LİYAKAT ÇOK ÖNEMLİ

İstanbul'da gündem, bakımsızlıktan dolayı yolda kalan İETT otobüsleri..

İlginç bir olay sosyal medyada gündem oldu.

Salacak'ta seyir halinde olan bir otobüs, virajı dönerken aşırı hız nedeniyle karşı şeride geçip refüjde asılı kaldı.

Otobüsten inen onlarca yolcu, el birliği ile aracı sallayarak hareket ettirmeye çalıştı. Otobüs, yolcuların başarısız girişimi sonrası çekici yardımıyla kurtarıldı.

Sosyal medya paylaşımlarında “orijinal” tespitler vardı.

Birkaçını alıyorum:

“Yakında sallama yasağı da gelebilir" (Bir süre önce arızalı otobüsü itme yasağı gelmişti)

“Hiç anlamıyorsunuz. Arabada Bebek var. Millet uyutmaya çalışıyor”

“Eko (Ekrem İmamoğlu) İstanbulluları he gün spor yaparak sağlıklarını koruyor, form tutmalarını sağlıyor.”

Ve çok da ilginç olmayan ayrıntılar…

Otobüs arızalarının çoğalması üzerine yapılan araştırmada; yaklaşık 1,5 milyar liralık bakım ihalelerinin, CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat'ın mali müşavirliğini yaptığı şirkete verildiği görüldü.

İşlerini de liyakatle yapıyorlar, göründüğü kadarıyla…

Liyakatle yerlerinde oturup, liyakatle ihaleleri alıyor, liyakatle zam yaptıkları toplu taşımayı idare etmenin hakkını veriyorlar.

Liyakat çok önemli!

BÜYÜKŞEHİR ÇALIŞIYOR

Ekmeğe 2 yıl içinde üç kere zam, “ulaşım ucuzlayacak” demelerine rağmen 2 yıl içinde 2,3 liradan 4 küsur liraya çıkaran İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendisinden beklendiği gibi yeni bir skandala imza attı.

Biraz can sıkacak; ama haber böyle:

“Ekipler, yaptıkları kontroller sırasında Ulupelit mevkiindeki ormanın içinde ağaçların arasında su varilleri ve borular olduğu görüldü. Boruların birkaç metre ötedeki doğal kaynak suyu dolum fabrikasına uzandığı belirlendi. Fabrikanın 31 Mart seçimlerinde CHP'den Eyüpsultan Belediye Başkan adayı olan Emel Bilenoğlu'nun eşi Cafer Bilenoğlu ile ortağı Murat Tükenmez'e ait olduğu öğrenildi. Fabrikada inceleme yapan jandarma ekipleri kaynak suyunun yanı sıra kuyu suyunun da arıtılarak kullanıldığını, yapı ve arıtma düzeneğinin ruhsatsız olduğunu ortaya çıkardı. Olay yerine gelen İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri tesisteki damacanalardan örnek alırken, işletme ile ilgili soruşturma başlatıldı. Su dolum tesisinin yaklaşık 2 yıl önce faaliyete geçtiği suyun İBB'ye ait Hamidiye Su markasıyla vatandaşa satıldığı belirtildi. Tesisin İl Sağlık Müdürlüğü tarafından faaliyetine son verildi.”

Yolları ve metroları Ulaştırma Bakanlığı yapıyor, müsilajı Çevre bakanlığı temizliyor; ama işte “Büyükşehir çalışıyor” öyle değil mi?

Vakıflara giden paraları kesti, araç israfına son verdi, bankamatik memurlarının işine son verdi.

Ama nedense…

Halen para yok ve nasıl oluyorsa “Büyükşehir çalışıyor” işte…

BAŞARILARINIZI GÖRELİM

Boğaziçi Üniversitesi'nde akademisyenler, Melih Bulu'nun ardından Prof. Dr. Mehmet Naci İnci'nin rektörlüğe atanması sonrası, protesto gösterilerine devam ediyor.

“Cumhurbaşkanının istediği değil bizim istediğimiz atanacak” diyorlar.

Diğer tüm üniversitelerde uygulanan usulden söz ettiğinizde de itiraz ediyorlar: “Ama biz Boğaziçi Üniversitesiyiz” diyorlar.

Bilmeyen de Harvard’dan, Oxford’dan söz edildiğini sanacak.

Diğer üniversitelerden farkınız eğer bilimsel çalışmalarınız, uluslararası başarılarınız ise size hak vereyim.

Ama kazın ayağı öyle değil.

Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında Boğaziçi Üniversitesi 651-700 aralığında imiş. (2019-2020 verilerine göre)

Dünyada kendisinden iyi 650 üniversite var demek ki.

Ama yine de Türkiye’deki durumu merak ediyorsanız onu da söyleyelim.

Ortadoğu Teknik Üniversitesi 591-600

Sabancı Üniversitesi 520-530

Koç Üniversitesi 451

Yani…

Yani Türkiye’de bile sizden 200 basamak önde üniversiteler varken “Biz Boğaziçiliyiz” afra tafrasının anlamı ne oluyor?

Eylemlerinizi, ahlaksız etkinliklerinizi değil de başarılarınızı görelim, başarılarınızı!

HANGİ ATATÜRK

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 15 Temmuz 2016'daki kanlı darbe girişiminde FETÖ’nün hava saldırıları sonucunda tahrip olmuştu.

TBMM'de meydana gelen tahribatın onarılmasıyla birlikte Kur'an-ı Kerim okuma yeri, kütüphane gibi mekanlar da inşa edildi.

Artık Kur'an-ı Kerim'in de okunabileceği Meclis'teki yeni mekanlara CHP tarafından tepki gösterildi.

Muhafazakar kesimin meseleyi Atatürk üzerinden değerlendirmesi ise komikti.

Kullanılan dil, değerlerini Atatürk ile savunma gibi bir garabeti de ortaya çıkardı:

“CHP'nin, Kur'an-ı Kerim okunmasına karşın bu gibi ibadetlerin yerinin Meclis olmadığını söylemesi üzerine Atatürk'ün Meclis'i dualarla açması akıllara geldi.

Tarihte Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında din adamları ve hocalarla dua ederek Meclis'i açması, CHP'nin yaklaşımıyla ters düştü.”

Tamam, Atatürk yanında hocalarla beraber dualarla meclisi açtı da sonra ne oldu?

Atatürk hocalarla yürümeye ve dualarla açılışlar yapmaya devam mı etti?

Tevhid-i tedrisat, takrir-i sükun, İstiklal Mahkemeleri, Şapka kanununa muhalefetten uygulanan idamlar, Türkçe Kur’an ve Türkçe ezan, “devletin dini İslam’dır” ibaresinin anayasadan çıkarılması, sabahlara kadar süren ve içkinin su gibi tüketildiği sofralar…

Yani kabul edin artık!

CHP 1920’nin Atatürk’ünün değil de 1930’ların Atatürk’ünün izindedir. Eğer elinizde 1930’larda Atatürk’ün yanında hocalarla ve dualarla bir açılış gerçekleştirdiğine dair belge varsa söyleyin de biz de bu yazımızı silelim ve özür dileyelim.

Yoksa artık bırakın o birinci meclis açılışındaki resimleri kullanmayı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.