Hesap gününü hesaba katarak yaşamak…

Hesap gününü hesaba katarak yaşamak…

Bir insanın Rabbini unutması mümkün müdür? Kendisini yaratan, yaşatan, rızıklandıran, yoktan var eden, varlığından haberdar edip vahyine muhatap kılan, Yüce Rabbini…

Bir insanın Rabbini unutması mümkün müdür? Kendisini yaratan, yaşatan, rızıklandıran, yoktan var eden, varlığından haberdar edip vahyine muhatap kılan, Yüce Rabbini…

Maalesef evet. Bizzat Kur-an ayetlerinde Rabbimizin beyanıyla  bunun olabileceği bildiriliyor.

Böylece ‘unutmak’ fiili de bu  bağlamda dikkatimizi çekiyor.

Unutmak nedir?

Unutmak;  bilmemek, tanımamak  değildir elbette.

Veya kabul etmemek, reddetmek de değildir...

Unutmak; aslında bilinen, kabul edilen herhangi bir şeyin veya hakikatin hatırlanmaması/ hatırda tutulmaması, anımsanmamasıdır.

Bu şekilde değerlendirince, unutmak fiilini, Rabbimiz ile aynı cümlede kullanmak bile, kalbinde zerre kadar imanı olan her insanın kalbini yerinden oynatmaya yetecektir. Öyle inanıyoruz ki, hiç kimse severek veya isteyerek Rabbine karşı böyle bir fiili icra etmek istemez. Hatta kendine yakıştıramaz bile.

O halde, Rabbimizi unutan insan modeli nasıldır? Veya Rabbini unutan insanı nasıl tanırız?

Bunun cevabını Rabbimiz veriyor:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨﴾  وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿١٩

Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır. ﴾Haşr 18-19﴿

Evet, Rabbini unutan insan kimdir sorusunun cevabı gayet net ve açık şekilde  beyan ediliyor; ‘Kendini unutan insan!’…  Nerden geldiğini , nereye gideceğini aklından çıkaran…

Ancak bu gafletle dolu bir sürecin sonu elbette. Öyle bir son ki, Rabbimiz  gafletleri sebebiyle, bu insanları yoldan çıkmışlar olarak tavsif ediyor. Peki yoldan çıkma sebepleri neler?

*Allah’a (c.c) karşı gelmekten sakınmamak!

*Hesap günü için ne hazırladığına bakmamak! Bir nevi hesap gününün muhasebesini önceden yapmamak!

*Allah’a karşı gelmekten sakınmayı besleyecek, O’nun her şeyden haberdar olduğu bilincinden mahrum olmak!

Ayetlerin devamında ise, Rabbini unutan ve böylece kendini unutarak sırat-ı müstakimden sapan insan için Cehennem, Rabbini unutmayan ve böylece kendini, kim olduğunu, sorumluluklarını unutmayan insan içinse, Cennet vurgusu var. İki insan modelinin birbirinden farklı olduğunu vurgulayan Rabbimiz, fani muratlar uğruna kendini unutan insanların değil, baki muratlar için Rabbinin, kendinin ve hesap gününün daima idrakinde olan cennetliklerin muratlarına nail olacağını ferman buyuruyor…

لَا يَسْتَـو۪ٓي اَصْحَابُ النَّارِ وَاَصْحَابُ الْجَنَّةِۜ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْـفَٓائِزُونَ ﴿٢٠  

Cehennemliklerle cennetlikler bir değildir. Muratlarına erecek olanlar ancak cennetliklerdir. ﴾Haşr,20﴿

Bu bağlamda karşımıza, asla hatırdan çıkarmamamız gereken bir sonuç çıkıyor; Rabbimiz, kulluğumuz ve hesabımız…

Rabbini unutan, kendini de hesabı da unutur!

Hesabı unutan, kendini de , Rabbini de zaten unutmuştur!

O halde hesap gününe iman, hesap şuurunu ikmâl etmeli. Kamil bir muhasebe bilinci, Rabbimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmede, en büyük motivasyon kaynağımız olacaktır. Bu denge üzerine yol almak ise, kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, nereye gideceğimizi idraklerimize  kazıyacak ve  daima hatırlatacaktır.

Bu minvalde Hz. Ömer (R.A)’nın şu tavsiyeleri, oldukça önemli ve faydalıdır:

“Hesaba çekilmeden önce kendi kendinizi hesaba çekin. Amelleriniz tartılmadan önce yaptıklarınızı ölçüp tartın. Bugün kendinizi hesaba çekmeniz¸ yarın mahşerde hesaba çekilmenizden daha kolaydır. O büyük mahkeme için hazırlık yapın. Çünkü o gün İlâhî huzura çıkarılacak ve hiçbir şeyiniz gizli kalmayacaktır”.

Yine Hz. Ömer’in  valilerinden birine şunları yazdığı geçer kaynaklarda: “O çetin hesap günü gelmeden ve henüz rahatlık içindeyken kendi kendini hesaba çek. Çünkü¸ bu durumda kendini hesaba çekenin akıbeti hoşnutluk ve mutluluktur. Kimi de hayatı oyalar, nefsâni arzuları kendisini asıl yolundan alıkoyarsa akıbeti pişmanlık ve hüsran olur”.

Hz. Ömer (R.A)’ın bu nasihatlerinin izlerini  hayatında da görmek mümkündü.

Adeti üzere her gece  kalkıp  Kur-an  okuyan Hz. Ömer (R A),  Cehennem ve azaptan bahseden âyetlere geldiğinde korkar¸ ağlar¸ bazen hastalanıp günlerce evinden çıkmazmış. Hatta ağlamaktan iki yanağında siyah birer çizgi oluştuğunu söyleyenler olmuştur.

Buna şahitlik eden İbn Abbas  teselli için¸ “Allah sizinle şehirler ma’mur eyledi¸ İslâm’a fetihler nasip etti¸ daha neler nelere vesile oldunuz” demiş. O ise¸ “Başa baş kurtulsam sevinirim” cevabını vermiştir.

Hz. Peygamber’in (s.a.v) sadık dostu Hz. Ebubekir (R.A)’in, Allah (c.c) ve hesap günü korkusundan sık sık ağladığı ve şöyle dediği rivayet edilir: “Vallahi¸ yenilen bir ot ve kemirilen bir ağaç olmak isterdim”.

Hz. Osman (R.A) bir kabrin başına vardığı zaman sakalı ıslanıncaya kadar ağlarmış. Kabrin, dünya menzillerinin sonu¸ ahiret menzillerinin ilki olduğunu¸ kurtuluş ve hüsranın oradaki sorguda belli olacağını söylermiş.

Hz. Ali (R.A) da Allah’a (c.c) karşı gelmekten çokça sakınır ve hesap gününden  korkardı. Gözyaşlarıyla  nefsini hesaba çekerdi. İki şeyden çok çekindiğini söylerdi: Ölümsüzlük hayali¸ nefsin çocuksu heveslerine kapılmak.  Birincisinin ahireti unutturduğuna, İkincisinin de haktan saptırdığına inanırdı.

Elbette kaynaklarda yer alan bu misaller, daha dünyadayken Cennetle müjdelenmiş Raşit Halifelerin hayatından. Hepsinde de, göze çarpan muazzam bir haşyet duygusu ve hesap günü kaygısını görmek mümkün. Bu bilinci ise, bizzat Kutlu Nebi’den almışlardı.

O, hesapla ilgili bir hadisinde şöyle buyurmuştu:

“Akıllı/zeki kişi, nefsine hâkim olan (onu kontrol altında tutan/kendini hesaba çeken) ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz (başarısız ve aklını kullanamayan) kişi ise nefsinin hevâ ve hevesine tâbi olan ve buna rağmen Allah’tan, iyilikler temenni eden (olmayacak şeylerin beklentisi içine giren) kimsedir.” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 25)

Çağımız insanının, hızlı yaşam temposu, düşünmeye bile fırsat vermeyen koşuşturmacası, asla bitmeyen telaşı içinde, bu güzide şahsiyetleri hakkıyla  anlaması asla  mümkün  değildir.

Ancak, dingin bir gönül, selim bir kalp, huşu dolu bir ruh ile Kur’an ve Peygamber sözlerine kulak verenler hariç. Böylece bu müstesna insanlar için, doğru yola revan olmak elbette imkânsız değildir.

Ancak bu müstesna zümreye dahil olursak,  dünya ve ahirete dair bakış açımız, Rabbimizin istediği bir kıvamda olacaktır.

Doğru bakış, doğru menzile varışı da getirecektir.

Ancak öncesinde, bizi bekleyen  bir yarış olacaktır; kendimiz ve nefsimizle…

Son nefese kadar sürecek olan bu yarışı zararda değil de kârda bitirmek, ebedi alemde semeresini almak için, hep bir muhasebe içinde olmamız gerekecektir. İnce ve doğru hesap iflastan koruyacaktır. Zira yanlış kabul etmeyen,  hardal tanesi kadar olanı bile hesap eden, ince bir hesap bizi beklemektedir…

وَنَضَعُ الْمَوَاز۪ينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيٰمَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ اَتَيْنَا بِهَاۜ وَكَفٰى بِنَا حَاسِب۪ينَ ﴿٤٧  

Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız; artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Yapılan, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getirir ortaya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz. ﴾Enbiya,47﴿

Fakat tüm bu hakikatlere rağmen umursamazlık, hesapsızlık, boş vermişlik, insanlığı kuşatmış durumda. Rabbimiz ne güzel beyan ediyor:

اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَ

İnsanların hesaba çekilecekleri gün iyice yaklaştı; halbuki onlar gaflet içinde haktan yüz çevirmektedirler. ﴾Enbiya,1﴿

 Ne mutlu o kimseye ki, hesap gününde alnı ak, başı dik, gönlü şen, yüzü gülşen, ruhu sürur içindedir. Tabi böyle bir akıbet için, hesap günü gelmeden, kendini hesaba çekmek şarttır. Bu nedenle hesap gününü hesaba katarak yaşamak; ömür sermayesini harcarken, iki cihanda da kâr ve zarar getirisini iyi hesap  edecek bir muhasebe şuuru ve bilinciyle  kuşanmayı gerektirmektedir.

Zira bu bilinç kitabı sağ tarafından verilenlerden olmaya vesile olacaktır. Yokluğu ise, kitabı sol tarafından verilenlerden olmaya neden olacaktır.

يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفٰى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ ﴿١٨﴾  فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَيَقُولُ هَٓاؤُ۬مُ اقْرَؤُ۫ا كِتَابِيَهْۚ ﴿١٩﴾  اِنّ۪ي ظَنَنْتُ اَنّ۪ي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْۚ ﴿٢٠﴾  فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۙ ﴿٢١﴾  ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ ﴿٢٢﴾  قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ ﴿٢٣﴾  كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَٓا اَسْلَفْتُمْ فِي الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ ﴿٢٤﴾  وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِه۪ فَيَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي لَمْ اُو۫تَ كِتَابِيَهْۚ ﴿٢٥﴾  وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ ﴿٢٦﴾  يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَۚ ﴿٢٧﴾  مَٓا اَغْنٰى عَنّ۪ي مَالِيَهْۚ ﴿٢٨﴾  هَلَكَ عَنّ۪ي سُلْطَانِيَهْۚ ﴿٢٩

O gün hesaba çekilirsiniz, size ait hiçbir sır gizli kalmaz. Kitabı sağ tarafından verilen kimse der ki “Alın kitabımı okuyun; Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.” Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir; Meyveleri kolayca devşirilebilir yüce bir cennettedir. Onlara “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için” denir. Kitabı sol tarafından verilene gelince o, “Keşke” der, “Bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke ölümüm her şeyi bitirseydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı; Güç ve saltanatım elimden çıkıp gitti.” (Hâkka Sûresi 18 – 29)

O çetin hesap günü gelmeden, hesap gününü hesaba katarak yaşayanlardan olmak duasıyla…

Bildane Kurtaran

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.