Selahaddin YILDIRIM

Selahaddin YILDIRIM

Mesnevi’den hikmetli bir hikaye

Kazvinlinin biri (Kazvin, İran’da bir şehir) bir gün vücuduna bir aslan dövmesi yaptırmak ister ve dövmeciye gider:

-Usta, der, bana bir dövme yap, fakat canımı acıtma.

Dövme ustası sorar:

-Ne resmi istersin vücuduna ne işleyeyim? der.

Adam:

-Burcum aslandır onun için bana bir aslan resmi çiz, fakat dikkat et bu işi adam akıllı yap der. Dövmeci sorar:

-Vücudunun neresine yapayım aslan resmini?

 Kazvinli:

-İki omuzumun arasına, der.

Dövmeci iğneleri alıp işe koyulur. Adamın canı acımaya başlar ve feryat eder:

-Aman usta beni öldürdün ne yapıyorsun, diye bağırır. Usta:

-Aslan resmi yap dedin ya onu yapıyorum, der.

Kazvinli sorar:

-Neresinden başladın?

Usta:

-Kuyruğundan," diye cevap verince, Kazvinli:

-Aman iki gözüm, canım ustacığım, bırak kuyruğu, aslanın kuyruğunu yapacaksın diye benim ta kuyruk sokumum sızladı. Canım burnuma geldi. Aslan varsın kuyruksuz olsun. İçime fenalık geldi acıdan nerdeyse bayılacağım, der. Usta bunun üzerine aslanın başka bir tarafını yapmak üzere iğneleri batırmaya başlar. Kazvinli feryad eder:

-Şimdi aslanın neresini çiziyorsun? der. Usta:

-Kulağını çiziyorum, der.

Kazvinli can acısıyla bağırır:

-Bırak ustacığım Allah aşkına varsın aslan kulaksız olsun, canım çok acıdı, der.

Usta bu defa aslanın başka bir yerini çizmeye başlar. Kazvinli yine feryad eder:

"Bu defa aslanın neresini dövüyorsun," der. Usta:

-Azizim şimdi aslanın karnını yapmaya çalışıyorum, der.

Bunun üzerine Kazvinli:

-Aman çok fena acıdı canım, bırak iğneleri batırma varsan aslan karınsız olsun, karnı eksik olsun aslanın, deyince; usta sinirlenerek elindeki iğneleri yere atar:

-Bu benim başıma gelen, âlemde hiç kimsenin başına gelmemiştir. Hiç kuyruksuz, başsız, kulaksız ve gövdesiz aslan olur mu? Böyle bir aslanı kim görmüş” diye işi bırakır. (Mesnevî, c. I, beyit: 2981 vd. )

Hikâyenin sonunda Hz. Mevlânâ şu öğüdü verir: “Kardeş, iğne yarasına sabret ki kâfir nefsin iğnesinden kurtulasın!”

“Vücudunda nefsi ölen kişinin fermanına güneş de tâbidir, bulut da. .”

Konuyu biraz daha basite indirgeyerek şunları söyleyebiliriz: Hiçbir başarı, hiçbir güzel netice kolayca ve zahmetsiz biçimde elde edilmez. Her şeyin bir bedeli vardır. Arzu edilen sonucun elde edilmesi için bir takım zahmet ve külfetlere katlanmak gerekir.

Meselâ ibadetlerimiz bir takım fedakârlıkları gerektirir. Abdestin, namazın, orucun sağlayacağı manevi güzelliklere kavuşmak için, sırasında onların vereceği zahmete katlanmak icap eder. Hac ibadeti, masraflı, yorucu, maddî ve manevi bakımdan dayanıklı olmayı gerektiren bir ibadettir.

Aynı şekilde nefsini yenip manevi olgunluğa ulaşmak için, bu konudaki rehber kişinin tavsiyelerine uymak gerekir. Bu tavsiyeler başlangıçta insana ağır ve zor gelebilir. Ama bunlar katlanılmaya değer. Çünkü elde edilecek sonuç gerçekten değerlidir.

Bedeni hasta olan kimse hekimlerin verdiği ilaçları acı da olsa kullanır, aksi takdirde iyileşemez. Sırasında ameliyata, bıçağa, neştere başvurmak gerekebilir. Bu tür operasyonlara ve tedavi sürecinin sıkıntılarına katlanamayan iyileşemez.

Aynı şekilde, manevi olgunluğa, yüksek ahlâk seviyesine erebilmek için de nefsimizin isteklerine, hırslarımıza, kibir ve gururumuza karşı koymasını bilmek gerekir. Bütün bu zahmetleri göze alamazsak başarıya ulaşamayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.