İslam davasının kazandığı iki şehit: Ziya ve Süleyman

İslam davasının kazandığı iki şehit: Ziya ve Süleyman

Bingöl’ün iki bahadırı, Çabakçur’un iman bahçesinin iki solmaz gülü; Şehit Ziya ve Süleyman… Yine 90’lar, yine kalleş ve alçakların hain yüzü… Ziya ve Süleyman camiye bağlı medresede huşu içinde Kur’an okuyorlardı. Bunu fırsat bilen PKK’liler, ikisini de

Doğruhaber
Çok genç yaşlarda İslam ile tanışan Ziya ve Süleyman, cami medresesinde yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i okudukları sırada İslam düşmanı PKK’nin hain ve alçak saldırısına uğrayarak şehid düştüler. Olay, 25 Kasım 1993 yılında Bingöl’ün Törek(Köklü) köyünde meydana geldi. PKK, kendilerini İslam davasına adayan bu iki genci katlederek İslam davasına zarar vereceğini düşünmüştü. PKK’lilerin ağır silahları da kullandığı saldırıda İslam davası, şehitler kervanı serisine iki yiğidi daha katmanın gururunu yaşıyordu.

SON NEFESİNİ KUR’AN OKURKEN VERDİ


Perşembeyi cumaya bağlayan akşam medrese talebeleri misafirperver bir köylünün davetine icabet etmişlerdi. Ziya ve Süleyman ise cami cemaatine bir hazırlık için gitmemeyi tercih ederler ve medresede kalırlar. Karanlığın iyice bastırdığı bir sırada cami etrafını sinsi gölgeler sessizce sararlar. Pencereden içeriye bakarlar. Ziya ve Süleyman, Kur’an okumaktaydı. Ziya ve Süleyman’ın cesaretini bilen hainler iyice bir plan kurup saldırırlar. Saldırıda kafasından aldığı kurşun yarasıyla tekbirler ve Kur’an ayetlerini dilinden düşürmeyen Süleyman ve direnerek birkaç İslam düşmanını yere seren Ziya, ruhunu şehid olarak Allah’a teslim eder.
İşte size o iki şehidin hayatı ve İslami yolda verdikleri mücadele…

ŞEHİT ZİYA: NECASET DOLU BİR ODADAN CENNET BAHÇESİNE AÇILDIM


Şehid Ziya, 1967’de Bingöl’de dünyaya geldi. Lise eğitimini bazı sebeplerden dolayı bıraktı. Askerlikten sonra iki ay kadar İstanbul’da kaldı. Cahili bir hayatın çıkmazlarında bulanık bir hayatın gelgitlerini yaşarken bir arkadaşının feci ölümü onu ciddi manada etkiler. Bir anda dünya hayatının faniliği ve ölüm gerçekliğinin çıplaklığını gören Ziya, maneviyata yönelir. Şehit Ziya hidayetini şu şekilde açıklıyordu:

“İrademi nefsin eline verdiğim bir noktada Rabbimin ihsanıyla ve dilemesiyle hidayet çeşmesinden içtim. Benim cahiliye ve günahla iç içe oluşumun misali şudur: Necaset, pislik dolu bir odada yaşayan ve o ana kadar hep o odada kalan, elbette o kokuşmuşluğu zamanla kanıksar. Bir gün odasına bir pencere açılır. O da pencereye koşar. Bakar ki güllük gülistanlık bir yer… Güzel mi güzel, misk kokularıyla cezp ettiren bir manzara… Vakit kaybetmeden çirkef, tiksinti dolu odadan bu cennet emsal mekâna geçer. Bu adamın haline şaşılır mı? Benim de İslam’a gönül verişim böylesi bir algılayışın semeresidir.”
Ziya, İslam fıkhını önemsemiş, özümsemişti. Bu konuda kısa sürede bilgi hazinesi olmuştu. Arkadaşları artık ibadi ve ameli hususlardaki fıkhî açmazlarını ona götürüyor, soruyordu. O da ‘İlim ve çözüm, sorumluluk ve dikkat ister’ ilkesiyle meseleleri doğru, sağlıklı ve itidal üzere değerlendirirdi.

ŞEHİT SÜLEYMAN: İÇİ GİBİ DIŞINI DA TEMİZ TUTARDI


Şehid Süleyman da 1970 yılında Bingöl’de dünyaya gelir. Okul ve gençlik demleri, bir serbestlik ve İslami hayattan uzaklık içinde geçer. Kısmen inşaatlarda çalışarak geçimini sağlamaya çalışan Süleyman da gurbeti yol bilen gençlerdendi. Askerlikten sonra Bingöl’e dönen Süleyman, İslami dava ile tanışır. İlim aşkı ve okuma tutkusu Süleyman’ı da çepeçevre sarmıştı. Tekerrür etmesin diye tarihi ve İslam’ın mücadele karelerini ibret ve hikmetle okurdu. Kısa bir sürede Asım Köksal’ın İslam Tarihi’ni dikkatle ve analiz ederek okuyup bitirmiş, Kur’an’a gönül veren nesilleri yetiştirmek sevdası onu Kur’an dersi verdiği camide tarih noktasında zevkle dinlenen ve olayların ibretini güzelce anlatan bir dil kılmıştı.
Ölüm tefekkürü onların yürüyen ayağı, kabir endişesi haşyet ve takvayla çarpan kalpleriydi. Abdest ve misvakı oldukça önemser, bedeni temizliği manevi paklığa götüren adım sayarlardı. Namazda ise ruhları, bedenini terk edip huşuyla yücelere secde miracıyla yükselirdi. Aşk dalgasının nazenin birer damlasıydılar.

AKRABASI OLAN NAİM BERDİBEK’İN DİLİNDEN ŞEHİD SÜLEYMAN


Süleyman 1992’de askerden geldiği zaman İslami bir yaşantısı yoktu. Benim işyerime cahili kasetler getirir ve çalmamı söylerdi. Ben de kendisine ilahi kasetleri dinletirdim, o da dinlemez ve giderdi. Sonra bir gün bir merakla gelip ilahi kasetlerini dinledi ilahi kasetlerini dinleyerek İslam’a ilgi duymaya başladı. Aradan 3-5 ay geçtikten sonra namaza başladı. Namaza başladıktan sonra tamamen değişti, gece namazlarını ve vakit namazlarını hiç kaçırmazdı.

CAMİ İMAMI: BİR MELEK ORADAN UÇTU


Süleyman geçimini genellikle boyacılıkla yapardı. Boyacılık yaptığı dönemlerde bir vakit namazını kaçırmıştı, gelip bana bir daha çalışmayacağını söyledi, namazını kaçırdığı için… Vakit namazlarını genellikle camide kılardı özellikle de sabah namazlarını... Şehid olduğu zaman Kur’an dersi verdiği caminin imamı yanımıza gelip Süleyman’ın çok iyi biri olduğunu ve oturduğu yeri göstererek: “Bir melek oradan uçtu!” dedi.

Süleyman, ilim öğrenmek için civar bir köyde medreseye gideceğini söyledi. Birkaç ay kaldıktan sonra tekrar eve geldi.
Bir gün Süleyman yanıma gelerek, ‘seninle çarşıya gidelim’ dedi ve kendisi ile çarşıya gittik. Süleyman, telaşla birini arıyor gibiydi. Bu telaşlı halini görünce ona ne olduğunu sordum. Süleyman bana birini aradığını söyledi. “Kimi arıyorsun?” dedim. O da: “Yaşlı bir adamı arıyorum.” dedi. “Niye arıyorsun?” dedim. O da bana:

“Az önce ben yukarı gelirken bir yaşlı adam omzuma vurdu ve ben arkamı döndüğümde bana: ‘Şehadetin mübarek olsun!’ dedi. Ben de önüme bakıp güldüm, tekrar arkamı dönüp baktığımda yaşlı adamın olmadığını gördüm, şimdi onu arıyorum işte!” dedi.

Bu olaydan sonra bir gün benim dükkânıma geldi ve oturdu. Çarşıda işim olduğu için kendisinden dükkâna bakmasını rica ettim. Beni kırmadı fakat bana: “Çabuk gel, medreseye gideceğim!” dedi. Ben de biraz gecikince o da bana: “Çok geciktin, arabayı kaçıracağım.” dedi. Ben de: “Hakkını helal et!” dedim. O da: “Helal olsun!” dedi. Benimle vedalaşıp: “Belki bir daha görüşemeyebiliriz!” dedi ve gözleri doldu. Bir hafta geçtikten sonra arkadaşı Ziya ile şehid oldu.”

TANIKLARININ DİLİNDEN ŞEHİT ZİYA VE SÜLEYMAN:


Amcaoğlu Aydın Berdibek’in dilinden Şehit Süleyman: “Şehit Süleyman Berdibek, İslam ile tanışmadan önce sıradan bir cahiliye hayatı yaşadı. Cenab-ı Hakk’ın yardım ve inayeti ile hidayete kavuştu. Artık yeni ve farklı bir Süleyman olmuştu; namazını kılan, orucunu tutan, beş vakit namazını camide cemaatle eda eden, büyüklerine saygılı ve küçüklerine şefkatli, toplumda saygın bir Süleyman olmuştu. İlk iş olarak Kur’an-ı Kerim dersi alıp onu öğrenmeyi gaye edindi. Bir ay gibi çok kısa bir sürede Yüce Rabbimizin “oku” emrine ittiba edercesine Kur’an-ı Kerim okumayı öğrendi. Cami çalışmaları sayesinde öğrendiğini diğer insanlara aktarmayı da ihmal etmedi. Bir taraftan Kur’an-ı Kerim dersi alırken diğer taraftan küçük çocuklara elif-ba dersi vererek çok kısa sürede kendini geliştirdi. Bu arada İslami eserleri okumaktan da geri durmadı. Öyle ki, bazen bir günde bazen iki günde bir eser bitirirdi.

İlim öğrenmede büyük gayret sarf ederken okuduğu ilmi yaşama noktasında ise kusur göstermedi. Elde ettiği ilmi pratiğe aktarma ve yaşama konusunda ciddi gayretler gösterdi. İlmi konuda kendini daha fazla geliştirmek için Törek Köyü’nde bulunan medreseye gitti. Bir ayı aşkın burada eğitimine devam etti. Bir defasında izinli olarak eve geldi.
Bingöl’de birkaç gün kaldıktan sonra ilim eğitimine devam etmek için Törek Köyü’ne geri döndü. Aradan birkaç gün geçtikten sonra 25 Kasım 1993 günü gece geç saatlerde köye baskın yapan bir grup PKK mensubunun açtığı ateş sonucu arkadaşı Ziya ile şehit olup Hakk’ın rahmetine kavuştular.”

YAKIN BİR BAŞKA TANIDIĞIN DİLİNDEN ŞEHİD ZİYA VE SÜLEYMAN:

Şehid Süleyman ve Ziya’nın cahiliye hayatını terk edip İslam ile tanışmaları bize asr-ı saadeti hatırlatırdı. İslami yaşamı adeta bir sahabe gibi yaşadıklarına tanıklık edenlerdenim.

İslam’a ve İslami camiaya öylesine bağlıydılar ki, onların şahsında zaman zaman kendimizden utanırdık. Her iki aziz insan çok kısa denilebilecek bir zaman diliminde Kur’an-ı Kerim’i öğrendiler, hayatlarına tatbik ettiler ve kendi yakınındaki insanların da Kur’anî bir yaşamı tatbik etmeleri için gece ve gündüzlerini Yüce İslam davasına adeta vakfettiler.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.