Neredesiniz günümüzün Mu'tasımları

Abbasilerin meşhur halifesi Harun Reşit'in oğlu Mu'tasım döneminde Amuriye şehrinin (Afyon-İsparta dolaylarında) Rum valisi çevredeki kasabalara saldırılar düzenler. Bu saldırıların birisinde aldığı esirlerin bir tanesi de Müslüman bir bayandır. Müslüman kadın, esaret ve kendisine yapılankötü muameleye karşılık dönemin halifesi olan Mu'tasım'dan yardım ister.  ‘VaMu'tasımah/Mu'tasım neredesin' diye haykırır. Kadının bu feryadına karşılık, Rum vali, dalga geçercesine ‘Tabi, Mu'tasım, beyaz atlı ordularıyla şimdi gelir ve seni kurtarır' der.

Bu haber ve Müslüman kadının yardım çağrısı Abbasi sarayındaki Mu'tasım'a ulaşır. Mu'tasım,  küstah Rum valisine şu içerikte bir mektup gönderir. “Müminlerin Emiri Mu'tasımBillah'dan Rumların köpeğine! Esir aldığın bacımı derhal serbest bırakmazsan sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki, bir ucu burada (Bağdat) öteki ucu da orada (Amuriye) olacak.”

Mektup göndermekle kalmaz, Rum valisinin alaycı dille ifade ettiği gibi beyaz atlı 4.000 kişilik süvari birliğinin öncülük ettiği büyük bir ordu hazırlar.Hızlı bir şekilde Amuriye'ye ulaşır ve savaşa girişir. Kısa sürede şehri fetheder, valiyi öldürür ve kendisinden yardım isteyen Müslüman kadını esaretten kurtarır ve ona; “Ey mümine hanım! Emin ol ki, çağrını işitir işitmez bir an bile beklemeden hemen yola koyuldum” der.

Müslüman bir kadının çağrısı binlerce kilometre ötede sarayında sefa süren Mu'tasım'ı gayrete getirmiş,  orduları harekete geçirmiş, Amuriye şehrinin fethine sebep olmuştur.

Günümüzde İslam coğrafyasının birçok noktasında esir Müslüman bacılarımızın imdat çağrıları, ‘VaMu'tasımah' feryatları yeri göğü inletmektedir. Dün Bosna Hersek'te tecavüzden kurtulmak, karınlarında taşıdıkları gayri meşru çocukları doğurmamak için kendilerini Dirina nehrinin kollarına atan bacılarımızın hazin durumu, Ebu Gureyb zindanındaki Nur bacımızın mektubu ve feryadı yüreklerimizi dağlattı, bizi insanlığımızdan utandırdı. Dirina nehri ve Ebu Gureyb, dile gelerek esir Müslüman bacıların hikâyelerini anlatsaydı, kendimizi hangi nehirlere atar, hangi uçurumlardan kendimizi atardık…

Suriye'nin değişik yerlerindeki Müslüman bacılarımızın feryatları taze ve halen devam etmektedir. Yıllardır Siyonist zindanlarda tutulan Filistinli bacılarımızın erkekleriyle birlikte Siyonist zulüm karşısındaki çile ve sıkıntıları hergün artmaktadır.

Kayıt altına alınamayan, haberdar olmadığımız, duymadığımız, duymak istemediğimizümmet coğrafyasındaki esir bacılarımızınyeri göğü ileten feryat ve çığlıkları…

Son olarak, Kadir Gecesini Kudüs'te geçirmek için Filistin'e giden Türkiye vatandaşı Ebru Özkan, Türkiye'ye dönerken Tel Aviv Havaalanında Siyonistlerce keyfi bir şekilde esir edildi.  Askeri Mahkemede yargılanan Ebru, halen Siyonistlerin elinde esir.

Bu zulüm ve hukuksuzluk olurken ne basın ne de kamuoyu gereken tepkiyi gösterdi. Seçim sürecini yaşadığımız bugünlerde ne iktidar ne de muhalefet seçim meydanında bu zulmü haykırmadı, lanetlemedi. En basit bir olayda dahi  ‘kadın hakları' adı altında kadınları sokağa dökmeye çağıran çevreler Müslüman kadına yapılan bu zulme sessiz kaldılar, kör ve sağır tavırlarını aynen devam ettiriyorlar.

Amuriye'deki bir Müslüman kadının çığlığı Bağdat'takiMu'tasım'ı zevk ve sefadan edip, zalimler karşısında gayrete getiriyorsa, yanıbaşımızdaki Müslüman bacılarımızın feryatları da yöneticilerimizi, âlimlerimizi, halkımızı ve bizi gayrete getirmeli, yememize, içmemize, uyumamıza engel olmalıdır. Gayrete gelmiyor, harekete geçmiyorsak, -Allah muhafaza- imanımızdan endişe duymalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.