MİT Kürtlerin tehcir edilmesini istemiş!

MİT Kürtlerin tehcir edilmesini istemiş!

12 Mart 1971 Muhtırası’ndan sonra Milli İstihbarat Teşklatı (MİT), hükümete Kürtleri tehcir edin önerisinde bulunmuş.

12 Mart öncesindeki istihbarat raporlarıyla Milli Güvenlik Kurulu (MGK) brifinglerinde “Kürtçülük” konusunun özel olarak işlendiğini biliyoruz. 25 Şubat 1971 tarihini taşıyan toplantıda ortaya konulan görüşler ve istihbaratın elde ettiği bilgiler son derece düşündürücü ve şaşırtıcı.

O toplantıda bölgede özellikle Molla Mustafa Barzani’nin etkisiyle ilgili birkaç örnek verdikten sonra Fuat Doğu “Kürtlerin niyetlerini ortaya koymak bakımından 2 misal daha vermeyi zaruri görmekteyiz” diyor ve devam ediyor:

“Mahkum ve lider bölgecilerden Sait Elçi, 8 Şubat 1971 günü Nusaybin’de, ‘Bu günden sonra köylerde çok fazla çalışmamız lazımdır. Hükümetten korkmayın, Türkiye parçalanıyor, her tarafta bölünmeler var. Bugün kendimizi kurtaramazsak hiçbir zaman kurtulamayız. Bizleri ne Amerika ne Rusya kurtarır. Ancak kendi çalışmalarımız kurtarır. Ben şahsen ne ölümden ve ne de hapishaneden korkuyorum. Sizler de benim gibi olun’ şeklinde konuşmuştur.

Şeyh Sait’in oğlu Selahattin Fırat’ın bir sorusuna karşılık, Mustafa Işık, ‘Okul müteahhitliği yapıyorum. Halk bunu bir menfaat karşılığında yaptığımı sanıyor. Oysa ben Molla Barzani’ye hizmet ediyorum. Her okulun temelini attığımda bu okullarda Kürtçe tedrisatın yapılması, Molla Mustafa Barzani’ye ait olması için dua ediyorum’ demiş, buna karşılık Selahattin Fırat da ‘Allah duanızı kabul etsin’ cevabını vermiştir.

Fuat Doğu, bu tespitleri anlattıktan sonra ne yapılması gerektiği konusunda görüşlerini de açıklıyor.

“Sayın Cumhurbaşkanım” diye başlıyor.:

“Bugünkü Anayasa ve hukuk anlayışına dayanan tutum devam ettikçe, gerek sağ ve gerekse sol ideolojiye sahip Kürtlerin, Kürtçülüğü Türkiye devletinin bütünlüğü için gittikçe büyüyen bir tehdit haline getirecekleri kanaati, yukarıdaki maruzatımızın tabii neticesidir. Dev bir mekanizma olan insanlık tarihinin akışını Kürtçülük karşısında Türklüğün kaderi aleyhine işletmek, istikbale ait milli umudu korumak her geçen gün Kürtlük yolunda mutlak bir inanç pınarından yıkanırcasına beslenenlerin Türkiye’nin başına günün birinde uluslararası politik konjonktürün etkisiyle, Irak’ta olduğu gibi bir badire açmasına mahal bırakmamak için devlet çapında tedbir alarak uygulamaya geçilmesinde zaruret görmekteyiz.”

MİT DEVREYE ANTER’İ SOKTU

12 Mart belgelerine bakıldığında bugün anlaşılıyor ki o dönemde en korkulan isim Molla Mustafa Barzani. 12 Mart muhtırasından sonra Haziran ayında Milli Güvenlik Kurulu’na (MGK) gönderilen yazıda, “Türkiye’de bütün Kürtçülük cereyanlarının, fikir ve eylem olarak Barzani’den ilham ve kuvvet aldığı inkar edilmez bir gerçek haline gelmiştir. Barzani’nin Türkiye’ye karşı masum görünme gayreti ve bugüne kadar uygulamaya çalıştığı iki yüzlü siyaset, tamamen tutarsız bir hale gelmiş ve tam bir açıklığa kavuşmuştur” deniliyor.

Yazıda yer alanlardan asıl ilginç olanı ise Musa Anter ile ilgili bölüm.

İsveç’in Upsala kentinde 1969’dan beri faaliyetlerini sürdüren Kürdistan Mücadele Cemiyeti (BAHOZ), Türkiye’de karşı sert mücadeleye başlayınca MİT’in devreye Musa Anter’i soktuğu anlaşılıyor:

“BAHOZ’un özellikle yurdumuza müteveccih zararlı faaliyetlerini önlemek maksadıyla, Türkiye’de bulunan sivrilmiş Kürtçü şahıslardan olup, mezkür örgüt üzerinde geniş etkisi bulunan Musa Anter teşkilatımız tarafından alınarak BAHOZ’un faaliyetlerinin durdurulması konusunda önemli bir adım atılmıştır.”

Fuat Doğu’nun imzasını taşıyan yazıda, Doğu bölgesine çeşitli yollarla silah sokulduğuna dikkat çekiliyor ve “Şayet” deniliyor, “12 Mart muhtırası malum teşebbüsü durdurmasaydı Türkiye’de meydana gelecek iç çatışma sırasında Doğu bölgesinde de bir muhtariyete giden ayaklanmanın çıkmasının mutlak olduğu yolunda içerden ve dışarıdan haberler almaktayız.”

‘BAŞKA YERE GÖNDERELİM’

Bu yazının son bölümünde sorunun çözümü için bugün hiç kimsenin aklına dahi getirmek istemediği çözüm önerileri yer alıyor.

MİT’in görüşüne göre, 12 Mart’tan sonra Nihat Erim kabinesi tarafından yapılmakta olan Anayasa değişikliklerine mutlaka önleyici hükümler konulmalı. Bunlardan biri de Ermeni tehciri gibi Kürtleri başka bölgelere kaydırmak.

Bakın, hangi ifadeler var bu konuda:

“Tehlike Şeyh Said’in meydana getirdiği isyan tehlikesinden çok daha vahimdir. Anayasanın değişikliğe götürüldüğü şu sırada Anayasa maddeleri içersine bu tehlikeyi de önleyecek bazı maddelerin konulması belki düşünülebilir. İskan politikası, tehcir politikası, aşiretleri bölgeden uzat tutma politikası gibi. Bu bakımdan konunun partiler üstü acil bir tedbire artık ihtiyaç gösterdiğine ve bu tedbiri alacak yetkili komisyonun toplanarak en kısa zamanda Türk dilinin hakim kılınması başta olmak üzere bu bölgeye Türklüklerinin, bölge halkına Türk olduklarının kabul ettirilmesinde zaruret duymaktayız.Milliyet”

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.