Hüda-Par Programı

Evet, değerli okuyucular! Aylardır çalışmaları sürdürülen, kurucu üyelerinin; şehir şehir hatta ülke ülke gezip, gönüllüleri ve başkaca ulaşabilecekleri herkesten bir fikir ve öneri alma çalışmalarından sonra kurulmasına karar verilen ve en nihaye dilekçesi İçişleri Bakanlığı`na verildikten sonra resmiyet kazanan Hüda-Par şimdi de program ve logosunu açıklayacak.
      Programı okuma fırsatını yakalayan biri olarak şunu ifade edebilirim ki; partinin kurucu ve ilgilileri derslerine iyi çalışmış ve gerçekten hak-hukuk- adalet, ekonomi,  hasta hakları, engelli hakları, mahkûm hakları, çevre, orman, yol, trafik, şehir ve daha birçok konuyla ilgili düşüncelerini beyan edip programa aldıklarını paraf etmişlerdir.



Hüda-Par,  açık kitap özerinde doğan güneş logosuyla acaba, Üstad Bediüzzaman’ın, hezeyanlara olan tepkisindeki; “Kur’an’ın sönmez ve söndürülemez manevi güneş olduğunu, bütün dünyaya göstereceğim ve ilan edeceğim” haykırışına bir destek, bir cevap, bir imtisal misyonu mu yüklenmek istemiştir. Bütün bunları yapılacak toplantıyla öğrenme imkânı bulacağız inşallah.

Bugün (28.12.2012) basın temsilcilerinin de katılımıyla açıklanması beklenen program (bunu okuduğunuz şu dakikalarda büyük ihtimalle açıklanmıştır) herkesi; Kürdüyle, Türküyle Lazıyla, Çerkeziyle,  Arabıyla kucaklar bir içeriğe sahiptir.

İnsana, çevreye ve doğaya verdiği değer açısıyla da herkesin Müslüman olsun gayri Müslim olsun altına imza atacağı satırlar içeriyor Hüda-Par’ın programı.

80 sayfadan oluşan ve sadece yol haritası mesabesinde olup başlıklar taşıyan bu programın ses getireceği muhakkaktır.

Şuana kadar bu camiayı hep başkalarından tanıyıp onlarla ilgili ahkam kesenlerin -bence art niyetleri yoksa eğer-  bu vesileyle tekrar düşüncelerini gözden geçirecekleri kesindir. Geçenlerde bir TV programcısının bu partinin bir kurucu üyesine ‘sizinkilerin hepsi senin gibiyse gerçekten çok iyi insanlarsınız’ manasındaki ifadeleri, aslında bu camianın yıllardır hep ‘kendini ifade etme’ noktasında ne kadar da haksızlığa uğradığının bir göstergesidir.

Kendilerini ifadeye zaman bırakmadılar. Yıllarca haksızlıklara uğradılar, sürüldüler, tutuldular, can ve mallarına kastedildi… “Neden böylesin veya böyle yapıyorsun?!!! sorularına, kendilerinden gelecek cevap beklenmeden suçlu ilan edilip düşmanlarının niyet okumalarıyla ve propagandalarıyla değerlendirildiler. Yapmadıklarıyla suçlandılar, kakıldılar... ‘Yapmak zorunda bırakıldıkları’yla -sebepler araştırılmadan veya söylenmeden- adlandırıldılar, etiketlendirildiler. Katil sürüsünce evi basılanın savunmasını, “haddi tecavüz” ve “aşırıcılık”la isimlendirdiler.  Bu muhakeme ve bu muamele İslami olmadığı gibi insani de değildi.

Şimdi bu mağduriyet ve mahrumiyetleri yaşayanların fikir ve düşüncelerini; akl-ı selim, vicdan ve iz’anla okuyan ve dinleyen herkes “vay biz ne kadar da zulmetmiş, ne kadar da haksızlık etmişiz” diyeceklerdir. Tabi cümlenin içinde ifade ettiğim gibi vicdan ve akl-ı selim sahipleri bunları diyeceklerdir; gerisiyle sanırım “kervan”ın işi yoktur; o bir kere yola koyulmuştur zaten… Hem de hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan, çekinmeden.

Tam da bu aşamada hasud ve çekemeyenlerin pasifize ve yoldan çevirme gayretleri pür olacaktır. “Hocam olmaz, inanın yanlış yapıyorsunuz…” “Bakın koskoca A partisi var, her iki kişiden biri ona oy veriyor, sizin bu gayretiniz boşadır vs.” diyenler çok olacaktır. 

Değişim ve dönüşümün hızını göremeyenler veya görmek istemeyenler böyle düşünebilirler. Bakın size sadece bir örnek vereyim. Anavatan Partisi (ANAP) 6 Kasım 1983 yılında yapılan genel seçimlerde %45.14 oy oranıyla 400 üyeli TBMM`de 212 milletvekilliği kazanarak çoğunluğu sağladı ve tek başına iktidara geldi. O zaman Özal’ın ekibi de pek böyle siyasette tanınmayan simalardı. 29 Kasım 1987`de yapılan Genel Seçimlerde bu sefer %36,31 gibi bir öncekine göre düşük bir oyla yine tek başına iktidara geldi ve bu sefer 450 sandalyeli mecliste 292 sandalyeye sahip oldu.

20 Ekim 1991`de yapılan Milletvekili Genel Seçimleri sonucunda da ANAP, yüzde 24 oy oranıyla 115 milletvekilliği elde etti ve 1991-1995’i muhalefette geçirdi. 3 Kasım 2002’deki seçimlerde ise yüzde 5,13 oy oranıyla ANAP barajı aşamadı. Bugün ise oyları yüzde 46-50’lere varan ANAP’tan söz eden var mı? 7-8 yıl içerisindeki düşüş ile şuana kadar ki kayboluş hepimizin malumu değil mi?

Demek istediğim o ki; değişim ve dönüşümün kimden yana olacağı hiç belli olmaz. Yüzde 50’lerde gezinenlerin bugün isimlerinden bile bahsedilmediği örnekler var karşımızda. O yüzden diyorum ki Hüda-Par’ın sağlam, anlaşılır, kucaklayıcı ve adilane proje ve programları birçok sürprizi yaşatabilir.

Yazımızı Hüda-Par’ın sloganıyla bitirelim:

“Davamız;

Hürriyettir,

Adalettir,

Hakkaniyettir,

Zulmün sona ermesidir,

Huzurdur,

Barıştır,

İnsanların kaynaşmasıdır,

Kardeşliktir...”

Evet, bütün bu faziletleri dava edinenlere, “Hûda”  sizinle olsun’dan başka ne diyebiliriz ki!

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.