Öznesi İslam olmayan bir süreç bu topraklarda maya tutmaz

Öznesi İslam olmayan bir süreç bu topraklarda maya tutmaz

7-8 Mart tarihinde düzenleyeceği ‘Kürdistan ve Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayı’na destek her geçen gün artıyor.

Bölgede faaliyet yürüten 400’e yakın İslami STK’nın desteğiyle, Diyarbakır’da 7-8 Mart’ta tarihinde düzenlenecek olan ‘Kürdistan ve Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayı’na her kesimden büyük bir destek var.

Konu ile ilgili olarak İlke Haber Ajansının sorularını cevaplayan Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Vedat Turgut, bölgede yaşanan ve Çözüm Süreci adı altında Devlet ve HDP/PKK arasında yürütülen çalışmaların bölge halkını tatmin etmediğini, aksine süreci bir çıkmaza doğru götürdüğünü belirtti.

Devlet  ve PKK arasında yaşanan ve 40 yıla yakın bir süredir devam eden kirli bir savaşın olduğunu ve bu savaşın en büyük mağdurlarının Kürd halkı olduğunu belirten Turgut, yüz yıla yakın bir süredir devam eden Kürt Meselesinin hükümet tarafından PKK’nin silah bırakma meselesine indirgenmesinin doğru bir anlayış olmadığını ve Kürt Meselesinin çözümünde de asıl muhatabın bir bütün olarak Kürt halkı olduğunu söyledi.

Kürtlerin yapı itibariyle Müslüman olduğunu ve İslami hassasiyetlerinin yüksek bir toplum olduğunu ifade eden Turgut, Kürt Meselesinde de çözümde asıl öznenin İslam olduğunu söyledi.

Turgut, Kürdistan coğrafyasında Müslümanların dikkate alınmadan atılacak her adımın eksik kalacağını ve bu topraklarda tutmayacağını belirterek bu durumu herkesin bilmesi ve görmesi gerektiğinin altını çizdi.

Vedat Turgut ile yapılan Röportajın tamamı:

Bölge gerçeği ve yaşanan mağduriyetler üzerinden yürütülmeye çalışılan süreçte tarafların rolü ve samimiyeti…

Vedat Turgut: Malumunuz, bu 40 yıllık süreçte bölge halk çok büyük mağduriyetler yaşadı. Bu bağlamda 50 bine yakın bir can kaybı var. Bu can kaybının büyük çoğunluğu Kürt’tür ve bu can kaybı 2 tarafın birbirleriyle çatışmasından kaynaklı bir can kaybıdır. Bu son 2 yıllık süreç ile başlayan Çözüm Süreci ile yaşanan bu mağduriyetlerin bir şekilde nihayetinde erdirilmesi düşünülmüyor. Ama bunca yıldır yaşanan bu mağduriyetin müsebbibi olan iki tarafın kapalı kapılar ardındaki görüşmelerinin şeffaf olmaması, halktan gizlenmesi, sürecin içerisinde başka muhataplarında olmamasından kaynaklanan sıkıntılardan dolayı bir nihayete ulaşılamıyor.  Zira çıkan neticeye bakıldığı zaman halkın taleplerinden öte bir tarafta örgütün kendi ideolojik çıkar amaçlı siyasi beklentileri amaçlanırken, diğer taraftan devletin ali menfaatlerinin zarara uğratılmama çabası söz konusu. Dolayısıyla ‘yapılması gereken nedir?’ diye sorulacak olursa; Yapılması gereken şudur: Bu bağlamda şeffaf olunması lazımdır. Bu süreç başından beri halk tarafından desteklenmiştir. Mademki, halk tarafından desteklenmiş, o halde halk, kendisi için alındığı iddia edilen kararlardan haberdar olması ve doğru olarak öğrenmesi gerekir. Süreç ancak bu şekilde sağlıklı yürüyebilecektir.

Sürecin sağlıklı olarak yürütülebilmesi ve halkın sürece dâhil edilmesi adına atılan adımlar neler olmalı. Bu konuda yaptığınız Çalıştay hakkında bilgi verir misiniz?

Halkın sürece dahil edilmesi ve sürecin daha sağlam bir zemine oturtularak yaşanan mağduriyetin asıl failleri arasında heder edilmemesi adına bir çalışma yapılmıştır. Bu bağlamda, İstanbul’da dâhil olmak üzere birçok ilde kimi vakıflarla, kimi STK’larla görüşülmüştür. Bölge illeri gezilmiş. Etkin olan STK’larla görüşülmüş ve bu STK’ların ortak fikri ile 7-8 Martta bir çalıştay yapılacaktır inşallah. Bu çalıştay da elbette ki bütün Müslümanların arzuladığı, Müslümanların birliği, Müslümanların ittihadı, Müslümanların yekvücut görünmesi, idealimiz olsa bile, bu isteğimizin bir çalıştayla başarılacağını düşünmüyorum. Ancak eminiz ki, bu çalıştay iyi bir netice ile sonuçlanacaktır.  7-8 Martta yapmayı düşündüğümüz çalıştay da, 400’e yakın farklı STK’nın katılımı ve bileşimleriyle beraber belki binleri bulan, STK, kanaat önderi, etkin şahsiyetin içinde yer alacağı bir çalıştay olacaktır.  Kanımca halkın da değer vereceği belki de hükümetin de artık bir şekilde görmek durumunda kalacağı bir ortam olacaktır. Zira şu an gerek hükümet cenahından gerekse de kimi yazarçizerden gördüğümüz tavır, Kürt Meselesinde PKK/HDP dışında muhatabın olmadığı yönündedir. Müslümanlar birlikte değiller. Müslümanlar, farklıdırlar. Müslümanların bir ortak düşünceye sahip değiller şeklindeki akla ziyan beyanlarının boş olduğu inşallah boşa çıkarılacağı bir çalıştay olacaktır diye düşünüyorum.

 “Kürt Meselesinde” İslami Çözüm ne anlam ifade ediyor. Burada İslami Çözümün sürece katacağı katkı ne olacak?

Vedat Turgut: Kürdistan, bölgesi tahmin edersiniz ki, İslami kabul ettikten sonra İslam’dan dönmeyen bir millettir. Yani Türklere oranla belki daha önce, Araplardan hemen sonra Müslüman olan bir millettir. Dolayısıyla Kürtlerin genel tarihine bakıldığı zaman İslami olmayan bir düşünce, İslami olmayan bir şahsiyet, İslami olmayan bir fonksiyonun burada kabul görmediğini görmekteyiz. Takdir edersiniz ki, şu anda İslam, Kürdistan da önde gelen şahsiyetler Melay-ı Cezeri gibi, Şeyh Abdurrahman-i Aktebi gibi, Faqi-yi Teyra gibi şahsiyetler genellikle İslami yönü ağır basan şahsiyetlerdir. Bu halkın örfü de âdeti de İslam’a göre şekillenmiştir.  Bu örf ve âdete göre olmayan bir sistem, bir çözüm, elbette ki netice vermez. Maya tutmaz. Dolayısıyla yapılması gereken, Bu halkın dini değerlerine bu halkın örfüne, âdetine uygun bir şekilde bir çözümün serdedilmesi gerekir. Ve bu bağlamda çalıştay da belki de öne çıkacak olan düşünce de bu olacaktır. Şu bilinmelidir ki; öznesi İslam olmayan, öznesi Müslüman olmayan bir çözümün bir sürecin bu topraklarda maya tutmayacağını herkes biliyor. Süreci şu an yürütenlerin bu durumu görmesi gerekir, bilmesi gerekir.

Kürdistan da temsiliyet ve Çözüm Sürecinde muhatap alınanların dışında kalan Kürd temsilcilerinin sürece bakış açısı…

Vedat Turgut: Şimdi, özellikle bin yıllık ortak bir kardeşlikten bahsediliyor. Bu kardeşliğin ortak paydası da İslam’dır. Özellikle 1514’ten sonra 350 yıl İslam’ın ortak paydasıyla aynı cephede savaşan, aynı yemeği yiyen, bir birlerinden kız alıp kız veren iki toplumdan Türk ve Kürt toplumundan bahsediyoruz. Ama demin siz de dile getirdiniz. Özellikle 1950’li yıllarından sonra İttihat ve Terakkiciler, Jöntürkler ve benzeri milliyetçilik akımlarıyla maalesef Kürtlere ihanet edilmiştir. Bu ihanetin sonucu olarak da cumhuriyetin ilanından sonra bunu gören kimi Kürdistan âlimleri hedef alındı. Hedef alınan bu alimler, mesela Şeyh Said, Bediüzzaman Said Nursi başta olmak üzere halkı bilinçlendirme adına, bin yıllık İslam kardeşliğinin yine sürdürülebilmesi adına bu bağlamda kıyamlar yaptılar.  Geldiğimiz sürece baktığımız zaman maalesef şuan sanki tarihten ders alınmamış, aynı hatalar tekerrür etmektedir. Bu topraklarda Kemalizm’in yapmış olduğu tahribatlardan bahsedeceksiniz. Ama onların yaptıklarının aynısını yapacaksınız. Ama şimdilerde de Kemalizm’in Kürt versiyonu olan Kemalizm’in millete dayatmaya çalışacaksanız. Bu sözüm hem devlet cenahına hem de HDP/PKK cenahınadır. Denenmişin bir daha denenmesine gerek yoktur. Tutmayacaktır. Çünkü bu halk İslami bir duyarlılığa sahiptir. Sahaya yansımalarını ise doksanlı yıllarda bu bölgede gerek paralel, gerek derin devlet, gerek Ergenekon, gerek Jitemvari yapılanmalar ve gerekse de PKK/HDP’nin tüm saldırılarına rağmen halkın sahiplendiği ve bu gün dahi milyonların meydana aktığı sahneleri hepimiz görmekteyiz.

Sahada onlarlar açısında temsiliyet ve bölenin görülmeyen gerçeği HİZBULLAH…

Siyasi parti olarak oy oranı olarak belki bölgede 3 parti vardır diyebilirsiniz. Ancak bir kitleyi temsil etme ve güç anlamında etkin güç olarak da PKK ile HİZBULLAH camiası vardır. Dolayısıyla, halkın özellikle son yıllarda HİZBULLAH’ın üzerindeki kirli algılar ortadan kalktıktan sonra ve bölgede işlenen kirli işlerin itiraflarını halk gördükten sonra halkın HİZBULLAH’ı sahiplendiğini görmek pekte zor değil. Dolayısıyla halkın bu konudaki tercihinden kaygılanan ve halkın HİZBULLAH’a kaydığını gören başta ABD veya emperyalist devletler olmak üzere, İslami bir Kürdistan’dan öte Marksist-Leninisst düşünceye sahip, kendilerine de bu topraklarda sıkıntı çıkarmayacak olan PKK/HDP’ye sahip çıkmaları, onu  ön plana çıkarmaları ve bir şekilde onu meşrulaştırmaya çalışmaları elbette ki belenen bir adımdı. Hal böyle iken Kürt halkının temsilcisi olarak pazarlanmasında da bu güçlerin parmağı vardır.

İslami bir Kürdistan dünya istikbari için ne anlama gelir? Ya da İslami olmayan bir Kürdistan’ın dünya İslam ülkeleri için sonuçları ne olacaktır?

Vedat Turgut: Hakikatten Kürt milleti halis bir millettir, mütevazı bir millettir, İslam’a sarıldığı zaman canı gönülden sarıldı. Kürtlerin bu durumunu Selahattin Eyyubi örneğinde görmekteyiz. Kürt milletinde her hangi bir taassubi yaklaşım yer yok. Yani etnik kimliği ön plana çıkarma, fikirsel, mezhepsel düşüncesini öne çıkarma anlayışı yok. Ben inanıyorum ki Kürdistan’da oluşacak olan bir İslami düşünce, Kürdistan oluşacak olan bir ittihat, bir birlik Türkiye’yi etkileyecek. Türkiye’deki İslam’ı camiaları etkileyecek.  Şuan biz yaptığımız ziyaretlerimizde bunu görüyoruz. Kendileri itiraf ediyorlar. “Bölgede ağırlıklı olarak Mustazaf camiasının, Hizbullah camiasının o dinamizmi, o bakışı, o duruşu, o istikrarı, o gidişatı bizi etkilemekte. Dolaysıyla bize ivme kazandırmakta.” diyorlar.  İnanıyorum ki, İslami bir Kürdistan ile sadece Türkiye değil bir bütün olarak İslam Coğrafyaları bir ivme kazanacaktır. Şuan kan coğrafyasına dünmüş, gözyaşı ile kana bulanan İslam coğrafyası üzerinde bulunan devletler aralarındaki husumeti sona erdirecek ve Müslümanların birliği, ittihadı gerçekleşecektir. Böyle bir hakikat gerçekleşmesi durumunda da o zaman burada nemalanan emperyalist devletler burayı terk etmek zorunda kalacaklardır. Bundan en ufak bir şüphemiz yoktur. Ancak biz bu durumun öyle kolayda gelmeyeceğinin bilincindeyiz.  Şuan Kürdistan üzerinde gerek Amerika’nın gerek emperyalist ülkelerin özelliklede İsrail’in çok farklı çalışmaları vardır. Daha önce terörist gördükleri, dışladıkları PYD ve PKK gibi, tabiri caizse kendilerine sopa olacak, onların sesi olacak ve bu topraklarda onların temsilcileri olacak olanların pozisyonunu kaybetmek istemeyecektir. Bu halk tarafından görülmesi lazım özellikle akil insanlar tarafından görülmesi lazım. Seydalarımız, kanaat önderlerimiz bilirkişiler tarafında görülebilmesi lazım. Tarihinden şuana kadar bu halka dost olmamış bu halka yakınlaşmamış bu halka sürekli düşman olmuş bir ABD’nin İsrail’in emperyalist güçlerinin bu bölgede bir birlerine yakınlaşmasının hikmetini bilmek lazım, amacını bilmek lazım. Kürdistan’ın merkezinde BİJİ SEROK OBAMA dedirten anlayışın temelinde yatan asıl nedeni görmek lazım.

Yıllarca bölgede devlet eliyle oluşturulan mağduriyet ve liderleri asılan, hayatları karartılan, mallarına el konularak talan edilen halkın devletten beklentisi ne olmalıdır?

Vedat Turgut: Şimdi bin yıllık bir kardeşliğin sürdürülmesinden bahsediliyor. Bu kardeşliğin sürdürülebilmesi için ortak değerlere ihtiyaç var. Malumunuz geçen hafta Türkler açısında büyük bir değer olan Süleyman Şah’ın mezarının taşınması olayı söz konusu oldu. Salih bir zat ve hürmet duymak lazım. Ancak, bizimde değer verdiğimiz ve mezarları başına giderek bir Fatiha okumak istediğimiz zatlarda var. Aynı tavrı niçin bir Üstad Bediüzama’na, bir Şeyh Said’e karşı sergileyemiyoruz. Şuan mezarları bile belli değil. Türk olduğu için mi İskilipli Atıf Hoca’nın mezar yerini belli ettiniz de, Kürt olanlarınkini gizli bıraktınız. Tüm bunların sorgulanması gerekir. Bu durum bir çelişkidir ortadan ve ortadan kaldırmak lazım. Dersim halkından özür dileyen devlet,  yine devlet tarafında zulüm edilmiş binlercesi şehit edilmiş Zilan halkından da özür dilemelidir. Bu halkın beklentisi budur. Kardeşsek, eşitsek adilane bir şekilde bu uygulanmalı. Tırnak/ Et meselesi üzerinden giderek Kürtleri tırnak gösterip kendilerini et göstermek bu işi kurtaramayacaktır. Dolaysıyla devletin yaşanmış mağduriyetlerin giderilmesi adına Şeyh Said başta olmak üzere Üstat Bediüzzaman’a kadar tüm Kürt âlimlerine iade-i itibarda bulunması lazım. Aynı  şekilde Kürdistan bölgesinde bu halkın dindar kalmasına sebep olan, halkın dinini ve dilini bir şekilde günümüze gelmesini sağlayan medreselerinde asli fonksiyonlarının verilerek bu bağlamda medreselere denklik verilmesi lazım.

7-8 Marta gerçekleştirilecek olan Kürt meselesine İslami çözüm çalıştayından beklentiniz nedir? Bunun ileri adımı ne olacak? Sizin beklentileriniz nedir?

Vedat Turgut: 7-8 Martta bir çalıştay yapıp daha sonra evimize çekilelim kendi işimize bakalım anlayışında değiliz. Bu bağlamda bu çalıştay’ın bir başlangıç olmasını ümit ediyoruz. Müslümanların kendi meselelerini hal etme noktasında da birleşmeye vesile olmasını diliyoruz.  Zira bizi bir yapan hakikatler çoktur. Tabanlara baktığımız zaman bu konuda birliktelik bütün Müslüman halkın arzusu isteğidir. Bunu gerçekleştirmek zor değildir. Buda inşallah bir mebde olur.

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.