Komut akıldan ve izandan yoksun ise…

Yoğun bir haftayı geride bırakırken Batman’da yaşanan ölüm olayıyla ilgili, ön yargılar ve alışkanlıklar sıcaklığını koruyor. Çıkarcı bakış açısını ve zulmetmeyi etik görmeyen, haktan hukuktan bahsedenler her nedense kritik meselelerde mantıksal açıklamaları bir kenara bırakıp duygusal açıklamaları tercih ettiler.

Duygular hâkim akıl mahkûm olursa sağlıklı sonuçların olamayacağı açıktır.

Duyguların yoğun olduğu bir bölgede aklı hâkim kılmakla birlikte kalp gözümüzü, gönül gözümüzü açmak zorundayız. Aksi halde yazacağımız her yazının, söyleyeceğimiz her sözün vebalini taşımak zorunda kalırız. Yapılmamış bir davranış, söylenmemiş bir söz, birine ya da bir kuruma, partiye atıfta bulunarak söyleniyorsa bunun vicdani boyutunu gözden geçirmek gerekir.

Geçen hafta Batman’da bir mahalle düğününde meydana gelen olayı bana anlatan bir arkadaşımla konuştuk. Farklı fikirlere sahip olmamıza rağmen farklılıkları zenginlik olarak görüp sağlıklı tartışabildik. Zaman en güzel ilaçtır düşüncesinden hareketle erken yorum yapmanın sağlıklı olamayacağını söyleyerek işin doğruluğunu araştırmaya karar verdik. Eve geldiğimde TV’de izlediğim suçlu olarak yansıtılan partinin temsilcileri (Hür dava Partisi) kendilerinin olayla ilgilerinin olmadığını defalarca söylediler. İzlediğim kanalda da ‘başınız sağ olsun’ yazısını görünce güzel deyip inşallah sağduyu hâkim olur dedim.

Diğer gün iftirada bulunanların medyasında olayla ilgili haberlere baktığımda bu olayların çıkış nedenlerinin Sayın Başbakan’la görüşmelere bağlanmış olduğunu gördüm. Suçlanan partiye ağır ithamlarda bulunulmuştu.

Soruyorum:

Eğer bir siyasi partinin Başbakan’la görüşmesi derinlik olarak algılanıyorsa bu yıl kendilerinin hükümet kanadıyla sık sık görüşmelerini herkes bilir. Bu derinliğin izahı nasıl olacak.

Neden derinlerde çözüm aranıyor? 

Bu bağlamda Einstein’ın “Ön yargıları kırmak atomu parçalamaktan zordur” sözü ya da David Hume’un “Doğada zorunlu nedensellik yoktur, alışkanlıklarımız vardır” sözü zamansal yakınlıkta çağrışımlar olabilir. Kesinliklerden bahsetmek sosyoloji ilmine ters düşer. Bütün ilimlerde veri olmadan kesin sonucu söylemek ilmin tabiatına aykırı olduğu gibi özgürlüklerle de bağdaşmaz.

Özgürlüklerin merkeze alınıp konuşulması da yetmiyor. Yaptığımız güzel edebiyatların pratikleri olmalı muğlâk konuşmalarla sorunlarımızı çözemeyiz. Yıllardır aramızda kol gezen virüs nedir biliyor muyuz? Önceleri radikal, irtica kavramlarıydı. Bugün ise derin yapılar, derin güçler diyoruz. Aslında derinlik bizim düşüncelerimizde. Başörtülüyü mağdur etmek ana dilde eğitimi engellemek, afişleri engellemek, konferansları engellemek düşüncesi derinliktir. İnançlarla bağdaşmadığı gibi demokrasilerin ruhuna da aykırıdır. Değişim kaçınılmaz olduğu için fikirler yarışsın, hizmetler yarışsın, insanlar kendini ifade edebilsin. Tatlı rekabetler olsun. Dahrendohf, “Çatışmanın ölçüsü olmalı, fikirler çatışırken düdüklü tencere gibi hava alınma payı bırakılmalıdır. Zira sınırını aşan her kaynama süresi patlamaya neden olur” der.

Meselelere tarafsız bakmaya çalışan kardeşlerimizin araştırmayı prensip haline getirmelerini ümit ediyorum. Vicdan sahiplerinin ise Kur’ânî tabirle ‘bir fâsık tarafından getirilen bir haberi etraflıca araştırması gerekmektedir.’ Ayrıntısı ve doğruluğu tespit edilmeyen ve yine bir iddiadan öte değer taşımayan söz konusu iftira haberiyle ilgili Müslüman halka Efendimiz (AS)’ın “Allah’a ve ahiret gününe iman edenler ya hayır konuşsun ya da sussun” hadisini hatırlatmakta fayda görüyorum.

Bembeyaz bir sayfanın açılması, vicdanın, erdemin, ahlakın hâkim olması temennisiyle…

Selam ve dua ile…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.