Hangi Atatürk?

Herkesin bir Atatürk’ü var. Milliyetçilere göre “Milliyetçi ve vatansever Atatürk” profili ön planda. Zaten Atatürk “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün vatandır” demiştir. Milliyetsiz Osmanlı milli bilinci öldürürken, Türk ulusu Atatürk’le Türklüğünün farkına varmıştır.

Komünistlere göre Atatürk devletçi politikalarla kapitalizme, cumhuriyetle monarşiye, çağdaşlıkla irticaya ve feodaliteye karşı çıkmıştır.
Muhafazakarların da “Dindar Atatürk” söylemi meşhurdur.
Hutbeleri ve dinin önemi konusundaki konuşmaları ön plana çıkarılır.
Bu günlerde laik Kürt siyasetinde de Atatürk vurgusu yine ön plana çıkmaya başladı.
Çözüm süreci konuşuluyor.

Öcalan’ın mektubu konuşuluyor.
Kemalist kanat Atatürk’ün de söylediklerinde, 1920 ruhunda buluşmanın öneminden söz ediyorlar.
Kemalist kanattan kastım, H. Kaplan, A. Türk, A. Tuğluk gibileridir.
Bunlardan A. Tuğluk, birkaç gün önce şunları söylemiş: “Bölgede tarikatlar, radikal dinci gruplar oluşmamışsa, Pkk ve Öcalan sayesindedir. Pkk laikliğin güvencesidir.”

Aynı Tuğluk, 5 yıl kadar önce Radikal gazetesinde yazdığı bir yazıda şunları söylemişti:
“Kemalistler, sol, muhalif ve aydın çevreler Kürtlerle uzlaşmanın kaçınılmazlığına inanıyorsa, ılımlı İslam denilen ve aslında ne olduğu, nasıl tanımlanacağı çok da belli olmayan ve tamamen “imparatorluk” güçlerinin imalatı bu projeye karşı modern aklın ve demokratik kültürün birbirini kabul eden zemininde buluşabilmelidir.”
Bu kadar zaman yönetimde olan Kemalist yönetim ve bürokrasinin neden çözüme yönelik bir çaba içerisinde olmadıklarını sormayalım.

Çözümsüzlüğün karşılıklı rantı beraberinde getirdiğinden ise hiç söz etmeyelim.
Kemalist Kürt muhalefetinden devam edelim.
A. Türk’ün de benzer şeyler söylediğine vurgu yapan İsmail Küçükkaya “Çözüm Atatürk’te” manşetinde karar kıldıklarını yazdı. Küçükkaya’nın yazdığına göre Atatürk, 1 Mayıs 1920`de Meclis`te ne demiş:

“Türkler ve Kürtler var. Onları ayırmayız. Fakat savunmakla ve korumakla meşgul olduğumuz ulus, elbette tek bir öğe değildir. Çeşitli Müslüman unsurlar vardır. Bu birliği oluşturan Müslüman unsurların hepsi vatandaştır. Birbirlerine saygı duyarlar. Irkla ilgili, sosyal ve coğrafik her türlü hakka sahiptirler. Bunu tekrar tekrar söyledik. Bunu samimiyetle kabul ediyoruz. Bununla birlikte çıkarlarımız ortaktır. Yaratmaya çalıştığımız birlik, sadece Türkler ya da Çerkezlerden ibaret değildir. Tek bir Müslüman unsurun karışımıdır.”

Şimdi baştaki soruyu yeniden soralım: Hangi Atatürk?
1920’lerin Atatürk’ü mü, 1935’lerin Atatürk’ü mü?
1920’lerde ırkçılığa karşı çıkan, hutbe veren bir Atatürk vardı; ama kafatası ölçümlerinin de aynı Atatürk’ün döneminde yapıldığını unutmayalım.

Şapka giymeyenlerin idam edildiği dönem de Atatürk’ün dönemidir.
“Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü de Atatürk’e aittir.
Bunların hepsi bir yana…
80 yıldır Kürtleri yok sayan sistemin adı Kemalizmdir.
Ve Kemalizm, Atatürk’ün düşünceleri içerisinde 1920’lerin değil, çok sonraları, devrimlerin “kemale erdiği” dönemlerdeki sistemin adıdır.

O yüzden Kemalist Kürtlere bir uyarıda bulunuyorum.
1920’lerin Atatürk’ünde ulusalcılık da batıcılık da yoktur.
Size daha ağır gelecek bir şey söyleyeyim mi?
O dönem daha saltanatın bile kaldırılmadığı bir dönemdir.
Hilafete bağlı bir Atatürk vardır o dönemde, sözlerinde ümmet vurgusu vardır.
Böyle bir Atatürk işinize yarar mı bilmem!
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.