İtikâf uhrevî bir hayata bürünmektir

İtikâf uhrevî bir hayata bürünmektir

İtikâf hakkında açıklamalarda bulunan Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Mehmet Şirin Ayiş, itikâfın fani hayatın meşgalelerinden el çekip uhrevi bir hayata bürünmek olduğunu söyledi.

Bingöl Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Mehmet Şirin Ayiş, İtikâfın önemi ve hikmeti hakkında İLKHA'ya açıklamalarda bulundu.

İtikâfın sözlükte 'kişinin kendi kendisini bir yerde bekletme, engelleme ve bir şeye yönelip ona devam etme' manalarına geldiğini belirten Ayiş, terim anlamda ise itikâfın 'bir camide veya cami hükmünde olan bir yerde niyetli olarak bir müddet beklemek' olarak açıkladı.

Başta Hz Aişe (ra) olmak üzere birçok sahabenin Hz Muhammed'in Ramazan'ın son 10 gününü mescitte itikâfla geçirdiğini rivayet ettiğini dile getiren Ayiş, "Bu süre içerisinde Resulullah (sav) ibadet için daha fazla vakit ayırırdı. Her zamankinden daha fazla Kur'an okur ve dua ederdi. Ayrıca aile fertlerini de ibadet etmeleri için uyandırırdı. Hz. Peygamber'in (sav) bu âdeti, Medine-i Münevvere'ye teşriflerinden itibaren mübarek ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. Mü’minlerin anneleri olan Hz. Peygamber'in hanımları, Resulullah'ın vefatından sonra da, Ramazan'ın son 10 gününde evlerinde itikâfa devam etmişlerdir.” dedi.

İtikâfın hikmetlerine ve önemine değinen Ayiş, konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: “İtikâf, İmam Zührî'nin ifadesiyle amellerin en şereflisidir. Çünkü bu sayede kalpler, bir süre olsun dünya işlerinden kurtularak Hakk'a yönelir. Allah'ın evleri olan camilerden birine bu şekilde kapanan bir Mümin, manen çok kuvvetli bir kaleye sığınmış, Kerîm olan yüce yaratıcısının feyiz ve inayet kapısına kendisini atmış olur. İslâm büyüklerinden meşhur Ata b. Ebi Rabah demiştir ki: 'İtikafa çekilen kişi, ihtiyacından dolayı büyük bir zatın kapısında oturup, 'İhtiyacımı yerine getirmedikçe buradan ayrılıp gitmem diye yalvaran bir kimseye benzer ki, Allah Teâlâ'nın bir mabedine sokulmuş, 'Beni affetmedikçe buradan ayrılıp gitmem' demektedir.”

"İtikâf, fâni hayatın meşgalelerinden el çekip uhrevî bir hayata bürünmektir”

İtikâfın manevi bir iklime girilmesi açısından bir ganimet olarak ifade eden Ayiş, “İtikâfa çekilen kimse, burada geçirdiği bütün vakitlerini namaza tahsis etmiş demektir. Çünkü fiilen namaz kılmadığı vakitlerde de cami içinde namazı bekler bir haldedir. Bu şekildeki bir bekleyiş de namaz hükmündedir. Öte yandan itikâfa çekilen insan, geçici bir süre için de olsa, fâni hayatın meşgalelerinden el çekmiş ve uhrevî bir hayata bürünmüştür. Bu süre zarfında hem insanlar o kişinin şerrinden ve hem de o başkalarının şerrinden uzak kalmış olur ki, bu bile başlı başına bir ibadettir. İtikâf, dünyanın fâni ve günahlı yüzünden el çekmek ve kişinin bütün benliğiyle kendisini Allah'ın dergâhına atması, sıdk, ihlâs, Allah'a ünsiyet, tevekkül ve rızanın ilk basamağıdır.” diye konuştu.

Bir saati bir sene nafile ibadete denk geldiği belirtilen tefekkür için de itikâfın büyük bir fırsat olduğunu vurgulayan Ayiş, itikâfa vesilesiyle bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin de ibadetle geçirilmesi ihtimalinin çok kuvvetli olduğunu sözlerine ekledi.

İtikafın, vacip, sünnet-i-müekkede ve müstehap olmak üzere 3 çeşit olduğunu ifade eden Ayiş, bunları şöyle açıkladı:

"Vacip itikâf: Adamak suretiyle yapılan itikâftır. Bir kimse bir şarta bağlamadan, 'Allah rızası için 10 gün itikâfa girmek üzerime borç olsun' veya bir şarta bağlayarak, 'Falan işim olursa Allah rızası için on gün itikâfa gireyim' diye adakta bulunsa itikâfa girmesi vacip olur. Fakat bu adağını sadece içinden geçirmesi yeterli değildir. Adağın kesinleşmesi için dil ile söylenmesi şarttır.

Müekked sünnet olan itikâf: Ramazan'ın son on gününde itikâfa girmek kifaye türünden müekked sünnettir. Bu sünneti canlı tutmak Müslümanların görevidir. Bazı Müslümanların yerine getirmesiyle diğer Müslümanların üzerinden mesuliyet kalkar. Fakat bir yerde hiç kimse itikâfa girmezse herkes bu sünnete ittiba feyzinden mahrum olur.

Müstehab itikâf: Herhangi bir zamanda camiye giren bir kimsenin niyet ederek yaptığı itikâftır. Bunun belirli bir vakti yoktur. Mesela namaz için camiye gelen bir kimse, itikâfa niyet etse, camide bulunduğu süre içinde itikâfta sayılır."

İtikâfın sahih olmasının şartlarına değinen Ayiş, “İtikâfa giren kimsenin aklı başında ve temiz olması gerekir. Deliler, aybaşı halindeki kadınlar ve cünüp olanlar itikâfa giremezler. İtikâf için cami veya cami hükmünde olan bir ibadet mahallinde ibadet maksadıyla kalmaya niyet etmek de şarttır. Niyet etmeden camide beklemekle itikâf sünneti yerine getirilmiş olmaz. İtikâf için kalp ile niyet etmek yeterlidir. Fakat ayrıca dil ile de söylemek daha güzeldir. İtikâfa girilen yer, her vakit cemaatle namaz kılınan bir mescit veya cami olmalıdır. Büyük camilerde itikâfa girmek ise daha faziletlidir. Kadınlar da evlerinin bir odasını veya bir köşesini mescit haline getirerek orada itikâfa çekilebilirler. Vacip olan itikâfa giren bir kadın tabii ve zaruri ihtiyaçlarının dışında oradan çıkamaz. Vacip olan itikâfta oruçlu bulunmak. Bu, Hanefi mezhebine göredir. Şafiilere göre ise vacip olan itikatta da oruçlu olmak şart değildir.”

İtikâfın adabı hakkında konuşan Ayiş, "İtikâfı, Ramazan'ın son 10 gününde, mümkünse Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa'da veya cemaati kalabalık olan diğer camilerden birinde yapmak daha iyidir. İtikâfta bulunan kimsenin Kur'an-ı Kerîm'i tilavet etmesi, Hadis-i şerifleri, Peygamberlerin hayatlarını okuması, dinî meseleleri öğrenip öğretmek veya dinî eserler yazmakla vakit geçirmesi adaptandır. Hak ve hayırlı sözlerden başkasını konuşmamak gerekir. Günah olmayan şeyleri konuşmasında bir sakınca yoktur. İbadet niyetiyle hiç kimse ile konuşmamak ise mekruhtur. İtikâfa giren kimsenin güzel elbiseler giymesi ve güzel kokular sürünmesi de adaptandır.”

Ayiş, itikafı bozan ve bozmayan şeyleri şöyle sıraladı: “Vacip olan bir itikafta bulunan kimsenin itikaf süresince erkekse camide, kadınsa evinin mescit olarak ayırdığı kısmında bulunması gerekir. İster kasten, isterse hatayla, özürsüz olarak bir süre için itikâf yerinden dışarı çıkmak itikâfı bozar. Hasta ziyareti için, cenaze namazı ve defni için, şahitlikte bulunmak için dışarı çıkılması da vacip olan itikâfa manidir. Ancak adanan bir itikâfta, hasta ziyareti ve cenaze defninde bulunmak önceden şart koşulmuşsa, bunları yapmak itikâfı bozmaz. Tuvalet ihtiyacını gidermek, abdest almak ve gusletmek için itikâf yerinden çıkmak itikâfı bozmaz. İtikâfta olan kimsenin can ve mal emniyeti ortadan kalkarsa, oradan çıkıp başka bir camiye gitmesi de itikâfa zarar vermez. Sünnet veya müstehab olan itikâflarda ise ister zaruri olsun, isterse olmasın mescidin dışına çıkmakla itikâf bozulmaz. İtikâfa giren kimsenin, eşi ile cinsi münasebette bulunması itikâfı bozar.”

İLKHA

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.