Hani inkar ve ayrımcılık politikaları kalmamıştı

Malcolm X: “...Önce gözlerimizi oyuyorlar, sonrada neden görmüyorsunuz diye kınıyorlar” der.

 

30 Mart seçimleri, HÜDA PAR üzerinden pek çok kimse ve kesimin niyet, bakış ve politikalarını iyice netleştirdi. Yıllardır pek çok kimse HÜDA PAR tabanından büyük bir iştiyakla, partileşip legal siyaset yapmasını istiyordu.

HÜDA PAR, daha kuruluşunun ilk yılında ve teşkilatlanmasını bile tamamlamadan, kendisini bir seçim ile yüz yüze buldu. Seçimler öncesinde bütün medyanın ve siyaset odaklarının ambargosu, görmezden gelici, yok sayıcı, karartmacı uygulamalarına maruz kaldı. Bununla beraber PKK/BDP’nin saldırgan, tavizkâr, provokatif, baskılayıcı tutumuna; devlet güvenlik birimleri sessiz kalarak, görmezden gelerek eşlik ettiler.

Ak Parti; devlet gücünü ve imkanlarını arkasına alarak bölgede seçimlere girdi.

BDP de; PKK’nın silahlı, molotof’lu, tehditkar ve saldırgan tutumuna sırtını dayayarak seçim stratejisini işletti.

CHP-MHP başta olmak üzere diğer partiler bölgede varlık gösteremediklerinden dolayı da, Türkiye’deki, tüm medya ve siyaset lobileri de tercih ve yakınlık durumlarına göre ya Ak Parti’yi, ya da BDP’yi bazıları da her ikisini beraber –o bölgede- desteklediler.

Seçim sonuçlarının verildiği canlı yayınlarda bile HÜDA PAR’ın isminin ekranlara gelmemesi için türlü türlü Ali Cengiz oyunları oynandı.

Bunların başında da güya tarafsız olması gereken, Devlet Televizyonu TRT kanalları vardı. Sözde “bölge halkının” sesi olacak TRT 6 da TRT ortak yayınından dolayı HÜDA PAR’a karşı bu ayırımcı ve nahoş tavrı sürdürdü. Zaten TRT 6 başından beri bu camiaya kindar ve dışlayıcı bir tutum içindedir. Kutlu Doğum etkinliklerine bile ekranlarını kapatırken, öte yandan HÜDA PAR camiası ile ideolojik terslik içinde olan, sol-sosyalist ya da muhalif kişileri programlarına çıkartıp saldırtmaktadır.

TRT kanalları, seçim sonuçları programlarında “HÜDA PAR” ismi ekrana çıkmasın diye, “HDPAR” şeklinde bir isim uydurmuşlardı. Güya isim uzun, kısaltılmış izlenimi verilmişti. Oysa HÜDA PAR gibi Ak Parti ismi de 7 harfle yazılıyor. Ama o tam verildi.

TRT kanalları; oy sıralamasındaki ilk üç partiyi, ekranın üstündeki bantta, parti amblemleri ve oy ortalamaları ile veriyorlardı. Ama HÜDA PAR’ın ne ismi ne de amblemi veriliyordu. Mesela Batman’a gelindiğinde BDP ve Ak Parti’nin isim ve amblemleri veriliyor ama HÜDA PAR’ın isim ve amblem yeri boş bırakılıyordu. Bu yok sayıcı, ayrımcı uygulama aynı zamanda hukuken de suçtur. HÜDA PAR yetkilileri isterlerse TRT’yi dava edebilirler. Fakat “Tarafsız” olması gereken TRT’nin böyle davranması onların “Tarafsız” yargıya güvenlerini bırakır mı bilemem?

TRT’nin bu tavrı, Devletin/Hükümetin, tüm hesaplarını PKK/BDP’nin tek muhataplığı üzerine kurguladığı tahminlerini de güçlendiriyor.

Böyle bir durumda “çözüm süreci” denilen konu, hükümet ve PKK arasında bir satranç tahtasına dönüşürse, bu hem Türkiye’ye hem de bölge halkına bir fayda sağlamaz. “Çözüm Süreci” bölgenin tüm boyutları ile bu iki kesimin denetiminde tutulması ve bu iki kesimin hesapları doğrultusunda şekillendirilmesi mekanizmasına dönüştürülmemelidir. Yan etkileri olur.

HÜDA PAR’a ekranlar üzerinden düşmanca bir tutum da Amerikan TV kanalının Türkiye şubesi CNN TR’den geldi. Seçim sonuçları yayınında, Amerikan CNN’nin Türkiye şubesi, HÜDA PAR’ın ismini ekrana “HÜD” olarak yazmıştı, günlerce de bu kindar tutumunu sürdürdü.

Amerikan CNN’nin Türkiye şubesi, başından beri HÜDA PAR camiasına karşı, PKK-BDP cenahına açık bir destek vermenin de ötesinde adeta onları saldırganlığa kışkırtmaktadır. Kraldan çok kralcı kesilmektedirler. İsimleri de lazım olmayan bu kanalın muhabir ve sözde programcıları bazen Kandil’de bazen de Diyarbakır ve Mardin’de, Ahmet Türk’ün Osman Baydemir’in ciğer kebaplı ayranlı sofralarında karınlarını doyururlarken asıl görevlerini de özel ışıklandırılmış Diyarbakır surlarında S. Demirtaş’la röportaj ve saatler süren propaganda programlarında yerine getirmektedirler. Bu nispeten anlaşılır bir şeydir. ABD, bütün kurum ve kuruluşları ile hiçbir zaman İslam ile barışık olmadı ki, merkezine rağmen, şubeleri İslami yapılanmalara neden düşmanlık beslemesin?

Fakat muhafazakâr, hatta İslami söylemleri ile ön plana çıkan medya kesimleri neden HÜDA PAR’a karşı, görmezden gelici, karartmacı tavır takınır, İslami bir anlayışla bunu anlamak çok zor. Bunu sadece seçim tarafgirliğine bağlamak yanıltıcı olur. Peygamber Efendimizi anma programı bile olsa bile bu böyledir.

HÜDA PAR’ı değerlendirecek olursak, gerçekçi yaklaşım şu olsa gerek:

1- İslami Açıdan HÜDA PAR; İslam’ı referans alan bir partidir. 90 yıldır rejimin, 30 yıldır da PKK’nin o bölgede İslami değerleri ve Müslümanları yok edici savaşımına, gelişen direncin partisel pratiğidir.

2- Siyaseten: Seçime onca parti katılmıştı. HÜDA PAR kısa vadede seçime katıldığı bölgelerde 3. Parti konumunda seyretmektedir. Şu iki husus da göz ardı edilmemelidir. HÜDA PAR, İslam referansından dolayı, sıradan bir seçim programı yerine; İslami Tebliğin kitlelere ulaştırılmasını öncelemiş, bu konuda da hedefine varmıştır sanırım. Diğer husus da; BDP’li  adayların, Kur’an-ı Kerim’i afişlerine yerleştirecek kadar İslam’a vurgu yapmaları –siyaseten olsa bile- HÜDA PAR camiasının o bölgedeki çaba ve mücadelesinin sonucudur.

Tüm bunlara rağmen; Müslüman çevrelerin de, o bölgedeki İslami hassasiyetlere duyarsız kalışları, hatta aksine “ötekilerin” kervanına katılıp onların durduğu yerden bakıp değerlendirmesi ağır geliyor..!

Üstad Bediüzzaman da; kendi çağındakilerin duyarsızlığına hatta düşmanlığına maruz kalmış ve şikâyetini 50 yıl sonra gelecek nesillere yapmıştı. Şeyh Ahmet Yasin’in, Filistin mücadelesine Ümmetin duyarsızlığını, Allah’a şikayet ettiği tazarrusu meşhurdur. Selahaddin-i Eyyubi, haçlılarla mücadelesinin en çetin zamanında, Abbasi hilafeti dâhil, yardım çağrılarının cevapsız kalması bir yana, çevresindekilerin ihanetine uğrayınca, Üstad Bediüzzaman, Şeyh Ahmet Yasin benzeri şu tarihi tespiti yapmıştı: Bugün de aynen geçerlidir. Şöyle diyor: “Tıpkı su taşıyan devenin susuzluktan ölmesi gibi... Bizler alevi avuçlarımızda taşıyoruz, ama o alevin ateşi ile başkaları aydınlanıyor. Suyu elimizle yerden çıkarıyoruz ama o sudan başkaları istifade ediyor...” Şurası da bir gerçektir ki hiç bir çaba ve fedakârlık karşılıksız kalmaz. Allah’ın da bir hesabı vardır. Allah’a emanetsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.