Mustafa KARAKAŞ

Mustafa KARAKAŞ

İfritler ülkesi masalı

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde

Bir zamanlar güzel mi güzel, şirin mi şirin bir İslam ülkesi varmış.

Bir gece yarısı kötü ruhlu şeytanlar istila etmiş bu güzel ülkeyi…

Yönetim şeytanilerin denetimine girmiş.

Masal bu ya… Şeytaniler önce Müslümanların kılık-kıyafetine müdahale etmiş, sonra diline, sonra kültürüne… Kısacası her şeyine müdahale edilmiş.

Her şeyi baştan sona değiştirmekte kararlıymışlar… Tabi kendilerine bir de kutsal bir hedef belirlemişler…

İfritler bölgesi gibi modern!

İfritler bölgesi gibi zengin!

İfritler bölgesi kadar hoppa olmalıyız diye… Evet, farklı ırklardan oluşan ifritler yüzyılı aşan bir süre kendi aralarında savaştıktan sonra tek millet, tek bölge, tek ekonomi olmaya karar vermişler… Böylece yapı itibari ile ifrit olmayanlar da onlara benzemek için ellerinden geleni yapıyormuş

Masalda bahsi geçen İslam ülkesinin yöneticileri de ifritlere benzemek için büyük bir çabanın içine girmişler… Kimisi ifritlerin içeceğine, kimisi giyimine, kimisi sapkın uygulamalarına hayran kalmış…

Gel zaman git zaman o ülke Müslümanları bazı kazanımlar elde etmişler… Hızla siyasal, sosyal, ekonomik alanda ilerlemişler ama ilginç bir şekilde ifritler bölgesi ile olan bağları da devam ediyormuş.

Bu ilişkiler ta ki Müslüman prenses ifritler ülkesine seyahat edene kadar sürmüş!

Her türlü ahlaksızlığa izin veren ifritler ülkesinde baş ifrit seçimi olduğunda kim daha çok Müslümanlara hakaret ederse o seçiliyormuş… Bundan dolayı prensesin yolu kesilmiş, köpeklerle onu ve adamlarını parçalamak istemişler. Prenses güç bela kendini başka bir ifrit ülkesine atmış amma velakin orada da selamette değilmiş!

Prenses orman yolunu mu kullanmış, uçan süpürgeye mi binerek eve gelmiş, pek bilinmiyor; ama evine dönmüş…

Dönmüş; ama ülkesi de sorgulama dönemine girmiş.

Erkekler savaş çığlıkları atmış “neden biz bu ifritler benzemeye çalışıyoruz?” diye sorular her yükseldikçe yükselmiş.

Neden kendi milli hukukumuzu, ceddimizin yasalarına ve kültürüne değil de, bu saldırgan ifritlere özeniyoruz deyu başlamış bir özeleştiri süreci…

Şimdilik masalın bu kısmını biliyorum.

Şimdi geçelim gerçek hayata…

600 yıllık bir imparatorluğun bakiyesiyiz söylemleri ile Batı'ya kafa tutulamaz. O bakiyesi olmakla övündüğümüz Osmanlı'nın kılıçları Haçlının kılıçlarından daha modernize ve sağlam iken kuru söylem ve hamaset ile devlet yönetilemez.

Üreteceksiniz ve üretenin elinden tutacaksınız…

Bizden öncekiler üretmediği ve üretenin elinden tutmadığı için ciddi bir yaptırım uygulayamıyoruz.

Kartondan devletlere dönüşen İslam ülkeleri arkamızda ve yanımızda durmadığı için basit bir ülke karşısında bile hareket kabiliyetimizi yitiriyoruz.

Gördünüz değil mi ehl-i Haç'ın ittifakını?

Putlarını, pardon değerlerini bir çırpıda yutan Hollanda'ya nasıl arka çıktıklarını…

Evet, onlar ittifak halindedir ve güçlüdür; biz ise parçalandık ve en kuvvetlimiz bile onların karşısında maalesef aciz.

Çözüm belli: üret, birleş ve hesap sor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.