Namlunun ucundaki meslek: Gazetecilik

Namlunun ucundaki meslek: Gazetecilik

Gazetecilerin her yerde sıkıntılara maruz kaldığını belirten Vanlı basın mensupları, Gazze'de ve Suriye gibi çatışma bölgelerde onlarca gazetecinin öldürülmesine rağmen dünyada gazeteci ölümlerine ilişkin bir sesin çıkmamasına tepki gösterdiler.

VAN - Van’da görev yapan basın mensupları, Gazze ve Suriye gibi çatışmaların olduğu bölgelerde gazetecilerin öldürüldüğüne dikkat çekerek, bu bölgelerde gazetecilerin öldürülmesinin sebebinin yapılan katliamların dünyadan gizlenmek istenmesi olduğunu belirtti.

 

Son zamanlarda gazetecilerin kaçırılması, tehdit edilmesi, Gazze ve Suriye’de gazetecilerin öldürülmesi ve rehin almasının üzerine görüştüğümüz Van’daki basın mensupları, dünyanın neresinde olursa olsun gazetecilerin öldürülmesi, kaçırılması, rehin alınmasının ve tehdit edilmesinin kabul edilemeyecek bir davranış olduğunu belirterek, gazeteciliğin kutsal bir meslek olduğunu söylediler.

 

Konu ile ilgili görüştüğümüz Van Medya Mensupları Derneği (VANMED) Başkanı ve Serhad FM Genel Yayın Yönetmeni Abdulvahap Akkay, Gazze’de öldürülen gazetecilerin tek sebebinin olduğunu söyleyerek, gazetecilerin Gazze’de yapılan katliamları dünyaya duyurdukları için öldürüldüklerini söyledi.

 

“Gazeteciler Gazze’deki katliamları dile getirdikleri için öldürülüyorlar”
Gazze’de bir katliamın olduğunu ve çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden herkesin katledildiğini söyleyen Akkay, “Öldürülen bu mazlum halkın arasında gazeteciler de var ve gazetecilerin öldürülme sebebi aslında Gazze’deki bu katliamları dünyaya duyurdukları için bununla büyük bir misyonu üstlendiler. Oradaki gazeteciler, Siyonistlerin yapmış olduğu bu katliamları dünyaya an be an ilettikleri için, dolayısıyla İsrail’de orada yapmış olduğu katliamın bilinmemesi için gazetecilere her türlü engellemeyi yapıyor. Fakat gazeteciler her türlü engellemelere rağmen bu ablukayı aşarak Gazze’ye ulaşıyorlar ve Gazze’ye ulaşmalarıyla birlikte hayatlarını tehlikeye atarak görevlerini ve misyonlarını sürdürmeye çalışıyorlar.” dedi.

 

“Gazetecilerin seslerini kısmak için katlediyorlar”
Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen tepkilerin İsrail’i harekete geçirdiğini söyleyen Akkay, “Gazetecilerin seslerini kısmak ve gazetecilerin görüntü almalarını engellemek için onları öldürme pahasına da olsa gazetecilere engel oluyor ve netice itibari ile birçok gazeteci katlediliyor. Dünyada basın yayın özgürlüğünden dem vuran AB ve BM bu katliamlar karşısında sessiz bir şekilde durarak sadece izlemekle yetiniyor. Öldürülen binlerce sivile rağmen İsrail’e bir tepki göstermeyen bir dünyada gazetecilere tepki gösterilmesi elbette ki beklenemez.” diye konuştu.

 

Dünyada gazetecilerin haklarını savunan basın özgürlüğü adı altında kurulan birçok cemiyet birçok kuruluşun olduğunu söyleyen Akkay, “Bunların en azından saflarını belli etme adına ve öldürülen gazeteciler hatırına dahi olsa seslerini çıkarmaları gerekirdi. Sözüm ona basın yayın kuruluşu işte basın özgürlüğünden dem vuran hiçbir kurumun hiçbir kuruluşun bir sesi yok, onlardan bir ses gelmesini de beklemiyoruz. Onlardan bir ses gelmesi için ya onların kendi muhabiri olması lazım ya da onların düşünce sistemlerine göre hareket eden birisi olması lazım ya da katliamları görmezden gelen bir muhabir olmak gerekir ki onlar sizi görsünler.” şeklinde konuştu.

 

“Gazetecilerin sıkıntıları üst perdeden yönetime iletilmesi gerekiyor”
Gazetecilerin tehdit edilmesi veya kaçırılma olaylarının toplumun bir gerçeği olduğunu söyleyen Akkay, “Gazetecilere karşı yapılan engellemeler ve sınırlamalar var. Gazeteci bir haber yapmak istediği zaman istediği yere gidip bir röportaj yapamıyor, fotoğraf çekemiyor hatta haber yaptığı için engellemelere uğrayan şiddet gören kardeşlerimiz var. Bu noktada basın yayında çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor tabi bunların önüne geçme adına bir şeylerin yapılması lazım en azıdan basın yayın özgürlüğü adı altında kurulan bu STK’ların, bazı hakları elde etmeleri adına seslerini çıkarmaları gerekir. Onların da yapılan bu yanlışlara sessiz kalmamaları gerekir ve gazetecilerin, gazeteci olarak kendi mesleklerini yapabilmeleri için hem toplumda hem sözde basın yayın özgürlüğü için kurulan sendikalardan destek almaları ve bu gazetecilerin sıkıntılarının üst perdeden yönetime iletilmesi gerekiyor ki, bir netice alınabilsin.” dedi.

 

“Türkiye’de özgür basının olduğundan bahsetmek mümkün değildir”
Türkiye’de basının özgürlüğüne inanmadığını söyleyen Akkay, “Basın özgür olmuş olsaydı, herkes istediği şekilde istediği haberi yapabilirdi. Başkalarının haklarına saldırmadan başkalarının haklarını ihlal etmeden istediği haberi yapması gerekiyordu. Avrupa’da biraz daha basın yayın özgürlüğü ön planda, buraya göre en azından bir basın özgürlüğü var ama Türkiye’de basın yayının özgür olduğundan bahsetmek, ne yazık ki pek mümkün değildir. Gazetecilerin karşılaşmış olduğu sıkıntılar karşılaşmış oldukları bu tehditler ve kaçırılma olayları aslında basın yayın özgürlüğünün olmadığını bizlere gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

 

“Tarihe tanıklık ettikleri için gazetecilik kutsal bir meslektir”
İsrail’in Gazze’ye ve Filistin’e yönelik saldırılarının ilk olmadığını herkesin bildiğini söyleyen Van Bölge Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Bişar Ulutaş, “50 yıldan fazladır İsrail kendisine ait olmayan, Filistin’e ait topraklarda savaş çığırtkanlığı yapıyor. Yahudilerin şöyle bir özelliği vardır, hem vururlar hem de ağlarlar. Sadece gazeteciler değil, sayısız çocuk ölüyor, yaşlılar ölüyor, insanlar ölüyor, elbette ki gazeteciler de ölüyor. Karşılıklı iki ordu dahi savaştığında, gazeteci geçtiğinde o savaşın kesilmesi, o silahların susması gerekir. Gazetecilik böyle kutsal bir meslektir, çünkü gazeteciler tarihe tanıklık ederler. Fakat İsrail’de bu acıma olmadığı için, İsrail gazeteci veya doktor, öğrenci veya çocuk dinlemiyor, dünyanın gözleri önünde bir katliama imza atıyor. Bizler Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta bütün mazlumların bir an önce özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz, ölümlerin son bulmasını istiyoruz savaşların son bulmasını istiyoruz, oradaki gazetecilerin ölümünün de doğru olmadığını düşünüyoruz. Bir kez daha şunu söylüyorum, gazeteciler tarihe tanıklık eder, o yüzden tüm bu ölümlerin, bir an önce son bulması gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyoruz.” dedi.

 

“Gazetenin durumu kötü olunca, gazetecinin de durumu kötü oluyor”
Türkiye’de ve dünyada ulusalar arası, ulusal ve yerel gazeteciliğin olduğunu söyleyen Ulutaş, “Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte gazetecilerin sayısında bir artma oldu. Herhangi bir haberi telefon ile fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşarak bireysel gazetecilik yapılıyor fakat gerçek mesleği gazetecilik olanalar ulusal basında ve yerel basında çalışıyorlar. Ulusal basında çalışanlar genelde maaşlarını alıp görevlerini yaparlar, fakat yerel gazetecinin öyle değildir, yerel gazetenin durumu kötü olunca yerel gazete çalışanının da durumu kötü olabiliyor. Son yıllarda Türkiye’de kamu ihale kanununda sürekli değişikliklerin yapılması, kurumların ihalelerini şeffaf bir şekilde yapmamasından dolayı yerel gazeteciler sıkıntı yaşıyor. Biz yerel gazeteler kamu ihalelerini yayınlayarak ekmeğimizi elde ediyoruz. Gazetelerde yayınlanan ihalelerde eksiklik olduğu için dolayısıyla yerel gazeteler sıkıntı yaşıyor, yerel gazete sahibi sıkıntı yaşayınca bu çalışana da yansıyor ve çalışan maaşını alamıyor, bir bu yönde sıkıntı var.” diye konuştu.

 

“Yazdığınız bir kelimeye dahi dikkat edilen bir ülkede yaşıyoruz”
Yerel gazetecilerin küçük şehirlerde istediği şekilde gazetecilik yapamadığını söylen Ulutaş, “Yazdığınız her habere dikkat ediyorlar, ‘PKK’lı’ yazdığınızda bu örgüte sempati duyan veya bu örgütle bağlantılı olan partililer size tepki gösterebiliyor, ‘PKK’li’ yazdığınızda bu defa da devlet diyor acaba bunların da bu örgüte bir sempatizanlığı mı var veya ‘AK Partili’ yazdığınızda, bunlar yüzde yüz AK Partili diyorlar, ‘AKP’li’ yazdığınızda, bunlar AK Partili değil diyorlar, yani yazdığınız bir kelimeye dahi dikkat edilen bir ülkede yaşıyorsunuz, bunlar hiç hoş değil, bunlar hiç doğru değil, gazeteci özgür olmalıdır, gazeteci istediği şekilde yazabilmelidir, gazeteci feodal sistemin istediği şekilde haber yapmamalı, özgür bir şekilde haberini kullanabilmelidir. Yine küçük şehirlerde yaptığınız bir haberden dolayı bakıyoruz bir aşiret sizin üzerinize gelebiliyor veya ‘siz bu aşireti nasıl eleştirirsiniz’ tarzı tehditlerle karşılaşabiliyorlar, umarım bu sorunlar önümüzdeki süreçte düzelir.” ifadelerini kullandı.

 

Devletin, insanların canı, malı ve ırzını korumakla görevli bir müessese olduğunu ifade eden Ulutaş, “Gazetecilerin kaçırılma ve tehdit gibi durumlarda devletin mutlak surette gücünü göstermesi ve bu tehdidi yapanlara, bu kaçırmaları yapanlara, bu korkuyu salanlara kesinlikle fırsat vermemesi gerektiğine inanıyoruz. Van ilimizde, bölgemizde, ülkemizde gazetecilik yapan her şahsın özgür bir şekilde, korkmadan, cesur bir şekilde mesleklerini yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Devletin de özellikle yerel gazetecileri korumak için biraz daha çaba harcaması gerektiğini, tüm kurumlarında ihalelerini şeffaf yapıp, gazetelerde yayınlayıp yerel gazeteleri güçlendirmesini, yerel gazetecilerin de güçlenmesi sonucu gazetecilerinde ekonomik anlamda bağımsızlığını göstererek seviyeli, düzgün, tarafsız bir gazetecilik yapmalarını arzu ediyoruz.” dedi.

 

Vansesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü İkram Kali, gazeteciliğin doğası itibari ile riskli bir meslek olduğunu söyleyerek, gazeteciliğin namlunun ucunda olan bir meslek olduğunu söyledi.

 

“Gazetecilerin asıl sorunları özgür yazabilmeleridir”
Gazetecilerin sorunlarının genel anlamda aynı olduğuna vurgu yapan Kali, “Gazetecilerin haber yapma sorunları vardır. Bölgeye göre de değişebiliyor, yani Van’da gazetecilik yapmak farklıdır, başka bir şehirde gazetecilik yapmak farklıdır. Van’ın farklı sorunları vardır, diğer şehirlerin ise farklı sorunları vardır. Bölgesel ve toplumsal yapıya göre gazetecilerin sorunları değişir ama gazetecilerin asıl sorunları özgür yazabilmedir. Haberini bağımsız yazabilmedir. Bu hem devletten kaynaklanan hem de çeşitli örgütlerden kaynaklanan sorunlardır. Gazeteci özgür olmalıdır, gazeteci düşündüğünü özgür bir şekilde yazabilmelidir, gazeteci toplumun sesidir.” şeklinde konuştu.

 

“Baskı ve tehdidin olduğu bir yerde basın özgürlüğü savunulamaz”
Gazetecilerin öldürülme, kaçırılma ve tehdit olaylarıyla sürekli karşı karşıya geldiğini söyleyen Kali, “Gazetecilerin kaçırılma ve tehdit gibi olaylar her zaman olan bir şeydir, yanlış bir şeydir. Baskı, tehdidin olduğu bir yerde basın özgürlüğü savunulamaz. Hem özgürlük savunulacak, özgürlükten bahsedilecek hem de baskı ve tehdit olacak. Gazetecinin rahat çalışamadığı bir yerde özgürlükten ve demokrasiden bahsetmek mümkün değil. Dünya, emperyalist güçler, çıkan olaylara ve eylemlere kendi duruşlarına göre, kendi ülkelerinin menfaatlerine göre değerlendirme yapıyor. Gazetecilerin ölümü tabi ki de acıdır, kim olursa olsun gazeteci gazetecidir, bunları birbirine bağlayan ortak unsur, aralarındaki ortak nokta meslekleridir. Gazeteci özgür çalışmalı, savaş ortamı dahi olsa gazetecilere dokunulmamalıdır, gazetecinin görevi tarafsız, doğru bir şekilde kamuoyunu aydınlatmaktır. Gazeteciden korkmamaktır, gazetecinin özgür çalıştığı yerde düşüncelerde özgür olur. Gazetecilerin eleştirisinden, gazetecinin haberinden kimse rahatsızlık duymamalı, aksine daha özgür yaptığı haberler toplum yararınadır. Gazeteler özgür olmalıdır ki, toplumun düşünceleri de özgür olmalıdır.” ifadelerini kullandı.

 

“Gazeteciler özellikle hedef seçiliyor”
Çocukları katleden İsrail’in gazetecileri öldürebileceğini söyleyen Tutku FM Genel Yayın Yönetmeni Salih Gekçen ise, “Filistin’de de, Suriye’de de öldürülen gazetecilerin seçilerek öldürüldüğünü düşünen insanlardanım. İsrail lehine veya Suriye lehine haber yapan gazetecilerin çok da öldürüldüğünü duymadım. Dünya insanının orada yaşanan dramın farkına varabilmesi için gecesini gündüzüne katıp, mesleğinin gereklerini icra etmeye çalışan gazetecilerin hedef alındığını düşünüyorum ki, cezalandırılan gazeteciler bile oldu. İsrail özelinde konuşacak olursak, Anadolu Ajansı yerini bildirmesine rağmen bombalar atıldı, kaldıkları yerler bombalandı. Oysa savaşta bile korunması gereken, savaşan taraflar tarafından özellikle can güvenlikleri alınması gerekirken maalesef İsrail ve Suriye’de özellikle hedef seçildiklerini görüyoruz, sebep ise yaptıkları zulümlerin dünya insanına aktarılmasının önüne geçilmesi olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.

 

“Birçok gazeteci maalesef baskı altında”
Türkiye’de gazetecilerin yaşadıkları sorunlara değinen Geçken, “Güç erkleri kendi işlemleri dışında haber yapılmasından pek hoşnut olmazlar. Şimdi burada devlet de diyebilirsiniz.  Hükümet de diyebilirsiniz, örgütlü yapılar da diyebilirsiniz. Biz Türkiye hinterlandında bunu değerlendirdiğimizde eskiden devlet tarafından baskılanmış birçok gazetecinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Birçok gazeteci maalesef baskı altında kalıyordu, tutuklanıyordu ama şöyle bir realite de var, şunu da göz önünde bulundurmamız gerekiyor, bölgede hâkim güçlerden biri olan örgütün (PKK) de yaptığı baskılar da var.” dedi.

 

"Türkiye’de gazeteciler tamamen özgürdür" denilemeyeceğini söyleyen Geçken, “Başbakana küfreden gazeteciler de var ama hakkını arayıp da örgütçülükten yakalanan gazeteciler de var. Burada da bir ayrım söz konusu, ulusal medyada yazıp, Cumhurbaşkanına, Başbakana küfreden bir gazeteci ile İlke Haber Ajansı muhabiri gibi görevini yaptığı ve görevinin dışında hiçbir şey yapmadığı halde örgütçülük suçundan yakalanan gazeteciler de var. Şimdi burada sistemler ve güçler kendi rahatsızlıklarını artıracak, gerçekleri ön plana çıkaracak, gerçeklikleri halkla paylaşacak gazetecilere karşı çok tahammülkar değillerdir diye düşünüyorum ama bunlar çok güçlü yapılara karşı da bazen bir şey yapamıyorlar.” ifadelerini kullandı.

 

“Farklı düşünen gazeteciler hedef alınıyor”
Gazetecilere yapılan saldırılara değinen Seçken, “Şimdi sokak eylemlerinde örgüte yakın haber yapmayan kişilere yapılan saldırılar oluyor, işte Gezi olaylarında gördük, kimi gazeteciler, eylemciler ile iç içe hareket ederken, kimi gazetecilerinde araçları yakıldı, oraya dahi sokulmadı. Burada sistematik bir şekilde hareket eden örgütlü yapılar ya da devletin dışında kendisinde belli bir gücü fark eden yapılar bile maalesef ilk olarak saldırdığı yapılardan biri gazetecilerdir. Türkiye’de alanda görev yapan, haber peşinde koşan, ulaştırmak zorunda olduğu haberleri yetiştirmeye çalışan gazetecilerin o an güçlü olduğunu hisseden yapılar veya örgütlü yapılar tarafından birçok defa tehdit ediliyor, darp ediliyor ve kaçırılıp kısa süreli de olsa özgürlükleri esarete çevirebiliyorlar.” ifadelerine yer verdi. (Cihad Coşar - İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.