Menderes YILDIRIM

Menderes YILDIRIM

Modernizm ve Nesiller Arası İletişim

Modernizm ile beraber, aynı mekanı paylaşan üç nesil arasındaki iletişimsizlik de artıyor. Baba çocuğunu anlamakta sorun yaşadığı gibi, dede de ikisini anlayamıyor.

Sorunun boyutları; teknolojinin hayatımıza her gün daha fazla girmesi, buna paralel olarak dijital kültürün, kadim kültürün sınırlarını zorlamasıyla artmaktadır.

Kadim kültür; Adem (a)'dan günümüze değişmeyen, ortak aklın da kabul ettiği doğrulardır. Bunlar, asıl gerçekleri de temsil etmektedir. Ne var ki, “cahiliye ve şirk” anlayışından beslenen modernizm; insan nevini, oluşturduğu acil ihtiyaçlar ve sanal yaşam arenalarına doğru çekebilmektedir.

Bir evdeki dedenin, modernizmin sunduğu sanal âlemden ve dijital kültürden gereğince haz alamadığı bir vakıa. Baba ise ancak zorunlu ihtiyaçlarının gerektiği hududa kadar bu kültürün içinde ama bocalamakta; ayağına gittiği çocuğuna karşı, ezilmekte, otoritesi zayıflamakta.  Zayıf bir babanın, kadim kültürü, değerleri öğretmekte yetersiz kalması da mukadderdir.

İnsan sosyal bir varlıktır ve toplum içinde yaşar. Dinlerin çağrısı da toplumun tevhidi içindir. İnancını kuşanan aile; fert olmaktan çıkmış, toplum olabilmenin gücüyle donanmış, insanlığın ortak aklıyla buluşmuş olacağı için, modernizmin saldırılarına karşı güçlü olur. Bu tanımı tersinden okursak; cami ve cemaate giden, buraların şahs-ı manevisiyle buluşan aileler, modernizmin hafi-sanal sillelerine karşı daha korunaklı olur; nesiller arası kopuklukları yaşamaz, tehlikelerinden emin olur.

Değerler eğitimi, bu açıdan İslami eğitimden beri olamaz, aksine bunun çatısı altında olmak zorundadır.

İslam; insanlığın yaratılışı ile beraber, insanlığın hayatının her yönüne müdahale eden, helal ve haramları belirleyen, özgür alanlarla beraber yasaklarını sunan; ölümden sonraki yaşantının ilkelerini belirleyen İlahi dinin adıdır. Emin elçilerle her defasında yeniden telkin edilmiş; nihai kemalatı da Kur'an-ı Kerim'le bulmuştur.

Şunu soralım: İnsanın zihnini boşaltan; gerçek hayattan kopararak sanal hayata mahkûm eden, sağlık sorunlarıyla boğuşturan “modernizmin orantısız saldırılarına” karşı nesillerin bir sığınağı var mı?

El cevap; zor ama vardır.

Zordur çünkü Müslüman devlet ve toplumlar, İslam'ın sağlam kalesinden çıkmış, korunaksız çıkar alanlarına inmişlerdir. Modernizmin, her çeşit saldırılarına açık olan bu sahalarda; en basit anlamıyla iletişimsizlik yaşanmakta; baba, oğlu; oğul, babayı; baba da bir önceki nesli anlamakta ciddi sorunlar yaşayabilmektedir. Yaşanan sorunlar, modernizmin, dolayısıyla da Batı'nın seküler kültürünün kâr hanesine yazılmaktadır.

Batı kültürü, kapitalisttir, müsriftir, yamyamdır. Kendi neslinin değerlerini yiyerek beslenen bu sanal kültür, değerleri çiğnemekte; en güzel cümlelerle yazdığı kendi yasalarını dahi bir anda çiğneyebilmektedir. Yani bu kültürün hâkimiyetinde hiçbir kültür, hiç bir medeniyet ve ırk güvencede değildir. Bu despotizmin en güzel örneğini, Trump, BM'deki konuşmasında, tüm dünyanın gözleri önünde, hem de büyük bir pişkinlikle yapabilmiştir.

Bizler, İslami yani en insani ve medeni bir mirasın varisleri olarak aslında en haklı bir konumdayız. Aynı zamanda mahrumuz, mağduruz, fetret dönemindeyiz. Fetret dönemi de beylikler dönemini beraberinde getirmiştir.

Bunun sonucu olarak da örgütlü toplumlar, topluluklar oluşturamamışız. Liyakat sistemimiz sarsılmış, eğitim de üretemiyoruz. Konuşan bilmiyor, bilen ise değişik sebeplerden dolayı konuşmuyor, konuşamıyor. Konuşmanın ağır bedellerine razı olan onurlu azınlık ise etkisiz hale getiriliyor. Karşı cepheler ise tam teçhiz

Yapacak çok işimiz; buna yetecek imkân ve kabiliyetlerimiz de vardır. Gerekirse kimi bedelleri göze alarak, fincancı katırlarını da ürküterek…

Yara bizim ve dost da acı söyler. Zülf-i yare dokunsa da sorunumuzun bir parçası olan mercilere -ta'zimle- yönelerek; S.Karakoç'un “Hızırla kırk saat'inden” aktaralım:

 “Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz

Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Bunu bana öğretmediniz
Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
nasıl sileceğimi öğretmediniz…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.