Karacadağ Mayın Şehitlerinin hayatı

Karacadağ Mayın Şehitlerinin hayatı

Yıl 1994, Mart ayının 10’u…

Yıl 1994, Mart ayının 10’u… İhanetin mektebinde yetişen karanlık ruhlu yarasalar gece karanlığında, yine namertçe mazlum ve mustazaf Qerecdağ halkının kullandığı yola mayın döşediler.  Sabah bu mayına basıp parçalanacak olan masum insanların bedenlerine bakıp sevinecek, sadistçe zevk alacaklar ve bununla övüneceklerdi Kürdistan hainleri!

MİT’in kurdurduğu ve adamları Yüzbaşı Pilot Necati, Doğu Perinçek ile Yalçın Küçük’ün kontrolündeki kontra örgüt PKK, kurulduğu günden beri Kürdistan’da Kürd halkına rahat yüzü vermemiş, önüne gelene saldırarak binlerce Kürd’ün kanına girmişti. Kan dökücülükte kendilerini yetiştiren Kemalist rejimden aşağı kalmayan bu eli kanlı kontra çete, 1990’ların başında Küçük ve Perinçek’in emir ve  gaz vermesiyle bu sefer dindar Kürtlere musallat olmuş, kendilerinden ya teslim olmalarını, ya Kürdistan’ı terk etmelerini, ya da hepsini öldürmekle tehdit eder.

Yer yer kendi dinsiz ideolojilerini benimsemeyen imamlara ve dindar insanlara hakaret etmeye, saldırmaya ve katletmeye başlarlar. Şimdiye kadar Kürdistan’da kime saldırdılarsa ciddi manada bir karşılık bulamayan bu mürted örgüt, adeta güç sarhoşluğu içine girmişti. Hakim oldukları yerlerde Müslüman Kürd halkının inançlarıyla alay etmeye, hakaret etmeye başlamışlardı. İslam düşmanlığında Kemalistlerden geri kalmıyorlardı. Bu durum gayretli dindar Kürtler için artık bıçağın kemiğe dayandığı noktaya gelmişti. Sarhoşlar gibi onu buna sataşan ve saldırganlaşan bu Mürtedler, cinayetlerinden el çekmeleri için kendilerine giden elçileri küçümseyerek, hakaret ederek, hatta döverek “sizlerde kimsiniz” deyip kovuyorlardı.

Marks’ın, Lenin’in, Stalin’in zihniyetlerini temsil eden ve materyalist ateist tedrisattan geçen bu zavallılar, ne laftan, ne de insanlıktan anlıyorlardı. Onlar için insan öldürmek adeta zevk aldıkları bir hobi haline gelmişti. Çünkü aldıkları eğitim onları robotlaştırmıştı. Kendi içlerinde bu zalimliğe karşı çıkan insanları dahi infaz etmekten çekinmiyorlardı.

Kontra örgüt PKK, dün nasıl sadist ve vahşi bir karaktere sahipse bugünde aynı vahşi karakterinin gereğini yapmaktadır. Diyarbakır'da 6-8 Ekim olaylarında Yasin Börü ve arkadaşlarının vahşice, canavarca katleden bu İslam ve insanlık düşmanı yapı ve onun yetiştirdiği eli kanlı katiller çetesi var olduğu müddetçe, Kürd halkı rahat yüzü görmeyecektir.

Kürd gençlerini Kürdistan bağımsızlığı adına kandırıp aklını çelen, Kürtlerin inanç ve değerlerine düşman eden bu örgüt ve liderinin, daha sonra “Kürdistan’ı bana verseler de kabul etmem” diyerek, aslında bir hiç uğruna binlerce Kürd gencini kurban ettiğini bir anlamda itiraf ediyordu. Evet kandırdığı Kürd gençlerinden birer cellat meydana getirerek, yine Kürd halkının üstüne salıyordu bu ihanet şebekesi kontra örgüt… Kontra diyorum çünkü diğer sol Kürd örgütleri kontra suçlamasını, 1970’lerde ilk kez PKK için kullanmışlardı. Daha sonraları bunu utanmadan Hizbullah cemaatine yönelik kara bir propaganda aracı olarak kullananda, yine bu yüzsüz kontra örgüt olmuştur.

Kürdistan’ın her yerinde  mürted örgütün dindar Kürtlere karşı açtığı savaş, bütün şiddetiyle devam ediyordu. Partiya Kontrayê Kürdistan PKK, bu sefer sert kayaya çarpmıştı. Daha önce hangi Kürd örgütüne saldırdıysa başarılı olan, onları sindiren mürted örgüt bu defa adeta sersemlemişti. Bu onları daha da kudurtmakta, saldırganlaştırmakta ve canavarlaştırmaktaydı. Bu yüzden hiçbir kural tanımamaktaydı. Çoluk çocuk, kadın, ihtiyar demeden alçakça cinayetlere imza atıyordu. Camilerde ibadet eden insanları dahi toplu katliamdan geçirmekten çekinmiyordu bu insanlık düşmanı kontra örgüt!

Qerecdağ’ın  şerefli Müslümanları da bu dinsiz örgüte prim vermiyorlardı. Bundan dolayı da mürtedler  Qerecdağ gibi, coğrafi olarak onlar için müsait olan bir alan olmasına rağmen, rahat hareket edemiyorlardı. Bu engeli aşmak için de cemaat köylerine saldırmaya ve cemaat mensuplarını şehid etmeye başladılar. Ancak Şehid M. Nur’un şehadetiyle daha da bilenmişti Qerecdağ’ın Müslüman Kürd gençleri. Özellikle şehid Muhsin’in kahramanca çatıştıktan sonra şehadet mertebesine ulaşması, O nu adeta Müslüman gençlerin idolü haline getirmişti.

Mürted örgüt Qerecdağ’da sıkışmıştı. Bu sefer gerçek karakteri olan kalleşçe eylemlere başvurmaya başladı. Onların tabiatında insanlık namına bir şey yoktu. Kürd halkının kanının dökülmesi, onlar için o kadarda önemli değildi! Onlar için önemli olan daha fazla insan ölmesi, eylemlerinin ses vermesi ve halkın üzerinde korku, panik ve baskı oluşturmasıydı. Bunu oluşturmak için bu sefer köy yollarını kesip köylüleri araçlarından indirerek kendilerine yakın olanların da içinde olduğu insanları infaz etmeye başladılar.  Herkesin kullandığı Köy yollarına mayın döşemeye başladılar. Bu mayınlarla kendi yandaşları da parçalanarak can veriyordu.

Kural tanımayan bu hain kontralar, Kanip’ank köyünü Qerecdağ köylerinin kullandığı ana yola bağlayan noktaya gece tahrip gücü yüksek bir mayın yerleştirdiler. Bu yolu her kesimden insanlar kullanıyordu. Ancak hainlerin gözünü kan bürümüştü. Onlar için önemli olan daha çok insan ölmesi ve eylemlerinin ses vermesiydi. Bu şekilde de Qerecdağ’ın sindirilmesiydi!

Yıl 1994, Mart’ın 10’uydu… Ramazan ayının 27’si Kadir gecesinin  sabahıydı… Böyle mübarek bir ay ve gecede masum insanların kanına girmek mürtedler için bir şey ifade etmiyordu. Çünkü onlar İslam nedir, oruç nedir bilmezlerdi ki! Oruç tutmayanın, namaz kılmayanın Kadir gecesinden nereden haberi olacaktı. Marks’ın, Lenin’in Stalin’in ve onların takipçilerinin eserlerini okuyarak her birisi azılı birer İslam düşmanı kesilmişti. Öcalan zaten kendini onların gözünde ilahlaştırmıştı. Onların ayetleri de hadisleri de artık Öcalan’ın sözleri ve emirleriydi! Bu şekilde kendi öz halkının inançlarına, değerlerine yabancılaştırılmış, düşman hale getirilmiş ve adeta robotlaştırılmış yaratıkların işlemeyecekleri cinayet yoktu.

Evet o mübarek gecenin sabahında köylüler, Diyarbakır’a gidip bayram hazırlıklarını yapma heyecanı içine girmişlerdi. Onun için de Kanip’ank köyünün midibüsünü çoluk çocuk tıka basa doldurmuşlardı. Kanip’ank, Qalığ, Herrik ve Gogwêrin köylerinden aldığı yolcularıyla, önlerindeki felaketten ve hain pusudan habersiz yola çıkan masum insanların içinde olduğu midibüs, Çınar Qilwa (Ovabağ) yolunun Kanipank (Yarımkaş) köyü yol ayrımına geldiklerinde, tam dönemeçte mürted örgütün yola yerleştirdiği tahrip gücü yüksek el yapımı mayının patlamasıyla paramparça oldu. Masum insanların cesetleri ve yaralılar etrafa dağılmıştı. Kürdistan hainlerinin alçakça gerçekleştirdikleri bu eylemin sonucunda ikisi çocuk 10 masum ve mustazaf insan yaşamını yitirmiş, 11 kişide yaralanmıştı.

Qerecdağ bu alçakça eylemle yasa bürünmüştü. Kürdistan hainleri Müslüman Kürtlerin baharını kışa çevirmişti. Mazlum Kürd halkını katlederek sözde Kürd halkını özgürleştireceklerdi. Onların özgürlükten anladığı Stalin’in, Pol Pot’un zorbalığının Kürdistan’da hakim olmasıydı!

Stalin, halkların özgürlüğü adı altında milyonlarca insanı sürgün ve katliamlarla yok etmişti. Pol Pot Kamboçya’da özgürlük adına Kamboç halkının yarısını yok etmiş, öldürdüğü insanların kafataslarından tepecikler oluşturmuştu. Kürdistan’ın Stalin’i, Pol Potu Öcalan’da, onların yolunu takip ediyor, mazlum Kürd halkının bebeklerine kadar öldürüyor, köylerde evlerinde yakıyor, camilerde cami cemaatini katliama tabi tutuyordu.

Evet Qerecdağ’ın onurlu insanları, onların bu sahte özgürlüklerinin önünde bir engeldi. Namus anlayışını yok sayan, sapık ilişkileri Kürd halkı nazarında normalleştirmeye çalışan, bu sapkın ve sahte  özgürlükçü hainler, önlerinde Qerecdağ’ın dindar insanlarını engel olarak gördükleri için, bu intikamı alıyordu onlardan. Bu katliamlarla Hizbullah cemaatini sindireceklerini, korkutacaklarını sanıyordu şeytanın kandırdığı zavallılar! Öyle ya kime bu şekilde yönelmişlerse hep sindirmiş ve korkutmuşlardı! Ancak hainlerin unuttukları bir şey vardı. Ölümle korkutmaya çalıştıkları İslam davasının erleri, sonu şehadet olan bir ölümü nimet biliyorlardı. Dolayısıyla hainlerin bu beyhude çabaları gülünç ve boş bir çabaydı müminlerin nazarında.

Tarihin hiçbir diliminde şehitlerin kanları boşa gitmemiştir. Şehid, arkasından gelenler için bir meşale ve yol göstericidir. Şehid, Müslümanları harekete geçiren güç ve enerjidir. Şehid, Müslümanların üzerindeki ataleti, tembelliği kaldıran, onları canlandıran bir ruhtur. Şehid kanlarının bereketiyle, gaflet uykusundaki Müslümanlar uyanıyor, akasından binleri yetiştiriyordu.

Şehadet mektebinde yetişenler için ölüm yok olma değil, tam tersine yeni bir dirilme ve gerçek bir hayatın başlangıcıdır. Kur’an-ı Kerim’de kainatın yaratıcısı yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır; “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz anlayamazsınız.” (Bakara 154)

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. ”Âli İmran – 169)

Hainler bir hesap yapmıştı. Ancak Allah’ında bir hesabı vardı. “Hani o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır.”

Evet onların tuzakları başlarına geçmiş ve Qerecdağ artık hainler için barınacak in olmaktan çıkmıştı. Bütün bunlar şehit kanlarının bereketiyle oluyordu. Şehitlerin kanlarının bereketiyle Qerecdağ’ın münbit toprakları daha bir yeşeriyor, bereketleniyordu. Bu bereketle İslam davası Qerecdağ’da güçleniyor ve yerleşiyordu.

Qerecdağ mayın şehitlerinin şehadetleri yıldönümü vesilesiyle, Cenab-ı Allah’tan bütün şehitlerimize rahmet diliyor, Rabbimizden bizleri de onların şefaatine nail etmesini niyaz ediyoruz.

Qerecdağ Mayın Şehitlerinin Kısaca Hayatı

Şehid  İbrahim Dağtekin

Şehid İbrahim Diyarbakır’ın Çınar ilçesinin Delavgür köyünde 1955 tarihinde dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren annesi ile beraber babasından ayrılmış, ev işleriyle kendisi uğraşmıştır. Çevresi tarafından sevilen, iyi huylu güzel ahlaklı bir insandı. Küçük yaştan beri namazını kılmaya başlamıştı. Ailesine düşkün olup, kimseye muhtaç etmemeye çalışan biriydi. Kendi çevresi bir mesele ortaya çıktığında özellikle ona danışılıyor, kendisinin fikri alınıyordu. Allah’ın takdiri olsa gerek küçüklüğünden beri bir çok musibetle karşılaşmıştı. Askere gitmeden önce bir düğünde tesadüfen yaralanmış ve ameliyat olmuştu. Askerdeyken böbreklerinden tekrar ameliyat olmuştu. Teskeresine 2 ay kala çürük raporu almıştı. Bir yıl aradan geçtikten sonra diğer böbreğinden de ameliyat olmuştu.

Bölgede  İslam davasının gün be gün gelişmesi, onu sevindirmiş ve büyük bir aşkla davaya bağlanmıştı. Qübık köyünden Şehid M. Nuri’yle arası çok iyiydi. 1994 tarihinde kanip’ank çobanlarından 2 kişinin Mürted örgütün sempatizanları tarafından pusu kurularak yaralanmaları üzerine onları köyde ziyarete gitti. O gece köyde kalan Şehid İbrahim, sabah eve dönmek için Kanip’ank köyünün arabasına binmişti. Yolda Mürted örgütün koyduğu mayının patlamasıyla araç parçalanmış, kendisiyle beraber on kişi arabada Şehid olmuşlardı. Allah şehadetini kabul etsin.

                                                   Şehid M. Hıdır AKYOL

Hıdır Akyol, Mele Abdülaziz oğlu 1971 Çınar Şehinan Köyü nüfusuna kayıtlıdır. M Hıdır çocukluğunda babasının yanında dini bilgileri öğrenmiştir. Erken yaşta babasının vefat etmesiyle yetim kalmış, annesi onu okutmuştur. Medrese ilmi yanında Lise’yi de okumuştur. Dini bilgilerinin tamamladıktan sonra Gogwêrin köyünde İmamlık yapmaya başladı. 1992 yılında Cemaatle tanıştıktan sonra İslami hizmetlerde aktif görev almaya başladı. Şehit olacağı sabahın akşamı Kadir gecesiydi. O gece köylülere vaaz ve nasihatler de bulunmuş, “bu gece kurtuluş gecesidir. Rabbimize yalvaralım, inşaallah Allah’u Te’ala bizleri affeder” diyerek köylülere davette bulunmuştu.

M. Hıdır 10/03/1994 Perşembe sabahı 21 DH 670 plakalı Kanipank köyünün Midibüsüne binmiş, bayram alışverişi yapmak üzere Diyarbakır’a gitmek için yola çıkmıştı. Çınar Ovabağ (Qilwa) yolunun Kanipank (Yarımkaş) köyü yol ayrımına geldiklerinde, tam dönemeçte mürted örgütün yola yerleştirdiği tahrip gücü yüksek el yapımı mayının patlamasıyla içinde bulundukları araç, bombanın etkisiyle paramparça olmuş içinde bulunan 10 kişi yaşamını yitirmiş, 11 kişide yaralanmıştı. M. Hıdır’da şehadet mertebesine ulaşanların içinde bulunmaktaydı. Şehid, geride 2 çocuk ve dul bir eş bırakmıştı. Çevresindeki herkesin takdir ettiği, güzel ahlakından memnun olduğu Şehid M. Hıdır’a Allah’tan rahmet diler, bizi de şehitlerin şefaatinden rabbimiz mahrum etmesin.                          

                                          Şehid Bedri SOYSAL (Sağdaki)

Şehid Bedri Şahro oğlu 1967 doğumlu Şehinan köyü nüfusuna kayıtlıdır. Şehid. Bedri evli 8 çocuk babasıydı. Geçimini çobanlık yaparak sağlıyordu. İslami davaya gönül vermiş salih bir insandı. Davayı kendi alanında sürdürüyor, komşu köylerin çobanlarına İslam’ı anlatmaya çalışıyordu. Bu şekilde bazı arkadaşlarını böyle davaya kazandırmıştı. Kendisi cesur ve mert bir insandı. İslam davasının düşmanlarından asla korkmazdı. Kendisi Kur’an okuduğu gibi, çocuklarına da Kur’an dersi veriyordu. O da bayram alış verişi için Bayram arifesinde, Kadir gecesinin sabahında Diyarbakır’a gitmek için Kanipank köyünün Midibüsüne binmişti. PKK’li canilerin yola koyduğu mayının patlaması sonucu araçları paramparça olmuş, Bedri’de şehadet mertebesine ulaşmıştı.  

        Küçük şehitler Muhammed Halil ve Muhammed Emin GÜLÇER

Muhammed Halil ve Muhammed Emin ikisi de 11 yaşlarında idi. Cami öğrencisi idiler. Muhammed Halil Seydayê M. Abdurrahman’ın oğluydu. Muhammed Emin ise H. Hadi Gülçer’in oğluydu. Yani amca çocuklarıydı. Akşamları arkadaşlarını toplar, camiye gidip beraber ders alıyorlardı. Daha o yaşlarda kendi aralarında şehit olmak için tartışıyorlardı. Her birisi ilk önce ben Şehid olacağım diye kendi aralarında tartışmaya giriyorlardı. Hakikaten Qerecdağ’da o dönemde şehadet arzusu büyüklerde olduğu gibi gençler ve çocuklar arasında da bir özlemdi.

Muhammed Halil ve Muhammed Emin’de Diyarbakır’a gitmek için Kanipank köyünün arabasına binmişti. İnsanlıktan nasibini almamış Apocular, herkesin, kendi yandaşlarının bile geçtiği yola mayın koyarak, vahşi ve kirli yüzlerini bir daha göstermişlerdi. Çoluk - çocuk, kadın –ihtiyar ölmüş, onlar için hiç fark etmiyordu! Önemli olan eylemleri ses çıkarsın, halkın üzerinde korku salsın. Çünkü bütün sermayeleri yalan ve korkutma üzerine kuruluydu. Ama bilmiyorlardı ki Qerecdağ’ın korkusuz cengaverleri bu kalleşlikleriyle daha bilenecekler ve onlara kök söktürmek için kinlerini daha da artıracaktı. Çünkü bazı yerlerde bu taktikleri belki tutmuş olabilirdi. Ama bu taktikleri Qerecdağ’da sökmüyordu. Bu da onları daha da kudurtuyordu. Ve her türlü vahşiliğe başvurmalarına sebep oluyordu. Her şeye rağmen Hizbullahiler şehitlerinin kanlarının bereketiyle Qerecdağ’da köklerini kazımış ve Qerecdağ’ı onlardan temizlemişlerdi.

Evet  Muhammed Halil ve Muhammed Emin’de bu alçakça mayın patlamasında daha küçük yaşlarında o çok istedikleri şehadete ulaşmışlardı. Onların kanlarının bereketiyle Qerecdağ’a bahar gelmişti.       

                                          Şehid Taceddin PARLAK

Şehid Taceddin Parlak Ali oğlu 1949 doğumlu Yukarı Molla Ali köyü nüfusuna kayıtlıydı. Kendisi Kanipank (Yarımkaş) ve Herrik köylerinde ikamet ederdi. Eski usul olarak dişçilik yapardı. Kendisi fakir Cemaat sempatizanı bir Müslümandı. Her yerde ben Hizbullahiyim diyordu. Kardeşleri ve akrabaları onu sürekli tehdit ederek, korkutarak kendi yanlarına çağırıyorlardı. O köylere bir saldırı olur sen de aradan gidersin diyorlardı. Kendisi “ne olursa olsun gelmem, ölürsem şehid olurum. Onların başına ne gelirse benimde başıma gelsin” diyordu. O dönemde Cemaate taraftar olanlar, Hizbullahiyim diyenler adeta ateşten bir gömlek giyiyordu. Başta akrabalardan olmak üzere her taraftan tehditler geliyordu. Ancak gerçekten iman etmiş olanlar bunlara sabredebiliyor, ayakta kalabiliyordu.

Şehid Taceddin’de Diyarbakır’a gitmek için Kanipank köyünün arabasına binmişti. Ovabağ yolu Kanipank yol ayrımında Kürdistan hainlerinin koyduğu mayının patlamasıyla araçta bulunan Taceddin de şehadete ulaşmıştı.                        

                                            Şehid Halil DEMİR

Şehid Halil 50 yaşlarındaydı. O da Şehinan köyü nüfusuna kayıtlıydı. Kendisi Herrik (Yıllarca) köyünde ikamet etmekteydi. Evli ve 4 çocuk babasıydı. Maddi durumu iyi değildi. Fakir olmasına rağmen daima şükrederdi. Oda o zor günlerde Cemaate taraf olmuş bir mustazaftı.

Şehid Halil’de Bayram alışverişi yapmak üzere Diyarbakır’a gitmek için, Kanipank köyünün arabasına binmişti. Ovabağ yolu Kanipank yol ayrımındaki mayın patlamasında O da hayatını kaybetmiş, şehadet mertebesine ulaşmıştı.

                                   Şehid Kutbettin AYHAN

Şehid Kutbettin, Sinan oğlu 1950 doğumlu, Çınar Şehinan köyü nüfusuna kayıtlıydı. Şehid Kutbettin’in iki hanımı vardı. 4’ü kız, 6’sı erkek 10 çocuk babasıydı.

Şehid Kutbettin gençlik yıllarından itibaren büyük baş hayvan ticareti ile uğraşıyordu. Cemaatle tanıştıktan sonra İslami eserleri okumaya başladı. Özellikle Hz. Peygamberin (as) hayatıyla ilgili bir kitabı sürekli cebinde bulundurur, akşamları köylülerin toplandığı yerlerde onlara bu kitaptan okurdu. Sürekli gençlere nasihat eder, onlardan münkerlerden uzak durmalarını söylerdi. Cebinde bulundurduğu İslami kitaplarını nerede bir topluluk bulduğunda açıp onlara okurdu. Halim selim bir kişiliği vardı. Ailesinde sözü dinlenir bir insandı.

Şehid Kutbettin’de Bayram alışverişi yapmak üzere Diyarbakır’a gitmek için, Kanipank köyünün arabasına binmişti. Ovabağ yolu Kanipank yol ayrımındaki mayın patlamasın da oda şehadet mertebesine ulaşmıştı.

                             Şehid Muhammed AYHAN

 

Şehid Muhammed evli ve çoluk çocuk sahibiydi. Daha önce sağ ayağından sakat idi. Herrik (Yıllarca) köyünde ikamet etmekteydi. Fakir bir Müslümandı. Cemaate taraftar olan mazlum bir insandı. Kendisi de Kanipank köyünün arabasına binmiş, Ovabağ yolu Kanipank yol ayrımındaki mayın patlamasın da yaralanmıştı. İyileşip hastaneden taburcu olduktan sonra eve gelmişti. Kendisini ziyarete gelenlere “benim arkadaşlarımın hepsi Şehid oldu. Ben ise gazi kaldım. Demek ki şehadete layık değildim. Allah bana nasip etmedi.” diyordu.

Olaydan 20 gün sonra Diyarbakır’a kontrol için hastaneye gidiyor. Dönüşte bindiği köyün otobüsü Karamuz köyü mevkiinde mayına çarpıyor. Meydana gelen patlamada otobüste bulunan 40 kişiye bir şey olmuyor. Sadece Muhammed bu patlamada Şehid oluyor. Böylece daha önce hayıflandığı şehadet mertebesine ulaşarak, Şehid arkadaşlarının yanına gidiyordu.

                           Şehid Heci Ramazan YEŞİL (Soldaki)

 

Şehid Heci Ramazan, Mehmet oğlu 1945 doğumlu Şehinan köyü nüfusuna kayıtlıydı. Kendisi Kanipank (Yarımkaş) köyünde ikamet ederdi. Gençlik çağları hep çobanlıkla geçirmiş, hayvan otlatmıştı. Daha sonra bir süre kuzu alım satımını yaptı. 1986 yılında hac farizasını yerine getirdi. 1992’de İslam cemaatiyle tanıştı. Cemaatın emirlerine itaat eder ve şöyle derdi. Bu asırda böyle mübarek bir dava geldi. Biz ise yaşlandık. Şehadet zor bize nasip olur. Gençler şehadete daha çok yakındırlar diyordu. Arzusu genç olup Allah yolunda cihad etmek ve Şehid olmaktı. Ama o yaşında Allah’u Te’ala bu samimiyetinden dolayı şehadeti ona nasip etti.

O’da diğer arkadaşları gibi bayram alışverişi yapmak üzere Kanipank köyünün arabasına binmişti. 10/03/1994 tarihinde Ovabağ yolu Kanipank yol ayrımındaki mayın patlamasın da O da şehadet mertebesine ulaştı.                             

                                     Şehid Ramazan GÜLÇER

Şehid Ramazan, Mehmet oğlu 1965 doğumlu, Şehinan köyü nüfusuna kayıtlıydı. Kanipank (Yarımkaş) köyünde ikamet etmekteydi. Kendisi 2 evliydi. Geçimini hayvancılıkla yapıyordu. Çocuklarında birkaç tanesi zihinsel özürlü olduğu için, kendisi daha çok onlarla meşguldü. Şehid Ramazan ibadetlerine düşkün, takvalı ve haramlardan çok sakınırdı. Dindar ve cesur olan Şehid Ramazan aynı zamanda merhametli bir insandı. Şehit olacağı sabahın gecesi Kadir gecesiydi. Sabaha kadar Kur’an okumuş ve ibadet etmişti.

Şehid Ramazan 1992 yılında İslam cemaatiyle tanıştı ve tereddütsüz davayı kabul etti. Kendisi daima cemaatin emrindeydi. Verilen görevleri eksiksiz yerine getirirdi. O’da diğer arkadaşları gibi Bayram alış verişi için Diyarbakır’ giden araçtaydı. Yalnız  o aynı zaman da  aracın koruması olarak ta görev yapıyordu. Fakat kalleşlerin yola koyduğu mayına karşı yapacak bir şey yoktu. Patlamada Ramazan’da şehadet mertebesine ulaştı.

Allah bütün şehitlerimize rahmet etsin. Bizleri de onların şefaatine nail eylesin.

11 Mart 1994 yılında Milliyet gazetesinin olayla ilgili haberi...

 


(Mustafa Aydın/Çınar'ın Sesi)

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.