Savaşsız zafer kazanmak mümkün mü?

Eski bir Çin öyküsüne göre, bir zamanlar bir Çin soylusu, zamanının en ileri bilim adamlarından olarak kabul edilen üç kardeş otacıdan en gencine, aralarından en üstün olanın kim olduğunu sormuş.

Otacı cevap vermiş, “En büyük ağabeyim, hastalıkların ruhunu görüp, daha ortaya çıkmadan yok ettiği için, şöhreti evinin duvarlarından dışarı çıkmaz.”

“Ortanca kardeşim, hastalıkları ortaya çıktığı anda yok eder, bu nedenle onun şöhreti de yaşadığı mahallenin dışına çıkmaz.”

“Bana gelince, ben damarları açar, şuruplar hazırlar, masaj yaparım. Bu nedenle şöhretim her yere yayılır.”

“Şimdi size sorarım hangimiz en üstün?”

Bu konu üzerine yorum yapan bir Ming dönemi bilgesi, “İşte, liderler, komutanlar ve ülkeyi yöneten tüm yöneticiler için bundan daha önemli bir kıstas bilmiyorum” der.

Yaşlı otacının sözlerine paralellik gösteren Sun Tzu'  da “Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır,” diyerek tarihte ve günümüzdeki büyük güçlerin mantığını bize izah ediyor.

Emperyalist güçler, savaşa girmeden savaşı kazanma üzerine sürekli kafa yormuş, bunun için akademi ve düşünce kuruluşları kurmuş, siyasetçi ve danışmanlar ordusunu istihdam etmiş, devasa bütçeler ayırarak bu alanda kurumsallaşmışlardır. 2009'da yapılan bir araştırmada dünyada toplam 5465 tane think-tank olarak adlandırılan düşünce kuruluşu bulunmaktadır. Bunlardan ABD merkezli olan think-tank sayısı 1777'dir. Washington 350 think-tank kuruluşu ile dünyadaki diğer herhangi bir ülkeden (ABD hariç) daha fazla kuruluşa ev sahipliği yapmaktadır. ABD merkezli önde gelen 15 think-tank kuruluşunun bir yıllık bütçelerinin toplamı 670 milyon dolardır.  dünya genelinde ise milyarlarca dolarlık bütçe ayrılmaktadır.  İslam ülkelerinde yeni yeni kurulmaya başlanan bu kuruluşlar halen bir parmak sayısını geçmemektedir.

Bu düşünce kuruluşlarının en önemli görevi; ordulara gerek kalmadan bir savaşı kazanmanın en düşük maliyetle nasıl olacağı, dünya genelinde ve özellikle İslam aleminde kaos, düşmanlık, savaş, fitne ve fesadın nasıl çıkarılacağı sorularına cevap bulmaktır.  Bu doğrultuda plan ve programlar hazırlayarak hayata geçirmişlerdir. Programlarında insani, vicdani, ahlâki hiçbir ilke ve kurala yer yoktur. İnsanları  birbirine düşürmek, savaş ve çatışmaları olabildiğince kendi topraklarından uzakta tutmak esas hedeftir. Savaşların gerçekleşmesi için de halklar ve devletler arasında patlatılmaya hazır bomba misali ihtilaf ve düşmanlıklar oluşturma, sorun ve problemlere arabulucu adı altında müdahil olma, çözüm yerine sorunları daha da çıkılmaz bir hale getirme ve bundan nemalanmak önceliklidir.

Otacı kardeşler misali kimse perde arkasında bu sorun ve problemleri kimin çıkarttığını bilmez, yaptıkları şeytani planlardan haberi olmaz, farkına varmaz. Uygulayıcıları olan siyasileri ve onların emirlerini yerine getiren askerleri tanırlar.

Bunun en son örneği Azerbaycan ile Ermenistan'ı birbirine düşüren ve ülkelerinin zenginlik kaynaklarını silaha yatırmaya sevk eden Karabağ sorunudur. Sovyetlerin dağılmasıyla Ermenistan, Azerbaycan toprağı olan Karabağ'ı işgal etti. Burada fiili bir devlet kurdu ve bağımsızlığı ilan edildi.  Ermenistan dâhil kimse bu ülkeyi tanımış değil. Azerbaycan topraklarının beşte biri olan Karabağ sorunun silahsız çözülmesi için 1992 yılında AGİT tarafından kurulan ve ABD, Fransa ve Rusya'nın eş başkanı olduğu Minsk grubu, Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Türkiye ve sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan'dan oluşmaktadır.  Hollanda nere Azerbaycan nere.  İtalya nere, Ermenistan nere diye sormak lazım. Kendi aralarındaki hiçbir soruna Müslüman bir ülkenin müdahil olmasına izin vermeyenler, yarattıkları sorunlara arabulucu rolüyle müdahil oluyorlar.   Aradan geçen 24 yıla rağmen çözüme yönelik tek bir adım atılmadı. Hâlbuki istense bu sorun çoktan çözülürdü. Sonuçta birbirine düşman iki ülke, kendi silahları için pazar, her iki tarafı te'dip ve yerine göre büyük çapta bir savaş için de fitne tohumu ekilmiş oldu. Azerbaycan'ın içerisinde olduğu bir savaşta ne Türkiye, ne İran ne Avrupa ne de Rusya tarafsız kalamayacağını çok iyi bilmekteler.

Dört parçaya bölünen Kürtler, Pakistan, İran ve Afganistan arasında üç parçaya bölünen Beluclar, Keşmir, Kıbrıs, sorunu gibi ümmet genelinde düşmanlarca ortaya çıkarılmış onlarca sorun var.  Basına en son bilgilerde CIA'nın Esed'i devirmek için 50 plan yaptığı fakat Obama'nın izin vermediği yönünde. Yeraltına yerleştirilmiş patlayıcılar misali yeri ve zamanı gelince harekete geçirilerek aleyhlerine dönen şartları kendi lehlerine döndürmeye, kontrolden çıkmış oyun ve oyuncuları kontrole almaya çalışmaktalar.

Allahu Teâlâ bizleri fitnecilerden ve sahte kurtarıcılardan muhafaza etsin.

Tüm İslam âleminin ve siz değerli okuyucularımızın Üç Aylar ve Regaip Kandilini tebrik ediyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.