Görgü tanıklığının yerini biyolojik tanıklık alıyor

Görgü tanıklığının yerini biyolojik tanıklık alıyor

Toplumda her geçen gün artarak devam eden kimi suç olayların aydınlatılması için DNA sistemi geliyor.

Artık kimi suçların aydınlatılması için görgü tanıklığından ziyade biyolojik tanıklık kullanılacak. Henüz rutinde kullanılmasa da DNA fenotipleme ile kişinin göz, saç ve cilt rengi ile cinsiyeti saptanabiliyor.

2’inci kuşak sekanslama teknolojisi ile yakında buna yaş, boy, kellik, saç tipi ve özellikle kalıtımsal hastalıklara dayalı olarak oluşturulan dudak, kulak, burun, göz, çene şekli, kısacası 3 boyutlu yüzün de ekleneceği belirtiliyor.

Bir dizi yasal ve etik sorunu beraberinde getirecek olsa da görgü tanıklığının yerini çok daha güvenilir olan biyolojik tanıklık alacak. Yüz tanıma yazılımları kullanılarak suçlunun dünyanın her hangi bir yerindeki MOBESE (MOBil Elektronik Sistem Entegrasyonu) kamera önünden geçişi belirlenebilecek, böylelikle hızla yakalanması mümkün olabilecek.

Söz konusu tanıkla ilgili Uzmanlar henüz kullanılmayan ancak yakın gelecekte kullanılacak olan DNA profilinden suçun ve suçlunun belirlenmesi ile görgü tanıklığının yerini alacak bu uygulamanın daha güvenilir olacağını belirtiyorlar.

Suçun aydınlatılması ve suçlunun yakalanmasında çok önemli bir yere sahip olan DNA profilinin bilinmemesi halinde bazı olayların aydınlatılamadığına dikkat çeken adli tıp uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Şimdilerde bu sorun da çözülmek üzere. Henüz rutinde kullanılmasa da DNA fenotipleme sayesinde kişinin göz, saç ve cilt rengi ile cinsiyeti saptanabiliyor. Çok yakın bir gelecekte buna yaş, boy, kellik, saç tipi ve özellikle kalıtımsal hastalıklara dayalı olarak oluşturulan dudak, kulak, burun, göz, çene şekli, kısacası üç boyutlu yüzü de eklenecek. Görgü tanıklığının yerini çok daha güvenilir olan biyolojik tanıklık alacak.” diye konuştu.

DNA ile ilgili çalışmaları her geçen gün önem kazandığını belirten Atasoy, “Tıptan tarıma, antropolojiden malzeme bilimine yaşamın pek çok alanında fark oluşturan bu ‘mucize molekül’, suçluyu masumdan ayırabilmesi sayesinde adalete de katkıda bulunuyor. Bu amaçla olay yerinde ya da kurban üzerinde kalan kan, kepek, saç, sperm, dışkı, tükürük gibi bir biyolojik DNA profili, şüphelininki ile karşılaştırılıyor. Ancak elde bir şüpheli yoksa ya da kişi daha önce suç işlemediği için DNA profili bilinmiyorsa, biyolojik örneğin kime ait olduğunu saptamak kimi zaman birinden şüphelenilinceye dek sürüyor, daha kötüsü kimi olaylar hiç aydınlatılamıyor” dedi.İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.