"Reflünün kontrol altına alınmasında diyet değişikliği önemli"

"Reflünün kontrol altına alınmasında diyet değişikliği önemli"

Uzmanlar, midedekilerin ağızdan geri gelmesi biçimindeki bir sindirim sistemi hastalığı olan reflünün kontrol altına alınmasında diyet değişikliğinin önemli olduğunu belirtiyor.

Memorial Dicle Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü'nden Uzm. Dr. Remzi Beştaş, midedekilerin ağızdan geri gelmesi biçimindeki bir sindirim sistemi hastalığı olan reflünün nedenleri ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Reflünün mideden boğaza doğru yayılan ve daha ziyade yemekten sonra oluşan yanma ile kendini gösterdiğini belirten Beştaş, bu şikâyetlerin kontrol altına alınmasında diyet değişikliğinin önemli olduğunu söyledi.

Bu hastalığın kontrol altına alınmadığında önemli sağlık sorunlarına neden olabileceği uyarısında bulunan Beştaş, tedavide en iyi yanıtın, asit baskılayıcı ve doku koruyucu ilaçların kullanımıyla alındığını bildirdi.

Reflünün yalnızca yemek borusu, mide ve bağırsak sistemi değil, bunların dışındaki organ ve sistemlerde de bazı belirtilerle kendini gösterebileceğini anlatan Beştaş, "Mideden boğaza doğru yayılan ve daha ziyade yemekten sonra oluşan yanma, reflünün en sık görülen belirtisidir. Bunu, mide içeriğinin ağza gelmesi ve yutma güçlüğü gibi belirtiler takip eder. Bazı hastalarda ağrılı yutkunma, geğirti, hıçkırık, bulantı ve kusma gibi şikâyetler de ender olarak görülebilir. Reflü yalnızca yemek borusu, mide ve bağırsak sistemi değil, bunların dışındaki organ ve sistemlerde de bazı belirtilerle kendini gösterebilir. Göğüs ağrısı, astım benzeri bulgular, boğaz ağrısı, ses kısıklığı, kronik öksürük ve diş çürükleri de reflüye bağlı olarak gelişebilir." dedi.

Kilo verilmesi reflü şikâyetini azaltıyor

Bu hastalığın şikâyetlerini yaşayanların kilo verdiklerinde sorunun önemli ölçüde azaldığının görüldüğüne değinen Beştaş, şunları kaydetti: "Reflü sorunu yaşayan hastalarda özellikle baharatlı gıdalar, yağlı ve salçalı yemekler, çikolata, taze sıkılmış meyve suları tüketildiğinde şikâyetler belirgin bir artış gösterir. Bunların yanında çay ve kahve tüketimi de hastaya rahatsızlık verir. Reflü belirtileri özellikle aşırı kilolu ve obezite sorunu olan hastalarda daha belirgindir. Kilo probleminin obezitenin önemli bir nedeni olduğu da unutulmamalıdır. Reflü şikâyetleri yaşayan kişilerin kilo verdiklerinde bu sorunun önemli ölçüde azaldığı görülmüştür."

"Hastalık kontrol altına alınmazsa önemli sağlık sorunları ortaya çıkabilir"

Reflünün kontrol altına alınmadığında önemli sağlık sorunlarına neden olabileceği uyarısında bulunan Beştaş, "Klasik reflü belirtileri, hastanın reflü olma tanısını kuvvetlendirir. Daha rasyonel bulguların, endoskopik incelemeyle ve 24 saat süreyle yemek borusuna gelen mide asidinin bir cihaz yardımıyla ölçülmesi ile reflü olup olmadığı belirlenebilir. Reflü tanısı konulduktan sonra hastaya uygun tedavi yöntemleri uygulanarak tedavi edilmelidir. Hastalığın kontrol altına alınmadığı ve ilerlediği durumlarda önemli sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Reflüye bağlı kanama, ülser, yemek borusunda delinme veya darlık gelişebilir. Reflünün en korkulan komplikasyonu kanserdir. 'Barrettözofagus' denilen hücresel bir dönüşüm buna zemin hazırlar. Barrettözofagusun sıklığı reflü hastalarında yüzde 3-20 arasında değişir. Bu hastalarda yıllık kanser gelişme sıklığı ise yüzde 0,5 civarındadır. Dolayısıyla kanser çok sık rastlanan bir durum olmasa da hastalık mutlaka tedavi edilmeli, şikâyetler kontrol altına alınmalıdır." ifadelerini kullandı.

"Tedavide en iyi yanıt, asit baskılayıcı ilaçların kullanımıyla alınmaktadır"

Bu hastalığın tedavisinde yaşam stili değişikliklerinin önemli olduğuna vurgu yapan Beştaş, "Yaşam stilinde değişiklik her reflü hastasına önerilmelidir. Reflü hastaları öncelikle hayat kalitesini yükselten ve şikâyetleri azaltan basit önlemler almalıdır. Örneğin; yatak başının yükseltilmesi, sıkı ve dar elbiselerden kaçınılması, kilo kontrolünün sağlanması, yemekten hemen sonra ve 3 saat içinde uyumamak gibi. Reflü şikâyetlerinin kontrol altına alınmasında diyet değişikliği de çok önemlidir. Hastaya özel bir diyet programı uygulanmalı, porsiyonlar küçültülmeli, yağlı yemeklerden sakınılmalı ve çikolata tüketimi azaltılmalıdır. Tedavide en iyi yanıt, asit baskılayıcı ilaçlar ve doku koruyucu ilaçların kullanımı ile alınmaktadır. İlaç tedavilerinden sonuç alınamayan hastalarda cerrahi seçenek de uygulanmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır." şeklinde kaydetti. (İLKHA)


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler