Kürtlere karşı samimi miyiz?

Dünyanın değişik yerlerinde olmalarına rağmen, Kürtlerin kahir ekseriyeti Türkiye, Irak, Suriye ve İran'da yaşamaktadırlar. Yani Müslüman ülkelerin vatandaşlarıdırlar.

Kürt sorunu gündeme geldiğinde, hemen topu taca atıp; “Kardeşim bütün bu sorunlar, Batılı ülkeler tarafından başımıza örülmüş çoraplardır. Onlar güzelim İslam memleketlerini parsel parsel ayırıp, bizleri bu hale getirdiler.” diyoruz ve bütün suçu emperyalist bloka yüklüyoruz.

Tamam, doğrudur. Batılılar kendi çıkarları uğruna onları kullanıp, sonra da bir kenara atıyor. Kabul ama Kürtlere karşı bizler yeterince samimi miyiz? Bu mesele sadece dış mihrakların bir fitnesidir denilip, kapatılacak kadar basit midir?

Kürt illerini kendi aralarında paylaşan ve halkları Müslüman olan milletler, Kürtlerin dertleri ile yeterince dertleniyor mu?

Saydığımız ülkelerin idarecileri, Müslüman, muhafazakâr, mukaddesatçı, fasık veya zalim; idareleri İslam, ılımlı, milli, ulusal, baas veya diktatöryal rejimler dahi olsa; Kürtler, netice itibariyle İslam beldelerinde yaşamaktadırlar. O zaman soralım:

Araplar, kendi sorunları ile ilgilendikleri kadar veya kendi milli duygularına önem verdikleri kadar, din kardeşleri olan Kürtlerin İslami ve insani sorunları ile ilgili midirler?

Türkler, ulusal çıkar veya milli menfaatlerine sahip çıktıkları kadar, yine din kardeşleri olan Kürtlerin dertlerine sahip çıkmakta mıdırlar?

Farslar, belki de kendilerinin amca çocukları olan ve aynı aileden olmaları hasebiyle, bu kardeşlerine İslami haklarını yeterince tanıyorlar mı?

Kürtlerin, Batılıların paylaşımları sonucu bölündükleri ve yaklaşık 100 yıldır bu şekilde yaşadıkları doğrudur. Ulusalcılığın, Batı'dan esen bir rüzgâr olduğunu da teslim edelim. Bu zihniyetin Türkiye'ye yansıması sonucu, Şeyh Said ve arkadaşlarının Diyarbakır Dağkapı Meydanında idamı gerçekleşti. Bu da doğrudur. Fakat birlikte yaşadığımız Türk kardeşlerimizin bu hususta söyleyecekleri hiç mi bir şeyleri yoktu?

22 Ocak 1946'da Qazi Muhammed liderliğinde bağımsızlık ilan eden Mahabad Kürt Cumhuriyeti, 17 Aralık 1946'da İran devleti tarafından yıkıldı. Bu Cumhuriyetin kurucu başkanı Qazi Muhammed ve arkadaşları, Çarçira Meydanı'nda 31 Mart 1947'de idam edildiklerinde, birlikte yaşamış oldukları İranlı kardeşlerimizin söyleyecek sözleri yok muydu?

İslami fikriyatında geleneğin etkisi olan Molla Mustafa Barzanî, 12 yıllık Sovyet Rusya'da sürgün hayatının ardından, tutulduğu hastalığından dolayı Amerika'da öldüğünde, bunca yıldır iç içe yaşadıkları Iraklı Arap kardeşlerimizin, söyleyeceği üç-beş kelamları yok muydu?

Halihazırda; bu ülkeler kendi milli veya ulusal söylemlerine sahipler. Söz konusu kendileri olunca İslam ile çeşni milli veya ulusal bir duruşları mevcut. Ama Kürtler söz konusu olunca koro halinde “Ümmetçilik” diyorlar.

Ama olmuyor böyle. Ya hep birlikte Ümmet olalım, Allah'ın ipine sarılalım ve Allah'ın hepimize verdiği haklardan eşit olarak istifade edelim -ki en uygunu budur- ya da sizler milli/ulusal iken, Kürtlere Ümmetçilikten bahsetmeniz, ters etki yapıp Kürtleri İslam'dan uzaklaştırıyor.

Sonra bu durum; “Ji xwe re netewin ji mere ummet.” (Kendileri için millidirler, bizlere ümmet) söylemlerine sebep oluyor.

Şunu da teslim edelim. PKK/PYD/YPG veya bunların temsil ettiği bilumum yapılar, zihniyet olarak; Kürtlerin Batılılara özenen, laik-seküler ve hatta sosyalist/komünist kesimlerini teşkil ediyorlar. İslamcı kardeşlerin bu yapılardan ötürü Kürtlere bigâne kalmaları, çözümü Amerika, İngiltere ve Rusya'ya havale etmeleri anlamına geliyor.

Sonra İslamcılara sadece; “Kürtler kendilerini emperyalistlere kullandırtıyor” cümlesini kullanıp, ortada hiç hak ihlali yokmuş gibi davranmak düşüyor.

Bilmiyorum haksız mıyım?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.