Hatayı Kabul Erdemdir

İnsanoğlu nefis sahibi, hata ve kusurları olan, her an yanlış yapmaya meyilli bir fıtratta yaratılmıştır ve azgınlaşan nefsin istek ve arzularına karşı zayıftır. Hatasız kul olmaz. Hata ve günahlardan beri olan ancak peygamberlerdir. Peygamberler de insanlığa örnek ve rehber olduklarından Allah’u Teâlâ onları hata ve günahlardan beri tutarak koruması altına almıştır. Peygamberimiz aleyhisselatu vesellam, sürekli olarak ‘Ya Rabbi, bir an bile olsa beni nefsimle başbaşa bırakma, diye dua etmiştir. Bundan dolayı Allah’u Teâlâ can gelip boğaza dayanıncaya, kıyamet saati gelinceye kadar tövbe kapısını açık tutmuştur. Eğer Allah’u Teâlâ, hatasız, günahsız kullar isteseydi, insanları yaratmaz veya nefis sahibi yaratmazdı. Hadis-i Şerifte geçtiği üzere, “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz Allah sizi helâk eder de yerinize günah işleyip sonra da tevbe edecek bir kavim yaratırdı.” Kulların günah işlemeleri ve Allah’a yalvarıp tövbe etmeleri, bağışlanma dilemeleri Allah’ın çokça hoşuna gider.

Dolayısıyla insanoğlu büyük günahlar işlese, hatta kendisini yaratan, sonsuz nimetlerle lütufta bulunan Rabbini dahi inkâr etse;  hatasını anlayıp samimi bir şekilde tövbe ederse inşallah Allah onu bağışlayacaktır. Yeter ki insanoğlu hatasını kabul etsin, tövbe etsin, af dilesin. Zaten akıllı, erdemli adamın şe’ni; hata işlememesinden ziyade, hatasını kabul ederek telafi yoluna gitmesidir. Hatasında diretmek, uyarı ve nasihatçileri kulak ardı ederek yanlışını devam ettirmek ahmak, beyinsiz insanların özelliğidir.

Yaklaşık 5 ay önce Uludere’nin Roboski köyünde TSK`ya bağlı F16 savaş uçakları tarafından 34 mazlum insan hunharca katledildi. Olay her vicdan sahibi insanı derin üzüntü ve kedere boğdu. Annelerin ciğeri dağlandı, ağıtlar yakıldı, Tv’lerde hararetli tartışmalar yapıldı. Başbakan olay sonrası esti, gürledi, sözler verdi. Olayı suiistimal eden, başka yönlere çeken, bundan nasıl menfaat ve çıkar sağlarım diyenler doğal olarak ortaya çıktı ve böyle giderse çıkmaya ve olayı kaşımaya da devam edecekler.

İlk günden söylediğimiz ve beklenen; Başbakan, hükümet kabinesi, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanının bölgeye gitmesi, bu mazlum insanların acılarına ortak olmaları, özür dilemeleri ve olayda varsa bir ihmalin, kastın ortaya çıkarılarak sorumluların gereken cezaya çarptırılmalarıydı.

Ama aradan geçen beş aya rağmen bunların hiçbiri yapılmadı. Aksine olayın üzeri örtülmeye çalışıldı. Soruşturma yavaş yavaş savsaklanmaya, ‘paranızı alın sesinizi çıkarmayın’ denilircesine ailelerin hesaplarına yatırılan parayla yetinmeleri istendi.

En son İçişleri Başkanı İdris Naim Şahin’in talihsiz açıklamaları ve Başbakan’ın bu konudaki açıklamaları yaraya tuz biber ekti. Evet,  savaş ve çatışma ortamında masum, sivil insanlar ölebilir, yerine göre dost ateşi altında kalan askeri birlikler büyük zayiatlar görebilir, kardeş kardeşi, baba oğlu, oğul babayı hataen öldürebilir. İstenilmese de bunlar geçmişte olmuş ve gelecekte de olabilecek olaylardır. Alınacak tedbirlerle hatalar en aza indirilmeye çalışılsa da tamamen ortadan kaldırılamaz. Ama yapılan işin hatalı, yanlış olduğu fark edildiği an o fiil terkedilir, Allah’tan af ve mağfiret, olayın mağdurlarından helallik dilenir,  maddi zarar telafi edilir.

Başbakan ve hükümet mevcut hali devam ederse ne olur?  Halkın mağduriyetlerinden nemalanmayı kendileri için bir fırsat bilenler bu işi kaşımaya, hükümet ve başbakana karşı kullanmaya ve kötü emellerine alet etmeye devam ederler. Hakk sahibi olan halk da suiistimalcilerin söylemlerine kanarsa bu kanmanın vebali başbakandan başkasının boynunda olmaz. Ve en önemlisi de bu mazlumların ahının altından ne başbakan ne de hükümet kalkar.

Doğruhaber Gazetesi

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.