam’ın bu bölgeye, yeryüzüne ve insanların hayatına girmesi gerekir. Bunun dışında siz insanları barıştıramazsınız, kalpleri birleştirmeniz mümkün değildir. İslam olmazsa bu bölgenin harcı, çimentosu yok olur, biter ve bu halkları birbirine bağlayan hiçbir bağ ortada kalmaz.” uyarısında bulundu.

“Bölgenin asıl unsuru olan mütedeyyin kesimin mutlaka muhatap alınması gerekir”

Barışın sağlanabilmesi içinde, bölgenin bütün dinamiklerinin devreye girmesi gerektiğinin altını çizen Teyfur, şu ifadelere yer verdi: “Silahların susması konusunda, PKK’nın muhatap alınması doğru bir karardı yalnız Kürt sorununu, bu bölgenin sorunlarını çözme noktasında sadece PKK’nın muhatap alınması yanlıştı. Elbette o da bir muhataptır ama onun dışında bu bölgenin asıl unsuru olan İslami ve mütedeyyin kesimin de mutlaka muhatap alınması gerekir. Gerçek bir barışın sağlanabilmesi için halkın bütün renklerini, gruplarını muhatap almak gerekiyor. İnanıyorum ki, eğer taraflar samimi bir şekilde davranıp barışı sağlamak isterlerse, dini değerlerimizden beslenerek bunun sağlayabileceğini düşünüyorum.”

“Tek bir kesim muhatap alınması hataydı”

Eski Baro Başkanı Yusuf Tanrıseven de, “Artık cenazeler gelmiyor, kan dökülmüyordu. İnsanlara bir güven duygusu gelmişti. Herkesin bu sürece ciddi bir desteği vardı. Sürecin son 3 yıldır bölgemize ve ülkemize kazandırdıklarına dikkat ettiğimiz zaman ciddi kazanımlar yaşattığını görüyoruz. Fakat son dönemde yaşanan çatışma ortamı bu iyimserlik havasını dağıttı.” şeklinde konuştu.

Sürecin mutlak surette devam etmesi gerektiğine dikkat çeken Tanrıseven, “Sonuçta yaşanan çatışmaların süreci sekteye uğratmaması lazım. Hükümetin geçenlerde açıklaması vardı, ‘süreç devam edecek, muhataplarımız değişebilir’ diye. Aslında bakarsanız, ilk günde muhatabın tek bir kesim olarak alınması belki de hataydı. Toplumun bütün katmanların, bütün STK’ların, her görüşteki insanların muhatap alınması ve sürece dahil edilmesi gerekmektedir.” diye konuştu.

“Bütün STK’ların, partilerin bu sürece dahil edilmesi gerekiyor”

Son günlerde yaşanan olaylarla sürecin bu şekilde devam etmeyeceğini söyleyen Tanrıseven, şunları kaydetti: “Çünkü şiddet ortamının hiç kimseye bir faydası yoktur. Ne doğusuyla, ne batısıyla insanların şiddetten bıktığını düşünüyorum. Artık şiddetin bir şekilde kenara atılması gerekiyor. Öte yandan çözüm sürecinde muhatapların topluma yayılması gerekiyor. Sürecin tek taraflı yürümesi mümkün değil, iki tarafın da istemesi lazım. Görüşü fark etmeksizin bütün STK’ların, partilerin bu sürece dahil edilmesi gerekiyor. Sonuçta çözüm süreci hepimizin faydasına olan bir şeydir. Sürece herkesin destek vermesi ve mutlak surette çözümde ısrar edilmesi lazım. Birileri istemiyor diye bu sürecin sekteye uğratılmasını doğru bulmuyorum."

“Çözüm sürecinin muhatapları değişir ama süreç devam etmelidir”

Çözüm sürecinin bitmesinin mümkün olmadığını ifade eden Akademisyen Davut Okçu, "Çözüm süreciyle birlikte hedeflenen demokratikleşme ve insan haklarıyla ilgili süreç henüz tamamlanmış değildir. Dolayısıyla süreci bitirmeye hiçbir siyasinin gücü yetmemeli. Çözüm sürecinin belki muhatapları değişir ama süreç anayasa değiştirilinceye kadar devam etmelidir. Mevcut anayasa bir askeri anayasadır. Demokrasi, insan hakları ifadeleriyle taban tabanı zıt bir anayasadır. Dolayısıyla bu anayasa mutlaka değişmeli, sonuna kadar Türkiye’nin demokrasisi, insan hakları standartları çıkarılıncaya kadar da çözüm süreci devam ettirilmelidir.” dedi.

“HDP’nin çözüm sürecinin tarafı olmak gibi bir cesareti, konumu görünmüyor”

HDP’nin çözüm sürecinde muhatap alınacak kadar bir cesarete sahip olmadığını vurgulayan Okçu, “Çünkü çözüm sürecine yönelik her adım atmak istediğinde ya İmralı’dan, ya Kandil’den, ya da başka taraftan azar işitiyorlar. Dolayısıyla HDP’nin bu noktadan itibaren çözüm sürecinin tarafı olmak gibi bir cesareti, konumu görünmüyor. Ya siyasi inisiyatifi İmralı’dan, Kandil’den alacak, mecliste görevini yapacak, ya da HDP çözüm sürecinin muhatabı olmaktan çıkmış olacak. Çözüm sürecinin muhatabı kesinlikle halktır. Hükümet ya da koalisyon kuracak partiler de bu gerçeği dikkate almak ve çözüm sürecini devam ettirmek zorundadır.” şeklinde konuştu.

Hükümetin çözüm sürecinde halkı muhatap alması gerektiğine işaret eden Okçu, şunları söyledi: “Bundan sonra hükümet eğer HDP bu işin içine girmiyorsa HDP’nin dışındaki bütün siyasi partileri, STK’ları, kanaat önderlerini, ilim ehlini topyekün bir halkı muhatap alması gerekir. Ülkemizde 80-90 yıldır bir tahribat var. Tektipçi, Türk kimliğini öne alan ve başka kimlikleri reddeden bir anayasa var. Bu anayasanın mutlaka değişmesi lazım. Bütün kimliklerin eşit olduğuna yönelik anayasada ifadelerin yer alması lazım. Eşit vatandaşlık, eşit yurttaşlık haklarının anayasayla perçinlenmesi gerekiyor. Bunun için muhatap halkın kendisidir. Mutlaka kurulacak hükümetin bu gerçeği görmesi ve buna göre adım atması gerekiyor.”

“Tüm bölgenin ileri gelenleriyle görüşülüp süreç yeniden toparlanmalıdır”

Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Batman Şube Başkanı M. Selman Nasıroğlu ise, “Çözüm süreci yaklaşık 3 yıldır devam eden bir süreçti. Son bir aydır ciddi sıkıntılar olunca şuanda bölgemize ciddi anlamda bir zarar veriliyor. Ölümlerin olduğu, ticaretin bölgemizde sıfır olduğu bir süreci yaşıyoruz.” dedi.

Çözüm sürecinin bitme endişesiyle herkesin tedirgin olmaya başladığını belirten Nasıroğlu, “Hükümetin çözüm sürecinde taraflar değişebilir açıklaması nasıl olacak onu bilmiyorum ama bana göre bölgedeki bütün ileri gelenler, STK’lar, alimlerle görüşülüp bu sürecin yeniden toparlanıp devam etmesi gerekiyor. Ölümlerin durması için her kesimin elinden gelen çabayı sarf etmesi gerekir. Ölüm, çatışma çare değil. Bir günlük çatışma 3 yılki çözüm sürecine eşdeğerdir. Kesinlikle ölümlerin, çatışmanın bitmesi gerektiğini düşünüyoruz.” ifadelerine yer verdi.

“İşadamları ne yapacağını bilmez durumdadır”

Son günlerde yaşanan olayların ülkeye ve bütün bölgeye ciddi anlamda zararlar verdiğini kaydeden Nasıroğlu, “Üyelerimiz, işadamlarımız, üretim yapan fabrika sahiplerimiz şuanda herkesin kafasında ciddi anlamda soru işaretleri var. Ne yapacaklarını bilmez hale gelmişler. Sürecin sağlıklı yürüyebilmesi adına bölgedeki bütün STK’ların, işadamlarının, ileri gelenlerin görüşünün alınması gerekiyor. Birileri üzerinden yetersiz kaldığı için çözüm süreci bugün sona ermiştir. Süreç konusunda her kesimin fikri alınmalıdır. Fikir birliği olması gerekir, bu olmadığı takdirde sıkıntılar yaşamaya devam edeceğiz.” dedi.

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.