“PKK’nın tek muhatap olarak kabul edilmesi büyük bir yanlıştı”

“PKK’nın tek muhatap olarak kabul edilmesi büyük bir yanlıştı”

Çözüm sürecinin gerçek muhatabının PKK değil, halk olduğunu söyleyen Doğu Batı Kardeşlik Platformu sözcüsü Hasan Ünal, süreç boyunca PKK’nin tek muhatap olarak kabul edilmesinin büyük bir yanlış olduğuna dikkat çekti.

Son zamanlarda artan saldırılarla birlikte bitme aşamasına gelen çözüm süreci hakkında değerlendirmelerde bulunan konunun uzmanları, süreç başladığından bu yana tek muhatap olarak bölge halkının değil PKK’nin kabul edilmesine tepkiler gelmeye devam ediyor.

PKK’nın süreci istismar edip alan kapma yarışına dönüştürdüğünü dile getiren STK temsilcileri bir yol haritası belirlenecekse bunun ancak halkın temsiliyetini elinde bulunduran tüm kurumlarla yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Sürecin geldiği aşamayı ve artan olaylar hakkında İlke Haber Ajansı’nın (İLKHA) sorularını yanıtlayan Doğu Batı Kardeşlik Platformu Sözcüsü Hasan Ünal, Türkiye halkının 100 yıllık Kürt meselesinin son 30 yılını silahlı çatışmalarla geçirdiğini ifade etti. Sorunun devletin Kürt kimliğini inkâr ve asimilasyona dayalı ırkçı politikası olduğuna vurgu yapan Ünal, “Kürt toplumu, pasif direnişe geçerek, şiddeti asla bir hak arama metodu olarak düşünmedi. Dindar kimliği, devlet zulmü ile kardeşlik hukukunu her zaman birbirinden ayrı tutmasını sağladı. Kendisine zulmeden devletin değişip dönüşmesini istemekle birlikte şiddetten uzak durmayı tercih etti.” dedi.

“PKK Kürt meselesinin, terör sorununa dönüşmesine sebep oldu”

Kürt halkının şiddet yanlısı eylemleri hiçbir zaman onaylamadığına dikkat çeken Ünal, “Örgüt ise sözde Kürtlerin haklarını savunmak için şiddeti araç olarak görüyordu. Ne var ki, din karşıtı idelojik kimliğe ile PKK, Kürtler adına savaştığını söylemekle beraber hiçbir zaman Kürtleri temsil etmedi. Örgütün verdiği silahlı mücadele, Kürt toplumuna zarar vermekten başka bir işe yaramadı.  Aksine ‘Kürt meselesi’nin ‘Terör Sorununa’ dönüşmesine sebep oldu. Nitekim devlet ve örgüt, otuz yılı sorunu hiç konuşmadan birbirleri ile çatışarak geçirdiler. Ne toplumu konuşturdular ne de toplum adına savaşmaktan vazgeçtiler. Oluşan şiddet sarmalı Kürtler kadar devleti de aciz ve çaresiz bıraktı.” şeklinde ifadelere yer verdi.

“PKK, Kürtlerin dini kimliği ile savaş halindeydi”

Kürtlerin, hiçbir zaman kendi adlarına yapılan bu kavganın tarafı olmadığını da anlatan Ünal, “ Taraf olmadılar çünkü her iki tarafta Kürtlerle kavgalı idi. Laik-ulus devlet, Kürtlerin hem etnik, hem de dini kimliklerini reddederken, PKK, ise Kürtlerin dini kimliği ile savaş halindeydi. ‘Kürtler adına mücadele ettiğini’ söyleyen örgüt, gerçekte bir yandan Kürt halkını dinsizleştirmeye çalışırken diğer yandan da hak temelli mücadele zeminini terörize ederek meselenin çıkmaza girmesi için çalışmıştır.”ifadelerini kullandı.

“PKK şehirlerde paralel bir devlet yapısı kurma yoluna gitti”

Çözüm sürecinin ciddi bir sınavdan geçtiğini belirten Ünal,  “Verdiği silahlı mücadele ile hükümeti köşeye sıkıştırdığını düşünen örgüt, devletten daha fazla taviz koparma adına zaten sürekli ateşkesi bozma ve yeniden teröre başvurma tehdidinde bulunuyordu. Hükümetin Türk ve Kürt anaların hatırına gösterdiği sabrı zaaf olarak değerlendirdi. Hükümetin çatışmasızlık yönündeki iradesini daha geniş bir alana yayılmak için kullandı. Şehirlerde paralel bir devlet yapısı kurma yoluna gitti. Bütün bunları kenardan izleyen devlet, örgütün silah bırakıp sınırlarımız dışına çekilmesini bekledi. Ancak beklendiği gibi olmadı. Varlık nedeni terör olan örgüt silah kozunu terk etmesi halinde bir hiç olacağını bildiğinden silah bırakmaya yanaşmadı.” Şeklinde devam etti.

Çözüm sürecinin iki ayağı olduğunu bunun da Kürt haklarının tanınması ve örgütün silah bırakması şeklinde olacağını anlatan Ünal, ancak Kürt haklarında çok ciddi iyileştirmeler yapılmasına rağmen örgütün silah bırakmaya yanaşmadığını bunun da çözüm sürecinin kamuoyunda ihanet şeklinde algılanmasına sebep olduğunu dile getirdi.

 “PKK süreci alan hâkimiyetini genişletmek, paralel bir yapılanmaya gitmek olarak kullandı”

“Kendinden başka herhangi bir yapıya tahammül edemeyecek kadar diktatoryal bir zihniyete sahip olan PKK’nin çözüm süreci boyunca devletin eylemsizlik kararından yararlanarak Kürt halkı üzerinde baskı kurmak, onları sindirmek, kendine rakip gördüğü grupları tasfiye etmek, alan hakimiyetini genişletmek, paralel bir yapılanmaya gitmek dışında bir iş yaptığına şahit olmadık.” Diyen Ünal, “Bütün bunlar çözüm sürecine karşı kamuoyunda büyük bir rahatsızlık uyandırdı. Kobani bahanesiyle çıkartılan 6-7 Ekim olaylarında 52 insanın hayatını kaybetmesi ise örgüte karşı duyulan güvensizliğin büsbütün tavan yapmasına sebep oldu. Toplumun örgütle birlikte çözüm sürecini de sorgulamasına sebep oldu. En son Kandil’den ateşkesin bitirildiğine dair yapılan açıklama ile halkın ayaklanmaya çağırılması ve hemen ardından polislere yapılan saldırı bardağı taşıran damla oldu.”ifadelerini kullandı.

“Çözüm süreci, örgüt iradesiyle değil, hükümet iradesi ve halk desteği ile başlatılan bir süreç.”

Hükümetin, kardeşlik ve barış yönündeki iradesini istismar ederek kendinde güç vehmeden örgüte karşı bir güç gösterisinde bulunma ve örgütü makul sınırlara çekmek için İçerde ve dışarda bir dizi operasyon başlattığını belirten Ünal, “Çözüm süreci, örgüt iradesiyle değil, hükümet iradesi ve halk desteği ile başlatılan bir süreç. Hükümet iradesi ve halk desteği devam ettikçe çözüm süreci devam edecektir. Yavaşlatılabilir belki ama durdurulamaz.”diye konuştu.

“PKK’nın en başından itibaren tek muhatap olarak kabul edilmesi büyük bir yanlıştı”

Çözüm sürecinin gerçek muhatabının PKK değil, halk olduğunu söyleyen Ünal, kendi dışında hiçbir toplum kesimine tahammülü olmayan PKK’nın en başından itibaren tek muhatap olarak kabul edilmesini büyük bir yanlış olarak yorumladı.

“Bu gün toplumun bu büyük yanlışın bedelini ödüyor”

 Bu gün toplumun bu büyük yanlışın bedelini ödediğinin altını çizen Ünal, “Kürt toplumunun diğer sivil dinamikleri, özellikle de dindar kesimleri muhatap alınarak masaya oturtulabilseydi süreç daha sağlıklı işleyebilir bu kadar da zaman kaybedilmezdi.”ifadelerine yer verdi.

Örgütün dış güçlere güvenerek çözüm sürecini bitirmesi, silah bırakma şartına hiçbir zaman yanaşmaması, ‘Kürt haklarını savunuyorum’ şeklindeki iddiasının gerçek olmadığını göstermekte olduğuna değinen Ünal, “Kürt halkının iradesini dikkate almaksızın dış vaatler ve sudan sebeplerle çözüm sürecini bitirmeye kalkışan örgüt samimiyet sınavını kaybetmiştir. Aksi halde süreç her türlü riske açıktır.”şeklinde konuştu.

“Sürecin bundan sonraki aşamalarında diğer Kürt sivil toplum kuruluşlarını da dahil etmeli”

Çözüm sürecinin Hükümet içinde bir samimiyet sınavı niteliği taşıdığından bahseden Ünal, “Şüphesiz Hükümet, toplumsal dinamikleri arkasına alarak örgüte rağmen Kürt haklarını garanti altına alacak şekilde çözüm sürecine devam etmelidir. Hatta silah bırakmak şartıyla örgüte kapıları her zaman açık tutmalı bunu da kamuoyuna açıkça deklare etmelidir. Çözüm sürecinin bundan sonraki aşamalarında görüşme masasına diğer Kürt sivil toplum kuruluşlarını da dahil etmeli, özellikle de dindar Kürtlerin görüşme masasındaki temsil sorununu gidermelidir.”diye konuştu.

“PKK’nın Kürtlerin temsilcisi olmadığı vurgulanmalı”

Örgütün çözüm sürecinde muhatap alınmasının silah bırakmaya yönelik olduğu, bunun Kürtlerin tek temsilcisinin PKK olduğu anlamına gelmediği özellikle vurgulanması gerektiğine de değinen Ünal, “Terör örgütüne karşı verilen mücadelenin Kürtlere karşı verilen bir mücadele olmadığının altı kalın hatlarla çizilmelidir.  Örgüt ve yandaşlarının PKK ile savaş Kürtlerle savaştır şeklindeki çarpıtmalarına izin verilmemelidir.” İfadelerini kullandı.

“Örgüt ve uzantılarının işledikleri hiçbir cürüm asla karşılıksız bırakılmamalı”

Ünal sözlerini şöyle sonlandırdı: “Son olarak çözüm sürecinin bundan sonraki aşamalarında HDP tarafından organize edilen 6- 7 Ekim olaylarında ölümüne sebebiyet verilen 52 vatandaş için belirlenecek tazminat HDP tarafından tanzim edilmesi hususu karara bağlanmalıdır. Bu yolla örgüt ve uzantılarının işledikleri hiçbir cürüm asla karşılıksız bırakılmamalıdır.” (Zeki Aras/Veysi Siyah –İLKHA)




 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.