Memlekete Yazık Oluyor

Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde hâkimlerin, önüne gelen/konan dosyanın üzerinde Hizbullah yazıyorsa içeriğini okuduklarını hiç sanmıyorum, hatta okumadıklarına eminim. Faraza okusalar bile sağ, sol veya adli diğer dosyalar gibi okumadıklarına kesinlikle eminim. Ve yine farzedelim okudular o anda insani ve hukuki hiçbir kriteri gözetmediklerinden kesinlikle şüphem yok. Bu mantık(sızlık), doksan yıl önce üzerinde ‘mürteci ve şeriatçı’ yazan dosyalar için geçerliydi. Yine bundan altmış- yetmiş yıl önce de -aynı dozda olmasa da- üzerinde ‘nurcu’ yazan dosyalar için geçerliydi. 

Doksan yıl önce gerici, yobaz, irticacı, şeriatçı suçlamasıyla ve ‘sanığın idamına ve bilahare şahitlerin dinlenmesine’ denilerek asılan binlerce mazlumun çoğu tarikat şeyhleri ve müritleriydi. Tarikatlerin, devletten gelen zulme karşı varlıklarını ispatlayacak bir mücadele sergilemeleri beklenemezdi ve dolayısıyla zalimlerin o zaman yaptıkları, ahiretteki büyük mahkemeye kaldı. Ancak o dönemde idam ve kıyımların çokca yaşandığı yerlerde daha sonraları Refah Partisi çokca taban buldu ve bugün Ak Parti de iktidarını bu bölgelere borçludur.

Sonraki dönemde, Bediüzzaman da yargı ve kolluğun çokca zulmüne uğradı. Ancak Üstad uğradığı zulmü, mücadelesi için bir basamak yaptı ve bu defa zalimlerin tuzağı kendi başlarına geçti. Sonunda Üstadın ve talebelerinin her tutuklanışı, her yargılanışı ve hapsedilişi, Üstadın ve eserlerinin çok geniş kitlelere yayılıp kabul görmesine neden oldu. Bunun asıl sebebi, uğradıkları keyfi zulümler değil bu haksızlıklara rağmen davalarında sebat etmeleri, sabırla direnmeleri ve o baskılara aldırmadan fedakârlıkla gösterdikleri mücahade idi, çaba ve gayret idi.

Üstad, kendisine yapılanlar karşısındaki çaresizliğini ve acizliğini en büyük bir şefaatçi görüp bununla Allah’tan yardım istediğinde kudret-i ilahi, binlerce insanın kalbine davasının muhabbetini ekti. En önemlisi de günümüzdeki ve özelde bu coğrafyadaki keyfi zulümlere karşı nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini öğretti.

Zalimleri Allah’a havale ederken, uğrayacakları akıbet konusunda şüphesi yoktu. Çünkü Allah yolunda hizmetini ihlasla yaparken dünyevi bir beklentisi yoktu. Hatta bir keresinde mahkemede, ‘yanlış yapıyorsunuz, memlekete yazık ediyorsunuz, sizin bu zulmünüz gazab-ı ilahiye dokunur’ demişti de hiç oralı olmamışlardı, ancak aynı dakikada mahkeme sallanmış ve herkes dehşete düşmüştü. Hem gerek öncesinde gerekse Üstad dönemindeki zulümlere seyirci olan bu ülke halkı için, ind-i ilahi bedduları es geçmedi ve geçmeyecektir. Kıtlıklar, depremler, katliamlar bu memleketin son yüzyılında hiç eksilmedi.

Ve gelelim bugüne. Artık irticacıların ve de nurcuların mahkemelerde dosyaları yok. Hatta tam tersine bugün, israilin katlettiği müslümanları şehit bile saymayan bir takım sözüm ona garip bir nurculuğu savunan zatlar, hâkim ve amir konumundalar. Üstad böyle kimselerin nurculuğu için 29. Mektub, 6. Kısım, 1. Desisenin haşiyesinde, ‘namazda yel ile abdestleri bozulduğu halde abdestlerinin bozulmadığını söyleyenlerdir’ tabirini kullanıyor.

Hizbullah, kelime manasıyla Allah taraftarıdır ve Hizbullah ile ilgili söylenecek ve yapılacak olan her şey, kalbinde zerre kadar imanı olan kişiler için dikkati gerektirir. Bir dönem camide ders veren binlerce genci Hizbullah örgütüne üye olma suçlamasıyla cezalandıranlar, Allah’a karşı cephe açtıklarını o anki zaferin sarhoşluğuyla tam ifade etmekten kaçınmışlardı.
Sırf Atatürk ilkelerini ve özelde laikliği koruma adına öyle bir karalılık gösterdiler ki kimin ne yapıp da bu kadar cezayı hakettiğini hiç mi hiç umursamadılar bile. Ve son mahkeme kararları bugün bu konudaki ısrarın devam ettiğini gösteriyor. Malum İslami dernek gönüllülerinin toplumun maddi ve manevi ıslahı için yaptıkları her şeyin aslında laik rejimi yıkmaya yönelik olduğunu dolayısıyla Hizbullah’a karşı laik rejimin ancak bu şekilde korunabileceğini gerekçe gösteriyorlar. Ve işin ilginç yönü hükümetle Öcalan arasındaki pazarlığın da bu paralelde olduğu giderek netlik kazanıyor. PKK için her türlü pozitif ayrımcılık yapılırken Hizbullah söz konusu olduğunda hukukun işletilmeyeceğine dair bir güvence verilmiş gözüküyor.
Ve bugünün mazlumları Allah’ın dini ve Rasulü için çabalarken ister istemez kendi dillerinden olmasa da yakınlarının dilinden zalimlere beddualar dökülüyor.

Sonra kan ve gözyaşı… Memlekete yazık oluyor.
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.