Makamlar insanlara hizmet için araçtır

Makamlar insanlara hizmet için araçtır

25. Muhtarlar Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Makamlar insanlara hizmet için araçtır, muhtar da olsanız, belediye başkanı da, başbakan da, cumhurbaşkanı da olsanız kalbiniz ve zihniniz millete hizmet için çalışmalıdır.” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Türkiye’nin farklı illerinden gelen muhtarlarla 25’inci kez bir araya geldi. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, makamların hizmet için bir araç olduğuna vurgu yaptı.

Erdoğan şöyle konuştu: “Makamlar insanlara hizmet için araçtır, muhtar da olsanız, belediye başkanı da, başbakan da, cumhurbaşkanı da olsanız kalbiniz ve zihniniz millete hizmet için çalışmalıdır. Türkiye bu niyetle çalışan kadrolara sahip olduğu dönemlerde tarihi atılımlar yapmıştır. Buna karşılık sadece kendi çıkarları için hizmet makamlarını işgal edenler Türkiye’nin birikimlerini artırmak şöyle dursun, mevcudu da heba etmişlerdir. Milletimiz her iki örneği de gördüğü için karşısına çıkanların notunu hemen vermektedir. Mahallesinde ve köyünde yaşayanların gönlünü kazanamamış muhtarın durumu ile milletin desteğini elde edememiş cumhurbaşkanının hiçbir farkı yoktur. Her ikisinin de sonu hüsran olmaya mahkumdur. Mahallesinin, köylüsünün desteğini elde eden muhtarı kimse nasıl yıkamazsa, seçimle gelinen diğer hizmet makamındakilerde aynı güce ve güvene sahiptir. Önemli olan bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi ve orada ne yapmanız gerektiğini ve hedefleriniz neler olduğunuzu unutmamanızdır. Cumhurbaşkanları 2 dönem yapıyor ama sizin için böyle bir sınır yok.”

Savunma sanayinde yapılan çalışmaları anlatan Erdoğan, “İşte Atak helikopterlerimizden 12 tanesi semalarımızda uçuyor, artık bunları biz üretiyoruz, Altay tankının seri üretimine başlanmak üzere MİLGEM savaş gemilerimizden 2 tanesi denizlerde seyir halinde, üçüncüsü inşa ediliyor. Dünyanın her yerinde görevler yürütecek Amfibi Hücum Gemimizin inşası başladı. Kendi tasarımımız olan Hürkuş uçağının testleri tamamlandı, yakında seri üretime geçiliyor. Kendi milli piyade tüfeğimizi ürettik ve askerimize dağıtmaya başladık. Roket, füze ve insansız hava araçları teknolojileri konusunda oldukça ileri noktaya ulaştık, şuanda özel sektörümüz insansız hava aracı üretiyor. Şuanda testler başladı silahlı insansız hava aracını da özel sektörümüz inşallah üretiyor, üretmeye devam edecek. Bu alanda yapılan o kadar çok çalışma, yürütülen proje var ki, üzerinde konuşmaya kalksak günler yetmez. Bugün savunma sanayinde dışa bağımlılığımızı yüzde 80’den yüzde 40’a indirdik. Hedefe bunu adeta sıfırlamak. Çünkü bağımlılıktan kurtulduğunuz anda caydırıcı olursunuz. Eğer bağımlılığınız devam ederse birileri sürekli sizi tehdit eder” diye konuştu.

Kut’ül Amare zaferenin önemine değinen Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:  “Hangi işimizin çözümünü başka birilerine havale ettiysek o iş bizim ayağımıza bağ olmuştur. Aralarında 5 generalin bulunduğu ve 500 subay ve 13 bin İngiliz askerinin Halil Paşa tarafından esir alınmasıyla sonuçlanan bu zaferin üzerinde durulması gereken pek çok yönü vardır. Osmanlı ordusu Balkan hezimetinin ardından kendi iradesi ile hızla yeniden toparlanıp, teşkilatlanmasını, teçhizatlanmasını tahkim etmiştir. Böyle olmasaydı 1. Dünya Savaşındaki zaferlerimizin hiçbirisini kazanamazdık. Çanakkale Savaşı da, Kut’ül Amare kuşatması da, Kanal Seferinde Gazze Savunması da, ardından gelen Kurtuluş Savaşımız da bu silkinişin, bu yeniden dirilişin eseridir. Kurta sormuşlar ‘boynun niye kalın’ diye, kurtta ‘kendi işimi kendim yaparım, ondan’ demiş. Bizde kendi işimizi kendimiz yaptığımız yerlerde başarılı olduk, meseleyi başkasına havale ettiğimiz konularda geri kaldık.”

“Bu örgütü asıl cesaretlendiren ve yaşatan arkasındaki karanlık destektir”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK’nin karanlık güçler tarafından desteklendiğine dikkat çekerek, “Karşımızdaki terör örgütü, sadece eli silahlı 5-10 bin militandan oluşmuyor. Bu örgütü asıl cesaretlendiren ve yaşatan arkasındaki karanlık destektir. Hep söylüyorum; o ‘üst akıl’dır. Paralel yapı, yıllarca sırtından beslendiği bu millete ihanet ederek, başka mahfillerin operasyon aracı haline dönüşmüştür. Türkiye’yi ısrarla terör örgütlerini destekleyen bir ülke olarak göstermeye çalışanları kimlerin teşvik ettiği gayet açıktır. Dokunulmazlık görüşmelerinden terör örgütünün marşını söyleyerek çıkan sözüm ona milletvekillerinin de, onları birer kahraman edasıyla haberlerine taşıyan medya kuruluşlarının da iplerinin nereye uzandığı malumdur.” diye belirtti.

Dokunulmazlıkların kaldırılması

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda TBMM’deki oturumlarda ve komisyonlarda yaşananlara da yer vererek, şu açıklamalarda bulundu: “Oraları adeta işgal kuvvetleri gibi kalkıp işgal etmeye ve oralarda danışmanlarına varıncaya kadar bu tür eylemleri yapma girişiminde bulundular. Hâlbuki orada komisyon başkanı isteseydi, oraya ne medyayı sokardı, ne de bu danışmanları sokardı, sadece komisyon üyeleriyle toplantıları yapabilirdi. Ama onlara özgürlük adına böyle bir alan açtı. Ama onlar bu alanı, kendilerine verilen bu fırsatı, maalesef kalkıp da usulüne uygun şekilde kullanmadılar ve bu millete gerçekten çok çok üzüntü verecek bir tabloyu orada sergilediler. Bu millet buna layık değil, millet bu tür görüntülere layık değil. Bunlar da bu milletin temsilcisi olmaya layık değil.”

“İsveç’te bakanlık makamına gelmiş olan bir Müslümana yapılanı gördünüz”

“Geçmişlerinde ırkçılıktan soykırıma ve sömürgeciliğe kadar her türlü ayıbın izlerini taşıyanların, Türkiye’nin yürüttüğü bu mücadeleye edecek tek bir sözleri dahi olamaz” eleştirisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelere yer verdi: “Türkiye’yi demokrasi, hak, özgürlükler gibi konularda sorguya çekenlerin en küçük bir tehdit karşısında nasıl bu kavramları askıya aldıklarını gördük, görüyoruz. Gezi olaylarında bize gösteri ve ifade hakkı nutukları çekenler, masum teşebbüsleri dahi orantısız bir sertlikle bastırma yoluna gidiyorlar, Batının hangi ülkesine bakarsanız bakın oralarda bunu görürsünüz. İşte İsveç’te bakanlık makamına gelmiş olan bir Müslümana yapılanı gördünüz ve sonunda Bakanlıktan istifa etmek durumunda kaldı. Aynı şekilde yine bir bayan milletvekiline İsveç’te yapılanı gördünüz. Hani sizde hak vardı, hani özgürlükler vardı, ne oldu, niye bunları yaptınız? Halkın oylarıyla gelmiş olan bu insanlara niçin bu saygısızlığı yaptınız? Açıkçası ben Batı ülkelerine giderek daha sıkça karşılaşmaya başladığımız bu görüntülerden, bu hak ihlallerinden, demokrasi ve özgürlükler adına endişeliyim. İnsan hakları örgütlerini, medya kuruluşlarını, yazarları, akademisyenleri, parlamentoların duyarlı üyelerini bu vahim durum karşısında ben harekete geçmeye davet ediyorum. Türkiye olarak kendilerine her türlü desteği vereceğimizden emin olsunlar. Terör örgütlerinin giderek küreselleşen bütün bu tehditleri karşısında tüm ülkelerin en az Türkiye kadar dayanaklı, dirençli olmayı öğrenmeleri gerekiyor, aksi takdirde dünya herkes için yaşanması zorlaşan bir yer haline dönüşecektir.”

Kilis’e yapılan saldırılar

Kilis’e yapılan her saldırıya misliyle karşılık verildiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: “Ben Kilis’teki tüm kardeşlerimin, vatandaşlarımın bu olaylar karşısındaki sabrını da takdirle karşılıyorum. Bir mücadelenin içerisinden geçiyoruz, sıkıntı şüphesiz ki büyük. Sizler ki bütün oradaki muhacir kardeşlerimize bir ensar olarak başından beri elinizden gelen her türlü desteği verdiniz, bunlar karşılıksız kalmayacaktır. Ve Türkiye’nin topraklarına ve vatandaşlarına yönelik hiçbir saldırıyı, şunu iyi biliniz ki, karşılıksız bırakmadık, bırakmayacağız. DAEŞ, en büyük zayiatı Kilis’e yaptığı bu tür operasyonlarda vermiştir ve buna devam ederse onlar daha çok zayiat verecektir. Terör örgütlerinin ülkemize yönelik tacizlerinin gerisindeki niyetleri biz çok iyi biliyoruz. Şundan emin olunuz, başaramayacaklar. Türkiye hem tüm terör örgütleriyle mücadele edecek, hem de kendi politikalarını hayata geçirecek güce ve kararlılığa sahiptir, bundan endişeniz olmasın.”

Türkiye’nin bugün ortaya koyduğu vakur duruşun arkasında güçlü bir tarihî birikim bulunduğuna, milletin ve ülkenin omurgasını teşkil eden değerlere saldırıp da iflah olan kimsenin olmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunus’un ilahisini, Hacı Bektaş’ın selamını, Süleyman Çelebi’nin mevlidini, Itri’nin tekbirini, Mehmet Akif’in özlemini, Necip Fazıl’ın öfkesini kalbiyle hissetmeyenlerin, bu toprakları da, onun üzerinde yaşayan insanları anlamayacağını kaydetti ve “Canlı bomba olup masum insanların hayatlarına kastedenler de, patlayıcı dolu çukurlarıyla mahallelerimizi harap edenler de, Meclisi terörize eden de bu kutlu pınardan nasibini alamamış olanlardır.” değerlendirmesinde bulundu.(İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.