Kutlu Doğum programları Avrupaî dillerde yapılmalı

Kutlu Doğum programları Avrupaî dillerde yapılmalı

Avrupa Ehlibeyt Âlimleri Birliği Başkanı Ayetullah Rıza Ramazanî, Kutlu Doğum programlarını çok faydalı bulduğunu belirterek Avrupa ülkelerinde organze edilen etkinliklerin imkânlar el verdiğince Avrupaî dillerde yapılmasının daha faydalı olacağını belirt

Avrupa Peygamber Sevdalıları'nın geçtiğimiz Pazar günü Fransa'nın Mulhouse şehrinde düzenlediği etkinliğe konuşmacı olarak davet edilen Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazanî, Hz Muhammed'in (sav) insanlığa getirdiği evrensel mesajları anlamak ve anlatmak için düzenlenen Kutlu Doğum etkilikleriyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

“Peygamberimizin mesajı Rahmet üzerinedir”

Kutlu Doğum programlarının düzenlemesinin birden fazla faydasının olduğunu söyleyen Aytullah Ramazanî, programlarda İlmi ve ameli olarak Peygamberimizin siretinin anlatıldığını anımsatarak, “İlmi ve ameli olarak Peygamberimizin siretini öğrenmemizin öncelikle bize ve ailelerimize çokça faydaları vardır. Peygamberimizin aile reisi olarak nasıl yaşadığını öğrendiğimiz ve edindiğimiz bu bilgileri kendi ailemize uyguladığımız zaman, toplumun büyük bir bölümünün karşı karşıya bulunduğu aile içi sorunlar önlenmiş olur. Bunun toplumun geneli için de faydaları vardır. Peygamberimizin siretini öğrenen bireyler, toplumdaki vazifesini daha iyi anlamış olur. Toplumun bireyleri içerisinde daha iyi bir ülfet, kaynaşma meydana gelir. Çünkü Peygamberimizin mesajı Rahmet üzerinedir.  O, ‘Rahmetel lil alemin’ olarak gönderilmiştir. Bütün insanlık için gönderilmiş ve biz bunu bu şekilde algıladığımızda; hem ruhumuz, hem ahlakımız, hem aile, hem bedenimiz hem de toplum için, yani her yönüyle bizim için faydaları olacaktır. En önemlisi istenilen ideal bir toplum da şekillenmiş olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Gayri Müslimler de İslam Peygamberi’ni tanıyacaktır”

Avrupa’da yaşayan toplumun tamamına yakınının gayri Müslim olduğunu, Kutlu Doğum programlarının onların İslam Peygamberi’nin tanımasına vesile olacağını inandığını dile getiren Ramazanî, “Gayri Müslimler de bu vesileyle şunu anlamış olurlar; Hz Nuh’u, İbrahim’i, İsa’yı, Musa’yı gönderen Rabb'ul Alemin, Hz Muhammed'i de göndermiştir. Bütün peygamberler neden gönderilmiştir? İnsanların insanca yaşamasını temin etmek, güzel bir hayat sunmak, insanları mutlu kılmak için gönderilmiştir. Biz Kutlu Doğum etkinliklerini düzenlediğimizde, gayri Müslimler bu vesileyle Müslümanlarla irtibat sağlayıp Peygamber’i daha iyi tanıyacaklardır.” ifadelerini kullandı.

“Kutlu Doğum programları Avrupaî dillerde yapılmalı”

Son yıllarda Avrupa basınında yer alan çirkin karikatürlerin gerçeği yansıtmadığını, Kutlu Doğum programları vesilesiyle bunun anlatılmasının önemli olduğunu belirten Ramazanî, Avrupa ülkelerinde düzenlenen etkinliklerin imkânlar dâhilinde, Avrupaî dillerde yapılması gerektiğini, bu mümkün değilse yapılan konuşmaların tercüme edilmesinin çok önem arz ettiğini söyledi.  Ramazanî, “Yapılan bu etkinlikler yaşadığımız toplumların dilinde yapılması gerekir. En azından tercümesinin yapılması lazım. Bu şekilde toplum İslam peygamberini daha iyi tanıma ve anlama fırsatını yakalayacaktır.” dedi.

“Daha coşkulu programlar tertiplemek lazım”

Basının Peygamber ile İslam ve Müslümanlarla ilgili oluşturduğu yanlış algıyı düzeltmek için benzer programların daha fazla yapılması gerektiğini belirten Ramazanî, şunları noktalara dikkat çekti: “Kutlu Doğum seminerleri, konferansları, kutlama ve anma merasimleri çok önemlidir. Bu merasimleri her geçen gün daha görkemli ve coşkulu tertiplemek lazım. İşin bir yönü bu ve İkinci yönü ise ilmi ve akademik çevrelerle irtibat kurmak lazım. Çünkü pek çok konferanslar yapılıyor, orada Peygamber nasıl anlatılıyor buna dikkat etmek lazım. Fırsat bulup o ilmi ve akademik çevreler aracılığıyla Peygamber’i olduğu şekliyle anlatmamız lazım. Üçün husus basın ve yayın yoluyla Hz Muhammed’i tanıtmamız lazım. Yani makaleler yayınlayarak, filmler hazırlayıp Avrupaî dillere tercüme edip veya alt yazılı filmler hazırlamalıyız. Kısacası günümüzdeki kitle iletişim araçlarını en güzel şekilde kullanarak Peygamberimizi tanıtmamız lazım.”

“Gençlerimiz sosyal medyayı kullanarak Peygamberimizi tanıtmalı”

Peygamberimizin ‘Üstün Ahlak Peygamberi’ olduğunu anlatmanın bir başka yolunun da sosyal medya olduğunu aktaran Ramazanî, “Sosyal medya Peygamberimizi tanıtmamız için önemli bir alan. Bu alanda faaliyet gösteren gençlerimiz vardır, daha aktif bir şekilde sosyal medyada Peygamberimizi tanıtmak için çaba sarf etmelidir. Unutulmamalıdır ki; dünyada bir milyara yakın insan sosyal medyayı kullanıyor. Bizler de sosyal medya ağını Peygamberimizin hadislerini farklı dillere tercüme ederek Peygamberimizi tanıtmalıyız.” çağrısında bulundu.

“Peygamber kendi kavminin diliyle gönderilmişlerdir”

Avrupa’da yapılan programların neden Avrupaî dillerde yapılması gerektiği hususunu biraz daha açan Ayetullah Ramazanî, “Her Peygamber kendi kavminin diliyle gönderilmiştir, bu çok önemlidir. Hz. Musa kendi kavminin lisanıyla, Hz. İsa kendi kavminin lisanıyla gelmiştir. Aynı şekilde Hz. Peygamber de kendi kavminin lisanıyla gönderilmiştir. Avrupa’ya İslamî tebliğ yapmak için gelen alimler de, geldiği toplumun dilini bilmesi gerek. Her toplumun kendisine göre bir dili vardır. Toplumun dilini bilmeden onlara bir şey sunamayız. Bırakın buradaki toplumu, Almanya, İsviçre veya Avrupa’nın diğer ülkelerine çalışmak için gelen insanlarımızın çocuklarına bir şey sunamayız. Keza şu anda gurbetçilerin 1. nesli ile 3’üncü nesli arasında iletişim sorunu var, edebiyat, algı sorunu var. Çünkü üçüncü neslin akademik dil, düşünce dili tamamen buradaki dildir. Birinci neslin dili ise kendi memleketinin dilidir. Onun için bizim kendi neslimiz, Müslümanların çocukları dahi kendi ana dillerinde İslam’ı anlamakta güçlük çekiyorlar. Burada Türkiyeli bir hoca arkadaşımızın yaşadığı örneği anlatmak istiyorum. Kendisi yıllarca Türkçe hutbe ve vaazlar vermiş, kendi çocukları da verdiği vaaz ve nasihatleri dinlemişler. Bir gün nasıl olduysa hoca efendi Almanca bir konuşma yapmış. Bunun üzerine çocukları, “Baba senelerdir seni dinliyoruz, ilk defa senin ne demek istediğini iyi anlayabildik’ demişler.” diyerek Avrupaî dillerde tebliğ yapmanın ne denli önemli olduğunu ortaya koydu.

İsviçre gibi 8 milyon nüfuslu küçük bir yerde 4 resmi dilin konuşulduğunu anımsatan Ramazanî, her şeye rağmen dava adamlarının bu zorluğu aşabileceklerini sözlerine ekledi.

Bu gereksinimin yıllar önce farkına vardıklarında Hamburg’ta bir ilim merkezi kurduklarını ve burada alimler yetiştirdiklerini belirten Ayetullah Ramazanî, “İlim merkezinde yetişen alimler buranın gereksinimleri daha iyi biliyorlar, yaşadıkları ülkenin dili ve edebiyatına hakim olabiliyorlar. Özellikle gençlerle irtibatı daha kolay kurup, İslam’ı onlara anlatabiliyor.” dedi.

“Avrupaî İslam anlayışını yaymaya çalışıyorlar”

Avusturya’da çıkarılan tartışmalı İslam yasası konusuna da değinen Doktor Ramazanî, Avrupa’da İslam’a olan yönelişin gözle görülür bir şekilde arttığını belirterek, “Bazı çevreler bundan kaygı duyuyorlar veya hassasiyet gösteriyorlar. Diğer taraftan konunun bir de entegrasyona bakan yönü vardır. Entegrasyonun İslami hüviyetle zor sağlanacağı kanaati taşıyanlar vardır ki; biz bu kanaatte değiliz. Ayrıca Avrupa’nın kültürel değerleriyle tamamen uyum içinde olan İslam ki; Buna Avrupaî İslam deniliyor, böyle bir İslam’ı yaymaya çalışan çevreler vardır. Biz bu yaklaşımlara olumlu bakmıyoruz. İşin bir tarafı bu. Dilin öğrenilmesi hususu gelince, dilin öğrenilmesi lazım. İslam alimlerinin yaşadıkları ülkelerin dillerini öğrenmeleri lazım… Dini bilginin de sağlıklı bir şekilde işin ehli olan insanlar tarafından öğretilmesi lazım. Biz gerçekten bu konuda uzman olmayan insanların öğrettikleri dini bilgide ifrat ve tefritin meydana geleceğini görüyoruz. Bunun da zararları meydana çıkmaya başladı. Biz yaşadığımız memleketin dilini ve kültürünü öğrenilmesi konusunu teşvik ediyoruz, bu gereklidir. Ama dinin de kendi uzmanları tarafından öğretilmesi taraftarıyız. Bir diğer husus, yıllar önce bazı âlimler veya hocalar Avusturya’ya gelip yerleşmiş. Dili öğrenmişler veya öğrenmemişler, bunların ülkelerine gönderilmesi gibi bir girişim doğru değildir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Güncel konuları Peygamberimizin sünneti ışığında ele alalım”

Kutlu Doğum programlarında yapılan konuşmaların temaları konusunda öneride bulunan Ramazanî, “Her yıl farklı olumlu veya olumsuz hadiselerle karşılaşıyoruz. Biz bu Kutlu Doğum programlarını organize ederken, o yıl vuku bulan olayları Peygamberi bir bakış açısıyla ele almamız lazım. Yani ‘Hz. Peygamber (as) bugün hayatta olsaydı bu olaya yaklaşımı nasıl olurdu?’ sorusu çerçevesinde, Hz. Peygamberin sünnetini ölçü alarak olayları tahlil ve analiz ederek toplumu aydınlatabiliriz. Kısacası güncel konuları, Müslümanlar açısından önem arz eden konuları Peygamberi bir perspektifle o hadiseleri ele alalım, Peygamberimizin sünneti ışığında güncel meselelere çözüm üretmemizin çok faydası olacaktır.” dedi.

Son olarak Peygamberimizin Mevlidini kutlamanın bidat olduğu, Kutlu Doğum etkinliklerine gidilmemesi yönündeki görüşlere yanıt veren Ramazanî, Bidat konusunda yıllardır tartışıla geldiğini anımsatarak, “Öncelikle Bidat nedir? Sorusuna yanıt vermek isterim. Bidat İslam’ın temel esaslarına bir şey eklemek ve bir şeyi çıkarmaktır. Biri çıkıp imanın şartlarına veya İslam’ın Namaz, Oruç, Hac, Zekât gibi şartlarına bir şey ilave ederse bu Bidattir. Bu konuda herkes hem fikirdir. Öte yandan hayat şartları sürekli değişime uğramaktadır. Bidatin kökü de yenilenmektedir. Günümüzde dinimizi daha güzel takdim etmek için pek çok yenilik vardır. Nitekim tarihte bu yeniliklere önce Bidat olarak niteleyip karşı çıkanlar olmuş, sonraları bunun bidat olmadığını kabul etmişlerdir. Kur’an’da, ‘Ey iman edenler Allah’a yaklaşmak için vesile arayın’ şeklinde bir ayet vardır. Bizim için Peygamber (sav) de bir vesiledir. Biz Peygamberimiz vasıtasıyla İslam’ı tanıyıp İslam ahlakıyla ahlaklandık… Diğer mesele de türbe ziyaretleri konusu. Kur’an’da buyuruluyor ki, ‘Ruh ölmez’ Biz ruhu ölü kabul ettiğimizde ahret inancımızı yitirmiş oluruz. Peygamberin (sav) ruhu gibi cisminin de korunduğuna inanıyorum. Allah'ın (cc), O’na (sav) özel bir lütfü sayesinde cisminin de korunmakta olduğuna inanıyoruz. Resulullah (sav)bir hadisinde, ‘Beni vefatımdan sonra ziyaret eden, beni hayattayken ziyaret etmiş olur. Bana selam verenin selamını mutlaka alırım.’ Buyuruyor. Bizler onun için her gün namazlarda O’na (sav) selam gönderiyoruz.”  diye konuştu.

“Hz. Muhammed'in (sav) doğum gününü kutlamak bidat değildir”

Hz. Muhammed'in (sav) doğum gününü kutlamanın bidat olmadığını belirten Ramazanî, “Peygamberimiz bizi hidayete yönlendirdi, bizler için ne kadar meşakkat çekti. İslam gibi mükemmel bir ilahi nimeti insanlığa takdim etti. Buna karşılık bir teşekkür etmemiz gerekmiyor mu? Kur’an’ı Kerim’den birkaç örnek vermek istiyorum. Ayette ‘Bazı günler vardır onlar Allah’ın günleridir.’ Buyuruyor. O günlerde ne olmuştur, Allah (cc) adına çok önemli hadiseler meydana gelmiştir. Cuma günü Allah’ın günüdür, Kurban bayramı Allah’ın günüdür… Veladeti Nebi Allah’ın günlerinden en önemlisidir. Çünkü yer ile gök arasındaki irtibatın sağlandığı ve son mesajın O’nun veladetiyle şekillendiği Peygamberimizin doğduğu gündür.  Öyle bir doğum gününü hatırlatmanın neresi bidattir. Allah’u Teala yine Kur’an’da, ‘Allah’ın size vermiş olduğu nimeti hatırlayın. O’nunla konuşun, O’nu zikredin’ buyuruyor. Peki, bu gibi toplantılarda neyi konuşuyoruz? Peygamberimizi konuşuyor,  O’nu anlatıyor ve tanıtıyoruz. Bidat bunun neresinde? Bir başka ayette, İslami ritüelleri ihya etmemizin kalbin takvası olarak belirtiliyor. Ayrıca Peygamber efendimiz buyuruyor ki; ‘Ben pazartesi günleri oruç tutuyorum çünkü benim doğum günümdür. Şükrümü bildirmek için o günü oruçlu olarak geçiriyorum’ Dolayısıyla Peygamberimizin dünyaya teşriflerini kutlamak bidat değildir” dedi.İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler