İran'daki olaylara bakış

İran'daki olaylar, 28 Aralık'ta Meşhed'de bir grup göstericinin, ülkedeki hayat pahalılığı, işsizlik gibi sorunları protesto etmesiyle başlamıştı. Kısa sürede rejim karşıtı gösterilere dönüşen protestolar, Tahran, Kirmanşah, Senendeç, Zencan, Kum, Şiraz, Ahvaz, Zahidan, Erak, Hurrem Abad gibi pek çok kente yayıldı. Olaylarda 24 kişinin öldüğü ve yüzlerce kişinin gözaltına alındığı haberleri gelmekte.

Göstericilerin haklı görülebilen tarafları olmakla birlikte, haksız oldukları tarafları da vardır. Şayet iddia edildiği gibi İran'da devlet kurumlarına ciddi manada rüşvet ve yolsuzluk bulaşmışsa bunun savunulur bir tarafı bulunmamaktadır. Varsa böyle bir durum, ABD ve israilin bunu bir fırsata çevirmemesi ve İran halkını kullanmaması için, tez zamanda İran makamlarının bunun üzerine gidip gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Bu, İran'ın iç meselesi olup birileri bunu istismar ederek kendine malzeme çıkarmamasının önüne geçilmelidir.

Bizim akidemize göre İran dahil, hiç kimse masum değildir ve herkes günah ve hata işleyebilir. İslam toplumunda Müslüman'ın günah işlemesi ve haramla iştigal etmesinin önüne geçmek için, devletin erklik gücü devreye girmelidir. Kişinin devrim yapmış olması, Şafii veya Şii olması onun günah işlemesine engel değildir. Haram ve yolsuzluklardan uzak durmanın yolu Allah'ın istediği gibi O'ndan korkmaktan geçer.

Göstericilerin; " Ne Kudüs, ne Gazze, ne Lübnan! Canımız İran'a feda olsun!" sloganları da ümmet kaygısından uzak ve bir o kadar yanlıştır.

Sokağa çıkanlar emperyalist dünyanın gazına gelerek isyan ediyor ve kendi ülkesinin insanına karşı Vandalizm sergiliyorlarsa, bu durum daha da vahim olup bu hal dış güçlerin istismarına açık bir durumdur.

Ancak zamanla sloganların rengi de değişti. Açılıp saçılarak İslami değerlere karşı olduğunu haykıran ve iffetsizlik örneğini sergileyen bir kısım kadın göstericinin, derdinin hayat pahalılığı ve zamlar olmadığı, sergiledikleri gayri ahlaki tavırla daha iyi anlaşılmaktadır. Hani yapılan gösterilerin amacı üzüm yemek değil de, bağcıyı dövüp bağını talan etmekse durum değişir.

ABD başkanı Donald Trump, dilinin altındaki baklayı çıkararak göstericilere seslendi ve "Zamanı gelince ABD'den büyük bir destek göreceksiniz" dedi.

ABD, antiemperyalist bir duruş sergileyen lider ve ülkelere karşı, medya üzerinden algı operasyonu yaparak halkın gözünden düşürmeye çalışmakta. Halklara "demokrasi ve özgürlük ve insan hakları" sakızını çiğneterek pusuya yatmakta. İşbaşına getirttiği kukla yöneticiler vasıtasıyla, o ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını sömürmektedir.

Mazlum İran halkına yıllarca zulmeden şahlık rejiminde İran, Ortadoğu'da ABD emperyalizminin ileri bir karakolu konumundaydı. İslam Devrimi gerçekleşene dek, ülkenin bütün zenginlikleri emperyalist devletlere peşkeş çekiliyordu. İran şu durumda da ülke zenginliklerini halkın istifadesine sunup ekonomik anlamda halkının refah düzeyini yükseltmesi gerekmektedir.

İslam dünyasını havuç sopa politikasıyla yola getirmeye çalışan emperyalist ABD, BM'de Kudüs'ün statüsüyle ilgili yapılan oylama neticesinde yediği 128 raundun sersemliğiyle ringin dışına atılmış ve nakavt olmuş gibime gelmektedir.

Emperyalistlerin eliyle coğrafyamız dizayn edildikten sonra, senin kendini Şii veya Sünni  olarak tanımlaman sonucu değiştirecek mi? Müslümanların emanda olmadığı beldelerimizde mezhebinin ve kavminin penceresinden olaylara bakarsan yine bir yerlere varamazsın. Dün Afganistan, Pakistan, Irak ve Mısır'da sergilenenleri hep birlikte gördük. Bugün Bangladeş, Arakan, Mısır, Libya, Suriye ve Yemen'de namus, mal ve can emanda mıdır? 

İran ve Türkiye günah ve sevaplarıyla birlikte bölgede denge unsuru iki devlettirler. Said Şahin hocanın deyimiyle; İran düşerse Türkiye, Türkiye düşerse İran düşer. Mezhep ve kavim saikiyle hareket eden Müslümanlar asla ümmet olamazlar. Ümmetin ortak paydası olan Kudüs başka gündemlere kurban gitmemeli. ABD emperyalizmi Kudüs'ü unutturmak ve gündemden düşürmek için dikkatlerimizi başka tarafa çekip bir çeşit algı yöneticiliği yapıyor olabilir.

Evet, biz ümmet bilincine erersek ve vahdet içinde olursak inşallah Kudüs özgür olur. Ümmetin derdiyle dertlenirsek İran ve Türkiye gibi önemli iki İslam ülkesi düşmez. Kavmi  ve mezhebi duygularımız aklımıza galebe çalarsa İran ve Türkiye de, Suriye, Yemen, Afganistan, Arakan ve Irak gibi ülkelerin düştüğü duruma düşerler.

Vahdeti önceleyen İslam'ın nesline selam olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.