İntifada, Sapan Taşı İle Özdeşleşmiş Filistin Direnişidir

İntifada, Sapan Taşı İle Özdeşleşmiş Filistin Direnişidir

Anadolu Gençlik Derneği(AGD) Şanlıurfa Şubesi Üniversite Komisyonu tarafından "Filistin ve Şeyh Ahmet Yasin" konulu bir konferans düzenlendi. Konferansta konuşan İHH Şanlıurfa Koordinatörü Behçet Atilla, İntifadanın sapan taşı ile özdeşleşmiş bir Filistin

ŞANLIURFA- Anadolu Gençlik Derneği(AGD) Şanlıurfa Şubesi Üniversite Komisyonu'nun organize ettiği "Filistin ve Şeyh Ahmet Yasin" Konulu konferans AGD Şanlıurfa Şubesi Konferans salonunda gerçekleştirildi.
Ağırlıklı olarak Üniversite öğrencilerinin katıldığı Konferans, Kuran tilaveti ile başladı, daha sonra AGD Üniversite Komisyonu Başkanı Hasan Hüseyin Genç, açılış ve selamlama konuşması yaptı. Genç, konuşmasında gençliğin önemine vurgu yaptı.

 

Şehit Şeyh Ahmet Yasin'in hayatından kesitlerden oluşan Sinevizyon gösterisinden sonra İHH Şanlıurfa Temsilcisi Behçet Atila, "Şeyh Ahmet Yasin ve Şahadet" konulu bir konferansını verdi.

 

"8. Şahadet yıldönümünde Piri İntifada Şüheda Şeyh Ahmet Yasin'i Rahmetle ve minnetle anıyoruz." diyen Atilla, "8 Aralık 1987`de başlayan intifadanın öncüsü durumundaki İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS)`nin kurucusu Şeyh Ahmet Yasin, gerek 1987 deki 1. İntifada ve gerekse de İnsan kasabı Şaron'un Mescidi Aksa'yı kirletme teşebbüsünde bulunması üzerine 29 Eylül 2000 tarihinde yeniden başlayan halk hareketi olan Aksa İntifadası(2. İntifada)nın da lokomotifi ve motoru durumundaydı. İşte bu münasebetle Piri İntifada denilmektedir. Yazar Sayın Muhammed Ali Gönül'ün "Piri İntifada" adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim."dedi.

 

İntifadanın hareketlenme, silkinme, harekete geçme anlamlarına geldiğini ifade eden Atilla konuşmasını şöyle sürdürdü: "Filistinlilerin 1987'de işgalci Siyonistlere karşı başlattıkları toplu kıyam bu adla adlandırılmakta. İnsan kasabı Şaron'un Mescidi Aksa'yı kirletme teşebbüsünde bulunması üzerine 29 Eylül 2000 tarihinde yeniden patlak veren halk hareketi de Aksa İntifadası olarak adlandırılmakta. 1987 de İsrail'in işgaline karşı 'Farzet körsün olabilir, elele tut, taş al ve at, kâfiri bulur' şeklinde özetlenebilecek Filistin'in ayaklanmasına verilen isimdir intifada. İntifada; sapan taşı ile özdeşleşmiş Filistin direnişidir.
Bir diriliş... Bir doğruluş... Zülme karşı baş kaldırış... Hakka doğru tam yöneliş... İntifada, selam sana şanlı kavga...


İşte bu şanlı kavganın önderi, Lokomotifi olan Şeyh Ahmet Yasin, 12 veya 15 yaşından beri felçli ve tekerlekli sandalyeye mahkûm olmasına karşın İsrail'in korkulu rüyası haline gelebilmekte. Bunu nerden biliyoruz. İsrail Bakanlar Kurulunun Şeyh Ahmet Yasin gündemli oturumlarından ve bakanlar kurulu kararlı suikast planlarından anlıyoruz".

 

Şeyh Ahmet Yasin Felçli Haliyle İsrail'e Kafa Tutuyordu

Şeyh Ahmet Yasin'in bir Müslüman'ın mazeretin olamayacağını, hiçbir mazeretin kabul edilemeyeceğini haykırdığını söyleyen Atilla, "Tüm sağlık sorunları ve felçli bedeniyle nasıl mücadele edilebileceğini ve hatta Allah yolunda nasıl şehit olunabileceğini bize göstermektedir. Bir seferinde 11 ay ve bir seferinde de yaklaşık 8,5 yıl İsrail zindanlarında hapis yattı.
O hali ile Siyonist İsrail'e kafa tutması ve onurlu direnişini dünya Müslümanları hayranlıkla izledi ve bir model ortaya koydu.
16 Ekim 1991 tarihinde de İsrail askeri mahkemesi Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin'i ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme Ahmet Yasin'e ayrıca, öldürme emirleri verdiği ve İsrail'i yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmayı amaçlayan kanun dışı (!) örgüt kurduğu iddiasıyla on beş yıl hapis cezası verdi.

 

16 Ekim 1991 tarihinde İsrail mahkemesi Ahmet Yasin'i "ömür boyu + on beş yıl" hapis cezasına çarptırdığını açıklayınca Şeyh Yasin kahkahayla güldü. Onun bu kahkahasının mahkemenin kararını alaya almak anlamına geldiğini düşünen İsrailli yargıç hiddetlendi ama Ahmet Yasin yargıcın tavırlarını hiç ciddiye almadı.

 

İsrail yönetimi söz konusu cezaya mahkûm ettikten sonra Ahmet Yasin`le zaman zaman pazarlıklar yapmak ve ona serbest bırakılması için bazı şartları kabul ettirmek istedi. Bir keresinde İsrail`i tanıdığını ve imzalanan özerklik anlaşmalarına olumlu baktığını açıklaması karşılığında serbest bırakma teklifinde bulundu. O bunu kesinlikle kabul etmedi. Daha sonra İsrail`i tanıma şartından vazgeçerek sadece özerklik anlaşmalarını kabullenmesini şart koştu. Bunun üzerine Ahmed Yasin: "Bana dışarı çıktığımda karpuz yemememi şart koşsanız bile yine kabul etmem. Çünkü ben işgal rejimini muhatap kabul etmiyorum ki onun şartını kabul edeyim" cevabını verdi." İfadelerini kullandı.

 

Şeyh Yasin İşgalcilere Hiçbir Zaman Taviz Vermedi
İHH Şanlıurfa Koordinatörü Atilla sözlerini şöyle sürdürdü: "Ahmed Yasin, sağlık durumunun kötüleşmesine, maruz kaldığı kötü uygulamalara ve bedensel özürlü olması dolayısıyla zindanda çektiği sıkıntılara rağmen işgalciler karşısında hiçbir taviz vermedi. Onun işgal rejiminin mahkemesi karşısına çıkarıldığı sıra söylediği sözler de inancındaki kararlılığının bir göstergesiydi. Onun şu sözü davası ve inancında ne kadar kararlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır: "Benim için hapiste 100 yıl kalmak karşılığında birtakım tavizler vererek çıkmaktan iyidir."

 

25 Eylül 1997 Perşembe günü sabahı Ürdün'ün başkenti Amman'da Hamas Siyasi Birimi başkanı Halid Meş'al'e karşı suikast girişiminde bulunan Kanada iki Mossad ajanına karşılık, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış olan Şeyh Ahmed Yasin Allahın yardımıyla serbest bırakıldı.

 

Filistin`de işgale karşı iki ayrı intifadanın öncülüğünü yapan, vücudunun felçli olmasına rağmen Allah yolunda mücadeleden, direnişten geri kalmayan büyük insan, büyük lider, HAMAS`ın manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin evinin yakınındaki camide sabah namazını kılmasının ardından işgalci Siyonistlerin helikopterleri tarafından fırlatılan füzelere 22 Mart 2004 tarihinde şehid edildi. Allah şehadetini kabul etsin. Onun gibi bize de kutlu bir direniş ve akabinde şehadet nasip etsin."

 

Bir dinleyicinin Mavi Marmara şehitleri ile ilgili sorusu üzerine Atila şunları söyledi; "Mavi Marmara şehitleri de tıpkı Şehid Şeyh Ahmet Yasin gibi bir sabah namazı sonrası Siyonist terör devleti İsrail'in katil komandolarının kurşunlarıyla ruhlarını Rahmana teslim ettiler. Hiçbir şeyde tesadüf olmadığı gibi hele şehadette hiç tesadüf olmaz. Yani tesadüfen şehit olmadılar. Ben şuna inanıyorum. Allah şehadeti hak edene verir. Eğer Allah yolunda ihlâslı bir mücadeleniz varsa ve böyle bir aşkınız, böyle bir gündeminiz, derdiniz varsa umulur ki o makama erişesiniz." dedi. (Mehmet Demir-İLKHA)

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler