israil+Suriye=?

israil+Suriye=?

Ekrem Dumanlı, "israil-İran-Suriye Denkleminden Ne Anlar?"İşte Salih TUNA'nın Ekrem DUMANLI Yorumu...

İşte çetin imtihan

Değerli insan Ekrem Dumanlı tiryakisi olduğum köşe yazarları arasında ilk sıraya yerleşti.

(…)

Gelgelelim dünkü yazısındaki bir-iki noktayı (beni bağışlasın) anlamakta zorluk çektim.

Diyor ki: "İran ile İsrail'in Suriye yönetimine bakışı neredeyse aynı. Biri 'Aman bu rejim de düşerse sıkıntı bize sıçrar.' diye bakıyor olaylara; öbürü de 'Demokrasiye geçilirse ne olur ne olmaz. İsrail karşıtı bir yönetim iş başına gelir ve Esed'i, mumla ararız.' diye bakıyor hadiselere..."

Çok enteresan!

Hasan Nasrallah'ın Hizbullah'ı da Suriye'de İsrail karşıtı bir yönetim iş başına gelir endişesi mi taşıyor?

Zira İran'la aynı bakış açısına sahip olduklarını bilmeyen yok.

Elbette Suriye'de akan kana hepimiz duyarlıyız.

Irak'ta Filistin'de oluk oluk Müslüman kanı akarken kılını kıpırdatmayanlar da hepimizden duyarlı.

Mesela, Hizbullah'ı Esed'in üç silahşoründen biri tesmiye eden Yasemin Çongar, "Suriye'de Müslüman kardeşlerimiz katlediliyor!" modunda öyle yazılar dercetti ki okusanız içiniz yanar.

Değerli insan Ekrem Dumanlı meselenin sanıldığından kritik, sınavın tahmin edildiğinden çetin olduğunu belirtiyor: "Mesela en çetin sınavı bir zamanlar, 'İran Pakistan / Sıra sende Müslüman!' diye haykıranlar veriyor. Çünkü yeni tutumlar yeni bir sloganı şart koştu: 'Suriye İran / İşte çetin imtihan.' Buyurun bakalım..."

Vaktiyle o sloganı haykıranların tamamına yakınının artık kendisi gibi düşündüğü müjdesini vermek isterim.

Tek tük farklı sesler çıkıyor.

Zaman yazarı Ali Bulaç bunlardan biri.

Ama sıradan biri değil.

"Düşünce" dergisinden itibaren Türkiye'deki İslamcılığa teorik katkılar sunan bir aydın.

Türkçesine, mizahına, ironisine bayıldığımız Ahmet Turan Alkan abimiz de, "İslamcıların" kulağını Emine Şenlikoğlu üzerinden çekeceğine, Ali Bulaç'la (hazır birlikte televizyon programı yapıyorken) mütalaa etse daha yararlı olur gibime geliyor.

Eminim üzerinde "teemmül edilesi" bir program olacaktır. Neyse...

Ali Bulaç dünkü yazısında, Suriye'deki trajediden Türkiye kadar İran'ın da üzüntü duyduğunu, Erdoğan'ın Tahran ziyaretinin ardından verdiği mesajlar arasında sayıyor.

Erdoğan-Hamaney mutabakatının altını çizdikten sonra da İran'ın Türkiye'ye üç önemli teklifte bulunduğunu belirtiyor: " a) Nükleer programı beraber yürütelim b) TL üzerinden alışveriş yapalım c) Türkiye, İran'da petrol ve doğalgaz sondajı yapsın, birlikte üretip satalım."

Gördüğünüz gibi İran da Türkiye'ye az düşman(!) değilmiş.

Salih TUNA / Yenişafak

 

İran Düşmanlığı "ZAMAN"la Anlaşılır!..

Gazeteciler.com yazarı Levent Gültekin'in "Zaman grubu bu çabasında başarılı olabilir mi?" Başlıklı yazısı da "Yüce insan" Dumanlı'nın gazetesinin çırpınışına az tercüman olacak gibi görünmüyor:

İşte O Yazı:

Zaman grubu bu çabasında başarılı olabilir mi?

Zaman gazetesinin İran’a dönük rahatsız edici tutumuna ilk dikkat çekenlerden biriyim.

Zaman grubunun İran’ı ‘düşman’, değersiz, Türkiye aleyhtarı gibi gösterme çabasına ilk dikkat çektiğim dönemlerde gazete bu çabasını biraz üstü kapalı, biraz utanarak yapıyordu.

‘İran ajan hemşireleri Türkiye’ye gönderiyor’ gibi tuhaflıklarla başladı. Şimdi daha açık olarak ‘İran Suriye’de katliam yapıyor’,‘İran Türkiye’ye gazı fahiş fiyata satıyor’ gibi, kaynağı da verilmeyen kışkırtıcı haberler çıkıyor.

Görünen o ki Zaman'daki arkadaşlar üzerlerindeki çekingenliği atmışlar.

Kulaktan kulağa yayılan “Bütün dünyadaki okullarını ABD ve İsrail baskısından kurtarmak için böyle bir çaba içerisindeler” iddiaları ne kadar gerçek, bilmiyorum.

İsrail’in ve ABD’nin hedefi olan bir ülkeyle, bir komşuyla alakalı hergün aleyhte bir haber yapmaktan, bu komşunun bütün olumsuz yönlerini bu toplumun gözünün içine sokmaya çalışmaktan ne bekliyorlar olabilirler ki?

Zaman grubu hakkında oluşturulmaya çalışılan “İsrail, İran ve Suriye meselesini bunlara ihale etti” gibi akıl almaz imajın yaygınlaşmasını ve geçerlilik kazanmasını sağlayacak tutumlardan niçin kaçınmadıklarını aklım havsalam almıyor.

Zaman gazetesini yöneten arkadaşlar İsrail ve ABD ile aynı safta olmanın getirdiği tahribatı neye karşılık göze alıyorlar?

Bu kadar yazdık, bu kadar uyardık. Bu çabaların gerek gruba, gerekse grupla özdeşleşen cemaate zarar verdiğinin altını defalarca çizdik. Buna rağmen bu çabalarında milim gerileme olmadı.

Anlaşılan kararlılar ve bilinçliler. Bir amaca matuf olarak yapıyorlar bu haberleri.

Başbakan Erdoğan’ın siyaseten bu kadar baskıya rağmen İran’ı korumaya çalışması ortadayken ne umuyor olabilirler ki?

Bu tür çabaların nelere mal olduğunu zamanla hep beraber öğreneceğiz. Bu tutumun altında yatan gerekçeyi süreç bize gösterecek.

Ama benim asıl dikkat çekmek istediğim kısım başka.

Zaman gazetesi bu uğraşında; yani İran’ı değersiz ve aslında Türkiye ilgili gizli hesapları olan bir ‘düşman’ gibi gösterme çabasında başarılı olabilir mi?

Yıllardır onlarca gazetenin, onlarca TV’nin, Kemalist aydınların ve yazarların başaramadığını Zaman gazetesi ve aynı gruba bağlı birkaç TV kanalı ve üç-beş yazar başarabilir mi?

Siz buna ihtimal veriyor musunuz?

Bu toplum komşusuna İsrail istiyor diye düşman olur mu?

Bu halk kendi menfaati  için İran’ın kuyusunu kazanlara inanır mı?

Bu kadim gelenek, Zaman grubu istiyor diye bu sefer bozulur mu?

Medya Türkiye’nin İran ile sıcak, sağlam ilişkiler kurmasının önüne geçti ama asla bir muarız haline sokamadı.

Bu durum İran’ın çok makul, çok matah, çok değerli bir ülke olmasından da kaynaklanıyor değildi. Bu millet başkası istiyor diye bir başkasına düşman olmayı kendi şahsiyetine, kimliğine, görgüsüne yediremedi.

Zaman grubundaki arkadaşlar ellerinde tespih, dillerinde Allah, göğüslerinde Kuran olduğu için bu çabalarında başarılı olacaklarını düşünüyorlarsa gerçekten yanılıyorlar.

Türkiye’de insanlar Müslümanlığın bir sembol değil bir şahsiyet, bir karakter, bir ahlak olduğunu biliyor. İşte bu nedenle, İsrail istiyor diye İran aleyhine çalışanların ‘dindar’ olması da sonucu değiştirmeyecektir.

Göreceksiniz, burada kaybeden Zaman grubu olacaktır.

Toplumla bugüne kadar değerler üzerinden kurduğu, gönül alma üzerine inşaa ettiği bütün yapı büyük bir yara alacak.

Zaman gazetesi de kendisinden önce aynı işe soyunan Cumhuriyet gibi yayın organlarının içine düştüğü durumdan kendisini kurtaramayacaktır.

Zaman’ın toplumla bağları kopacak, haberlerinin samimiyetten değil, hesaba dayalı, şaibeli ilişkilerden kaynaklandığı anlaşılacaktır.

Yazdığım ‘Lütfen tutumunuzu gözden geçirin, kötü bir görüntü veriyorsunuz’ içerikli yazılardan sonra bana, “Nedir senin bu İran aşkın?” diye soran arkadaşlara da bir çift sözüm var.

Mesele söz konusu ülkenin İran olması değil. Müslüman bir ülke olması da bu konudaki hassasiyetimin temel nedeni değil.

Kaldı ki İran ile Türkiye’nin tarihsel rekabetinin de farkındayım.

İran yöneticilerinin zekadan, derinlikten uzak üslubunun ilişkilere ne tür zararlar verdiğini de görüyorum.

Mesele İsrail’in kendisine engel olarak gördüğü bir ülkeyi yok etmeye kalkıştığı bir zamanda bu amaca hizmet eden tutuma girilmesidir.

Mesele İsrail’in saldırı planları yaptığı bu dönemde manipülatif haberlerle öncü kuvvet gibi hareket edilmesindedir.

Bilmem bu sefer anlatabildim mi?

Levent GÜLTEKİN/gazeteciler.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.